Keyifli okumalar...🤩Bir insan birini seviyorsa pişmanlığa yer vermemeli. Kolay vazgeçmemeli sevdiğinden. Hayat kısa. Kim için uzak duracaksın sevdiğinden? Marifet sevdiğini affedebilmek değil mi? Herkes korkar, herkes kaçar ama bence asıl maharet sevgine sahip çıkabilmek, ucunda gerçekten büyük bir sebep yoksa affedebilmek.
Her şeyi boş verin de biz en çok dinlememekten kaybediyoruz aslında. Herkes konuşuyor ama kimse kimseyi dinlemiyor. Bir duysak birbirimizi... Bakın nasıl da güzel olacak her şey.
"Cihangir ben hiç sormadım ama Ezel seni neden bıraktı? Yani neden ayrıldınız?"
Beni biraz daha belimden çekerek göğsüne yasladı. Karargâhtan birlikte çıkmış, dışarıda güzel bir yemek yemiştik. Cihangir'in evine gelmiş koltukta oturuyorduk. O sırtını koltuğa yaslamış ayaklarını da orta sehpaya uzatmıştı, ben de sırtımı göğsüne yasladım. Karnımın üzerine düşen eli, elimin üzerini hafif bir şekilde okşuyordu. Başıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Üniversite bitene kadar her şey yolundaydı ama okul bitince bütün büyü bozuldu. İlk görev yerim Doğu'ya çıktı. Onun hayaliyse Antalya'da restoran açmaktı. Ondan beni beklemesini istedim ama yarını belli olmayan bir adamı bekleyemem dedi. Sonra da herkes kendi hayalinin peşine gitti."
Şaşkınca başımı ona çevirmeye çalıştım. "Ama senin asker olduğunu biliyordu."
Zoraki bir gülümseme geldi kulağıma. "Okurken her şey tozpembeydi. İkimiz de Ankara'daydık. Gerçeklerle yüzleşmek zor oldu onun için. Biz birbirimizi seviyorduk yani ben seviyormuşum ama eksik olan bir şeyler de varmış. Benim sende tattığım şeyler. Aşk gibi... Fakat o zaman bunu bilmiyordum."
Üzgünce dudak büktüm. Yüzümü göremese de istemsiz gelişmişti. "Çok mu seviyordun onu?"
Başıma bir öpücük daha kondu hemen. Sanki kırılmamdan korkar gibi. Kıskandığımı sezmişti belki de. Ne bileyim onun başkasını geçmişte sevmesi bile kulağıma kötü bir melodi gibi geliyordu.
"Benim kimsem yoktu İnci. Onu kendime aile yaptım." Aile dediğinde yerimde kıpırdanınca göğsüne bastırdı. "Yanlış anlama, yalnızdım. Daha çok gençtim. Buna ihtiyacım vardı. O yüzden beni bırakması bu kadar zor geldi. İnsanlara karşı güvensizleştirdi. Ama bu aşk değildi. Sadece masum bir sevgi, ailenden birine hissettiğin sevgi kadar. Çünkü artık aşkı biliyorum. Şimdi hissettiklerimle o zamanki çok farklı."
Heyecanımı gizlemeye çalışırken normal şekilde sormaya çalıştım. "Şimdi nasıl hissediyorsun?"
Derin bir nefes almasıyla göğsü şişerken sırtıma tatlı bir baskı yapıyordu. Bıraktığı nefesle huysuz sesi kulağıma çalındı. "Yine sorguya çektin beni."
Ona doğru hafifçe dönerek çenemi göğsüne yasladım. "Ya... Cihan bu son, lütfen."
Gülümseyerek alnıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Tamam..." Kısa bir süre düşünüp gözlerini gözlerime sabitledi. "Sen benim için vatan gibisin İnci. Artık biliyorum ki başka yerde mülteciden fazlası olamam. Sende ise kendi toprağımdayım, özgürüm, kendim gibiyim. Sonra... mutluyum, huzurluyum. En önemlisi de âşık bir adamım. Seninleyken kalbim daha hızlı atıyor. Seni kaybetmekten çok korkuyorum mesela. Ben hiçbir şeyi olmayan adam... Şimdi dünyalar güzeli bir sarışına sahibim." Alnıma yeniden bir öpücük bırakıp gülümsedi. "Doğal olarak hayat kolay geçmiyor benim için. Aklım hep sende. Sanırım aşk duygu karmaşası. Her duyguyu aynı anda yaşamak."
Cihangir'in kurduğu her cümle kalbime dokunuyor, oradan gözlerime, gözlerimden ise onun kalbine ulaşıyordu. Aşk böyle bir etkileşimdi belki de. Bir adamın kalbi diline dökülüyor, bir kadının kalbinde hayat bulup gözlerine yerleşiyordu. O adam ise o gözlerde bulduğuna tutunup yeniden kalbiyle dili arasına nağmeler diziyordu. En çok hoşuma giden de o ela gözlerde kendimi görmekti. Ben en çok onun gözlerine yakışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baytar Hanım (Basıldı)
General Fiction"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..." Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma. İlk başta siyah botlar...