Keyifli okumalar...🤗
Cihangir'den...Başımda bir püsküllü bela var ki sormayın. Hem de ne püsküllü... Şimdi bana askerlik bile daha kolay geliyor. Erlerine istediğin emri verirsin olur biter. Kimse karşı gelemez, herkes kurallara uymak zorunda. Uymayan olursa da cezası belli. Sıkıyorsa uymasın...
Peki ya İnci...
Ona ne emir verebiliyordum ne de sözümde duruyor. Hoş bu dediklerim olsa zaten sevgilim değil erim olurdu.
Ben çok kıskanç bir adam değilim. Yani değildim... Ne bileyim, değilim sanıyordum.
Fakat şimdi...
Şimdi öyle mi? Kendimi ben bile tanıyamıyorum. Deli gibi kıskanıyorum İnci'yi. Fakat bu sefer dozu aştım sanırım. Kötü kırdım sevdiğim kadını.
Allah'ım bu kadın niye bu kadar güzel? Başımı döndürüyor. İşin kötüsü sadece benim de değil her erkeğin başını döndürüyor. Nefesim o benim. Küçücük kalbiyle kalbime girip yuva yapmıştı. Şimdi öyle bir kurulmuştu ki oraya saltanat sürüyordu. Peki, ben onun o minicik kalbini ya tutamazsam ya kanatlanıp uçuverirse.
Eskiden tüm kontrol aklıma aitti. Şimdi ise kalbim aklımın önüne taş koymuş sırıtıyordu. İnci söz konusu olunca aklımdan önce kalbim koşuyordu ve ben; sert, disiplinli, kuralcı adam İnci'nin bir hamlesinde şah mat oluyordum.
Âşıktım, hem de çok... Şanslıydım da çünkü İnci gibi bir kadına sahiptim ve aptaldım... Kalbi böylesi güzel bir kadını kıracak kadar. İnci'ye güveniyordum. Şimdiye kadar küçük bir yalanı dışında hiçbir yanlışı olmamıştı. O yalanda da yine kendince beni düşünüyordu fakat kendi hemcinsime güvenemezdim. Benim ömrüm yurtlarda, askeriyede onca erkeğin arasında geçmişti. Hepsi ne düşünüyor bir bakışından anlardım. O herif benim kadınıma ilgiyle bakıyordu. İnci göremese de ben bunu görüyordum.
İnci ise her erkeği kendine hayran bırakabilecek bir kadındı. Her erkeğin hayali olacak kadar da güzel. Ah be İnci'm ben nasıl kıskanmayayım seni?
Oturduğum sandalyede sıkıntılı bir nefes vererek elimdeki kalemi masaya fırlattım. Koltuğuma biraz daha yaslanarak başımı arkaya yasladım. Gözlerim kapalı sadece İnci'yi düşünüyordum. İki gün olmuştu. İki gündür beni peşinden koşturuyor, ne yüzüme bakıyor ne de selam sabah veriyordu. Ne diyebilirim ki... Hak etmiştim bunu. Fakat beni görmezden gelerek sinirlerimi daha çok oynattığı açık ve netti. Zaten onu kaybetmekten korkarken bir de kendi ellerimle benden uzak durmasına sebep olmak akıl kârı değildi.
Çalan kapımla kapanan gözlerimi aralayıp yerimde dik bir konum aldım. İçeriye giren Giray, elindeki evraklarla yanıma gelerek masama bırakırken sıkılmış duruyordu.
"Şunlara bir göz at, onayın lazım."
Başımı salladım sadece. Benim durgun hâlim de onun dikkatini çekiyor olacak ki sandalyeye otururken başladı sorguya.
"Sorması ayıp nasıl küstürdün kadını da kara kara düşünüyorsun?"
Masadan çektiğim bakışlarımı Giray'a çevirdim. "Ayıpsa sorma o zaman."
Beni sallamayarak devam etti. "Burnuma kıskançlık kokuları geliyor."
Sinirle homurdandım. "Senin burnun tıkanmış bence koku almıyor."
Yüzündeki tebessümle biraz daha yerleşti yerine.
"Şu hâline bakılırsa da doğru tahmin ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baytar Hanım (Basıldı)
General Fiction"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..." Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma. İlk başta siyah botlar...