11 | Harese

45 7 15
                                    

Ha-Re-Se

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ha-Re-Se

Develerin gücü ve dayanıklılığı inkar edilemez bir gerçektir. Ancak bir zayıflıkları vardır. Tıpkı yerin dibinde yaşayan, beli dolu, zihninin içi boş duvarlarla kaplı odalardan farksız olan bizim gibiler gibi. Develer, günlerce aç, susuz koca çölü gezerler de bir dikenin acısına yenilirlermiş. Çöl dikeni. Develer çöl dikenini yediklerinde damakları kanar ve ılık kanın tadını aldıklarında bunun dikenin tadı olduğunu sanırlarmış. Tadı aldıkça daha çok yer, yedikçe kanar, kanadıkça daha çok yer ve kendi kanlarının tadına doyamazlarmış. Kendi kanlarını tüketerek kendi sonlarını getirdiklerini farkına varamaz ve sonunda bedenindeki kanı son damlasına kadar içerek yaşamlarının sonunu getirirlermiş.

Hırs, ihtiras demektir, Harese.

Develer ile ruhumda buluşan bir özelliğim var benim. Gücüm ve ihtiraslı dayanıklılığımın varlığı, kanın tadına varana kadar durur bedenimde. Kendi kanımı kurutana dek anlamam benden eksildiklerini. Karşılığı da budur işte gözünü hırs, ruhunu ihtiras bürümenin.

Kollarımdaki yara izlerini kapatırken, ruhumdaki izleri de örtmenin bir yolunu arıyordu gözlerim. Ne mümkündü bulabilmek? İnsan acısını tarif edemediği gibi, acısının izlerini de ruhundan söküp atamıyordu.

İnsanoğlu kendine acizdir aslında. Bu da acizliğinin en büyük örneği olabilirdi.

Kapının tıklatılmasıyla oturduğum sandalyede hafifçe kapıya dönerek "Gel." dedim. Evren, önce başını içeri doğru uzattı, ardından kapıyı tamamen iterek içeri girdi. Kapıyı ardında açık bırakırken kuşkulu gözlerle bana baktığını hissedebiliyordum.

"Derin hanım, beni çağırtmışsınız."

Başımı salladım önce, ardından bir elimdeki süngeri masanın üstüne bırakıp ayaklandım. "Kapıyı kapat, Evren."

"Derin hanım ama..." Ağabeylerimden korkusu vardı. Burada bile olmaması gerektiğini biliyordu ve ben de bu amasının devamında gelecek cümleyi kendim kadar iyi biliyordum.

"Evren kapat dedim."

Başını hafifçe sallayarak kapıyı iterek sessizce kapattı. Oturduğum sandalyeyi çevirerek ona oturması için işaret ettim ve tam karşısındaki küçük, tekli koltuğa oturdum.

"Küçükken hep beraber oynardık, hatırlıyor musun o zamanları?" Sandalyeye sakince otururken, yüzünde geçmişten gelen bir gülümseme vardı. "Baban hep çok kızardı benimle oynuyorsun diye. Aramızda hep bir mesafe vardı."

Tebessümü yüzünde yayıldı. "Babam ne için kızardı biliyor musun? " Tepkimi bekledi. Ona başımı iki yana sallayarak cevap verdim. "Aramızda bir bağın oluşmasını engellemek için. Çünkü bilirdi; bir gün bir kurşun senin önünde alt edebilirdi beni. Bu yüzden korkma. Benim varlığım sizi hayatta tutabilmek için."

DEMWhere stories live. Discover now