7 | Kelepçe

117 19 43
                                    

Brett Anderson- Back To You
- REMEMBRANCE -

Brett Anderson- Back To You- REMEMBRANCE -

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

🎲

Ne kelepçe, ne zincir, ne de prangalar durdurabilirdi ruhumu.

Ben Derin Yalvaç'ım.

Taş üstünde taş bırakmayacak o kadın benim.

Bunu istediğim her an gözler önüne serebilecek güce sahibim. En azından öyle olduğumu sanıyordum, özgürlüğümle yaşarken. Parmaklıklar arasında bir kodeste göz önüne serebilecek bir gücüm yoktu. Başımda telefonla konuşan polis memuru dışında, görebileceğim, duyabileceğim kimse yoktu. Kanıtlayabileceğim hiçbir şey yoktu.

Ne boran, ne zemheri durdurabilirdi ruhumu ve benim bunu bilerek deli cesaretiyle üstesinden gelmeye çalıştığım her şeyin biraz imkansız oluşu, dört duvar arasında umudumu canlı tutmam için küçük de olsa tohumlar ekmişti kurak topraklarıma. Ancak bedenim bir kafesin içinde sıkışıp kalmışken, bunu hazmetmek hayli zordu.

Anahtarların birbirine vuruş sesinin yankılanışı ardından demir kapı gıcırdayarak açıldı. İçeriye ilk giren üniformalı bir polis memuruydu. Memur bana değen bakışlarını ateşe dokunmuş gibi aceleyle kaçırarak arkasına döndü ve o anda Tamay içeriye ağır adımlarla ilerledi. Benimle oturan polis memuru masasının etrafında dolanarak çıktı ve kapıdaki memurun başıyla yaptığı hareketle birlikte dışarıya çıktı. Tamay memura başıyla onay verdiğinde, adam kapıyı kapatıp bizi yalnız bıraktı.

Oturduğum tahta tabureden kalkıp demir parmaklıklara doğru ilerledim ve ellerimi soğuk demirlere sararak başımı bir çocuk gibi yaslayıp tebessüm ettim.

"Yorgun görünüyorsun," diye konuştum. "Uyumadın mı?"

Ellerini sıkıştırdığı kaşe kabanının içerisinden çıkartıp zipposuyla bir sigara yaktı. Kendi hazırladığı sigarasını özenle içine çekerken ifadesi hiç sarsılmamıştı. Onu tanıyordum. Kızgındı fakat kızgınlığı bana değildi. Kendineydi. Bana baktığında koruyamadığı, belki de bu defa tutamadığı ve düştüğü o kız çocuğu için kendi vicdanıyla savaşıyordu. Kendi kuralları, kanunları, fikirleri birer yemindi onun için. Yeminlerinden birinin karşısında eli kolu bağlı oturuşu ona derin bir acı veriyordu. Bunu da hissedebiliyordum fakat ne onun, ne de benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

"Rahat mı duruyorsun da ben dinlenecek kadar uyuyacağım." Derin bir nefes daha çekti içine. Düşünceliydi. Bense kabahatli bir kız çocuğu gibi tüm yükümü demirlere vermiş öylece bakıyordum ona. Tam şu an karşımda onun değil, Saltuk'un durduğunu düşündüm bir an. Git gide ona benziyordu. "Sen benim aksime daha dinç görünüyorsun, Mübrem. Güçlü durmak güç gelmiyor mu artık?"

Geliyordu.

Ne yapabilirdim? Yitirsem de güçlü durmaya çocukluktan alıştırılmıştım. Uykuya dalmadan öne baş ucumda bana fısıldayarak okunan masalların dahi sonu hep benim için değişirdi. Küçük kız çocuğu sonunda hep kazanırdı. Hiç zarar gelmez, izin de vermezdi. Ben böyle büyümüştüm. Nasıl yıkılabilirdim, bilmiyordum.

DEMजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें