Bölüm 32 / Şenlik

37.2K 2K 121
                                    

Aradan üç hafta daha geçmiş, Orta Cali'ye doğru yola koyulmuşlardı. Vampirler birkaç günde oraya varmışlardı ancak Aera ve José atla gidiyorlardı. Aera dolunay gecesini yola çıkmadan birkaç gün önce atlattığı için seviniyordu çünkü şenlik gecesi bununla uğraşmak istemiyordu.

Atını José'ninkine yaklaştırdı ancak aralarında hâlâ bir metreden fazla mesafe vardı. "José," diye seslendi utangaç bir tavırla. "Ne zaman varacağız?"

"Atla gitmiyor olsaydık çoktan varmıştık," derken José oldukça bıkkın konuşmuştu. "Sırf sen vampir hızından korkuyorsun diye böyle sürünüyoruz."

"İyi. Kendin git o zaman," dedi Aera başını çevirerek. "Ben kendim gelirim." José'nin böyle düşüncesiz ve kaba konuşması sinirini bozmuştu.

"Tabii. Peşinde kim olduğu belirsiz tehlikeli biri varken günlerce at sürmene izin verecektim bende."

Konunun açılmasıyla Aera gerildi. Yola çıkalı neredeyse bir hafta olmuştu ve neredeyse her gün izleniyormuş gibi hissediyordu. Bunu birkaç kez José'ye de söylemişti ve José çevreyi ne zaman gezip gelse eli boş dönüyordu. Aera kuruntu türetmek konusunda büyük bir başarı sergilemişti. Eğer bu konuyu tekrar açarsa José'yle büyük bir kavgaya girişeceğine emindi. Bu yüzden susmayı tercih etti.

"Oraya varınca banyo yapabilir miyim?" diye sorarak konuyu değiştirmeye çalıştı kadın. José de onun bu çabasına karşılık cevap verdi.

"O adi herifin sarayında banyo falan yapamazsın." Öfke ve nefret dolu homurtusu Aera'nın tüylerini ürpertti. Bazen José'nin kendi kardeşlerinden bu kadar nefret etmesi onu korkutuyordu. 

"Kralın adı neydi?" 

"Aldric ama sen kısaca orospu çocuğu diyebilirsin."

"Kardeş değil miydiniz?"

Aera'nın verdiği hızlı cevap karşısında José tamamen afallamış bir halde ona döndü. Güzel kadının yanakları kıpkırmızı bir renge bürünürken atını öteye sürdü. "Üzgünüm. Öyle söylemek istememiştim."

José ise Aera'nın beklediğinin tam aksine eğlenmiş görünüyordu. "Bazen eski aptal hallerini özlüyorum ama ince sözlerinde kulağa fena halde ateşli geliyor."

Peri daha da kızararak atını hızlandırdı. José'nin sağı solu belli olmuyordu. Bazen Aera ona kaşlarını çatınca bile kızıyordu. Bazense küfür etse dahi gülüyordu. Gerçekten ama gerçekten anlaşılmaz bir yapısı vardı. Aera bir gün onu çözebilmeyi diledi. Ayrıca az önceki söylediği şeyin utancıyla hâlâ kıpkırmızıydı. Fazla mı sıcak olmuştu ne? Aera nefes alabilmek için pelerinin bağcığını gevşetti. 

José'nin anlamsız ama gurur dolu bakışlarıyla geçen birkaç dakikanın ardından Aera tekrar konuşmaya çalıştı. "Ne zaman varacağız?" Bir soruyu tekrarlamaktan nefret ediyordu ama José adam gibi bir cevap verene kadar soracaktı. Çünkü gerçekten pis hissediyordu, acıkmıştı, susamıştı ve yorgundu.

"Sen tahmin et."

Aera gözlerini devirdi. "José, biri sana nazikçe bir şey sorduğunda aynı şekilde cevap vermelisin. Acıktım, yoruldum, susa-" Başını farkında olmadan önüne çevirince sözleri yarıda kaldı. Bir dağın tepesindeydiler. Orta Cali krallığı tepenin ardında yükseliyordu. Hatta birkaç yüz metre sonra evler başlıyordu. Aera bu manzarayı görünce mutluluktan ağlamak istedi. Ancak soğuk havayı fark ettiğinde pelerininin içinde büzüldü.

"Burası çok soğukmuş," dedi titreyerek. "Bir an önce gidelim."

José ise beklenmedik bir şey yaparak kendi ihtişamlı, taşlı ve kat kat kadifelerden yapılmış pelerinini çıkararak kadına fırlattı. Aera şaşkınlıkla pelerini yakalarken atın dizginlerini bırakmak zorunda kaldı.

AeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin