Bölüm 44 / İmkansız

30.4K 1.9K 337
                                    

Aera ve Carmen birkaç gün süren hızlı ve yorucu yolculuğun ardından nihayet Kuzey Cali'ye varabilmişlerdi. Halk, sanki onların gelmesini bekliyormuş gibi meydana dökülmüştü ve Aera'yı ürküten kötü bakışlarla bakıyorlardı. Askerler tarafından zorla saraya götürüldüler ve birçok merdiven çıktılar. Aera buz gibi sarayın içinde tir tir titriyordu. Elbisesi Kuzey bölgesi için yeterince kalın değildi.

Aynı José'nin çalışma odasının kapısına benzeyen devasa bir kapının önüne geldiler. Kapı önündeki askerler hemen kapıyı açtılar. Aera ve Carmen'i tutan askerler kadınları bir çuval gibi odaya attılar. Aera dizleri üstüne düşmüştü ama Carmen sapasağlam ayakta dikiliyordu. Kapılar ikisinin ardından gürültüyle kapanınca Aera bir soluk aldı.

"Krallığıma hoşgeldiniz," dedi gür bir ses. Aera yutkunarak düştüğü yerden kalktı ve Carmen'in yanına geçti. Yardımcısından güç aldığını kendine itiraf edemiyordu. Aera bakışlarını odada gezdirdi ancak herşeyin simsiyah olması yüzünden bunaldı.

"Hoş falan gelmedik," dedi Aera çenesini kaldırmaya zorlayarak. "Bizi ne cüretle alıkoyarsınız?"

Adrian, şu meşhur iğrenç sırıtmasıyla baktı kadına. "Artık hiçbir yere ait değilsiniz. Ormanda bulduğum iki kadını güvenli kanatlarım altına aldım sadece."

Carmen alaycı bir ses çıkararak Aera'nın önüne geçti. "Kim kimi kanatları altına alıyor? Karşınızda Güney Cali kraliçesi var," dedi büyük bir ciddiyetle. "Sözlerinize dikkat etmenizi tavsiye ederim zira Kral José-"

Adrian bir kahkaha patlattı. Gözlerinden kırmızı yaşlar gelene kadar güldü. Bu kadar komik olan neydi,  ne Carmen ne de Aera anlayabilmişti.

"Güney Cali kraliçesi mi?" dedi kahkahalarının arasından Adrian. Dakikalar sonra kendini dizginlediğinde yüzü kan olmuştu. Elleriyle yüzünü silerken, "Lütfen devam et, hayallerini duymak istiyorum," dedi.

Carmen ise pes etmeyerek, "Kral José bu yaptığınızı öğrenince hayatı size dar edecek," dedi. Aera hizmetçinin koluna dokunduğunda Carmen irkilerek geri çekildi.

Adrian elleriyle yüzünü yelledi. "Zaten sürgün edildiniz. Hangi krallığa gittiğinizin ne önemi var? José denen piç periciği önemseseydi zaten yollamazdı."

Adrian ilk kez doğru bir şey söylemişti işte. Aera başını eğdi. Bunu başkasından duymak canını acıtmıştı. Söyleyecek bir düşündü ama bulamadı. Carmen de sessizliğe gömülmüştü.

Adrian elini havada sallayarak, "Seninle bir anlaşma yapma niyetindeyim," dedi Aera'ya. Kadın başını kaldırarak adamın gözlerine baktı. Buza benzeyen mavi gözlerinde değişik parıltılar gördü. Adrian omuz silkerek cümlesine devam etti. "Bana düzenli olarak kan verirsen, şehirde yeni bir hayat kurmana izin vereceğim."

İşte bu, tam olarak José'nin önerdiği teklife benziyordu. Aylar önce, Güney Cali sarayına ilk geldiği gün José'yle yaptıkları anlaşma da tam olarak böyle başlamıştı.

Aera'nın istemsizce açılan gözleri hızla dolmuştu. "Hayır," diye fısıldadı. "Kabul etmiyorum. Anlaşma falan yok. Yok!" Hayatında yaptığı ilk ve tek kan anlaşması, bir süreliğine Aera'yı cennete götürmüştü. Şimdiyse cehennemin en dibine batmış gibi hissediyordu. 

Titremeye başlayan vücudu Adrian'ın dikkatini çekmişti. Kral bir süre kadını izledikten sonra başını sanki bir şeyi anlamış gibi salladı. "José seni mahvetmiş, kadın." Sesi ciddiydi ve Aera ilk kez onun samimi olduğunu düşündü. Adrian sözlerine devam etti. "Şenlikte gördüğüm kadınla şu an karşımda duran arasında dağlar kadar fark var. Hasarlı mal aldığıma inanamıyorum!" Aera onun samimi olduğuna inanmıştı ki Adrian son cümlesiyle kendince bir espri yapmış ve buna kahkaha atmıştı. 

AeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin