2. Bölüm ⏳

3.3K 123 41
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Ben bir insandan değil de yapacaklarından delicesine korkuyordum. Çünkü bu karşımdaki adam birini gözünü bile kırpmadan öldürecek birine zerre benzemiyordu; ama yaptıkları öyle korkutucuydu ki kelimelerim kifayetsiz kalıyordu. Ben daha bu sabah onunla göz göze gelmiştim. Benim ekmek tekneme para kazandırmıştı. Şimdi ise bir katil sıfatında karşımdaydı. Zorlukla yutkundum.

"Kalkacak mısın artık?" Sert ve tok bir ses tonu vardı. İstediği her şeyi karşısındaki insana yaptırabilecek bir güçtü, ses tonu. Yerden destek alarak ayağa kalktım. O sırada ince cam parçaları avucuma batmıştı. Zerre aldırmamıştım acısına. Burnunun dibinde dimdik ayaktaydım. Koyu yeşil gözlerini, açık yeşil gözlerime dikmişti. "Kamera kayıtları nerede?" İtici bir şekilde sırıttım. Bu halime sinir olmuş gibiydi. "Kamera kayıtları nerede dedim!" diye bağırdı. İstifimi bozmadım.

"Madem bu kadar korkudan tutuşacaktın niye adamı öldürdün?" dedim güçlü bir şekilde. Belki de birkaç saniye sonra yerde yatan adamdan hiçbir farkım kalmayacaktı. "Şu kafende çalışan kızı da öldürmemi istemiyorsan beni kayıtların olduğu yere götür." Gözü benden saniyelik ayrılıp dışarıyı buldu. Bakışlarını ruhsuzca takip ettim. Panikle koşan Feride'ye bakıyordu. Beni aradığından emindim. Sevdiğini geride bırakacak bir kız değildi çünkü.

"Takip et beni." dedim ve yürümeye başladım. İçim rahattı çünkü aynı kayıtlar evdeki bilgisayarımda da vardı. Her şeyden önce en büyük kanıt bendim. İlk önce arka tarafa geçip oradan yukarıya çıktım. Benim odamdaydı kamera. "Yok edin kayıtları." dedi yanındaki adamlara. Hemen biri öne atılıp açtığım bilgisayardan kayıtları silmeye başladı. Dakikalar sonra burası polis kaynayacaktı. Karakol birkaç sokak gerideydi.

Adama çevirdim bakışlarımı. Duvardaki resmi inceliyordu. Çok normal bir şey olmuş gibi davranıyordu. Öyle soğukkanlıydı ki sanki her günün gecesinde eline birinin kanı sıçrıyordu. Öyle ki sanki her gecenin sonunda elini kan ile yıkıyordu. Alışkanlığın getirdiği bir vakurluk vardı üzerinde.

Ben de baktığı resme baktım ağırca. Çok sevdiğim birinin çizdiği bir resimdi. Ay ile iç içe geçmiş bir kadın resmiydi. Ay ile burun burunaydı. Kızın saçları kıvırcık ve bağlıydı. Ay onu içine hapsetmişti. Bu tuvale resmettiği kişi bendim aslında. Beni düşünerek çizmişti. Buruk bir tebessüm oluştu yüzümde.

Siren sesiyle birkaç adam içeri daldı. "Abi bir gel istersen." dedi içlerinden birisi. Diğer adamı burada bırakıp gitmişlerdi. Yavaşça masaya yaklaştım. Buradan kaçıp hızlıca karakola gidecektim. Taştan süsü avucumun arasına aldım. Sanki kendi hâlimde telaşlı bir yürüyüş yapıyormuş gibi davranıyordum. O esnada da taştan süsü elim arasında döndürüyor ve gücünü test ediyordum. Adam ilgisini benden çektiği sıra taşı kafasına geçirdim. Sadece bayılması için normal bir hızda vurmuştum. Ki nitekim de bayılmıştı.

Adamın yere düşmesiyle benim geriye adımlayıp firlamam bir olmuştu. Adım gibi bildiğim restoranda hızlıca kaçıyordum. Diğer adamlar beni görmeden aceleci bir şekilde mutfak bölümüne girdim. Oradan da arka kapıyı açıp fırladım. Saniyelik duraksayıp topuklu ayakkabımı çıkarıp elime aldım ve son sürat koşmaya devam ettim.

Bir sokak ileride siren sesleri olmasına rağmen bu sokakta benim nefes sesim dışında ses yoktu. Ayaklarım yere her çarptığında bir yanma hissi oluyordu, bacaklarımı uyuşturuyordu. Elbisemin eteği ben koştukça bacaklarıma bir ağ misali yapışıyordu. Son sokağı döndüğüm an karakol karşımda olacaktı.

Hızlıca sokağı dönmüştüm ki kolumdan tutulup yana doğru savruldum. Saçlarım dağınık bir şekilde yüzümü kapatmıştı. Sinirle saçlarımı geriye iteledim. "Çekil önümden!" diye bağırdım. Yanından sıyrılıp tekrardan koşmaya başlayacaktım ki beni kucaklayarak bir yere götürmeye başladı. Sürekli çırpınıyor ve elimdeki ayakkabıyla omzuna vuruyordum. Beni, vücudum yan duracak şekilde bir çuval misali kucaklamıştı.

Yakamoz Güzeli |Lahza|Where stories live. Discover now