17. Bölüm ⏳

1K 49 2
                                    

Bölüm Şarkıları: Nazlı Öksüz ~ Benim Çektiğimi Kim Bilir (Ne kadar da Seyran'a uygun bir türkü 😔)
Bergen ~ Sen Affetsen Ben Affetmem

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

En sevdiğimin kolunu kanadını kırmışlar, bunu da bana izletmişler gibi hissediyordum. Çaresiz ve korku dolu bir şekilde o anları izlemiş ama hiçbir şey yapamamış gibi. Şu an tam olarak hissettiğim buydu. Benim küçük Seyran'ıma ne yapmışlardı böyle? Onun kanadı kırılırken hiç mi sesini duymamışlardı?

Elim dudaklarıma çıkmış, kalakalmıştım. Gözlerim saniyeler içerisinde yaşla dolmuştu. Seyran korku dolu gözlerle bana döndü. Elbisesini sıkı sıkıya kendine tutuyordu. Güç almaya çalıştığım kapı kulbunu daha da sıktım. Ardından derin bir nefes çektim içime, gözlerimdeki yaş gitsin diye tavana baktım büyük bir ihtiyaçla. Kapıyı kapatıp canım çekilmiş gibi yaslandım. "Seyran bu ne?" Sesim titriyordu. Sırtımda yeni bir yara açılmışçasına canım yanıyordu.

Seyran yükünü taşıyamıyor gibi yere çöktü. Titrek adımlarla yanına adımladım. Açıkta olan sırtına elimi koydum. O ürperdi, benim içim titredi. Elimi sırtındaki yara izinde gezdirdim. F harfi kazınmıştı. "Ferit." diye fısıldadı. Ardından yasaklı bir şey demiş gibi titredi. O adi herifin adıydı. İçli içli ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bir elim dudaklarımdaydı. "Bu... Nasıl oldu?" Dinlemeye korkuyordum. Yaşadıklarını tekrar tekrar hatırlamasından korkuyordum. Yaşadıkları çok ağırdı. Böyle olmamalıydı. Bunları yaşamamalıydı.

👤 ⛓ 🌬

İçten kahkahalarının kesildiği gündü, o gün. Ne de her şeyden habersizdi. Ne de çiçek gibi açmış ve etrafına güzellik saçmıştı. "Küçük balık kıyıya vurmak üzere." Kumda bekleyen arkadaşına baktı Seyran. Gülerek sudan çıkıp kendini kuma attı. Çırpınıyor gibi hareket ediyordu. "Balığı suya geri at, Şeyma." Birkaç arkadaş toplanıp okulu ekmişlerdi. Hava ısınmaya başlamıştı ve İzmir bugün epey bir sıcaktı.

"Hadi gel bakalım küçük balık bir şeyler yiyelim." Seyran ayağa kalktı. Beline kadar uzanan kahverengi saçlarını sıktı. Bulunduğu yeri bir de saçından akan suyla ıslatmıştı. O gün denize de aşık olduğu son gündü. Nereden bilebilirdi ki takıntılı bir manyak yüzünden hayatının kararacağını?

"Ben tekrardan denize girmem, gideyim de üstümü değiştireyim." Yerden çantasını alıp kabinlere doğru yürümeye başladı. Ayağını yakan kum onu rahatsız ediyordu, bu yüzden de seke seke yürüyordu. Şimdi olsa o kumun yakmasını bu yaşanan her şeye değişirdi. Her şeyi bu yaşananlara değişirdi...

Bir anda kolunda baskı hissetti. "Şu hâline bir bak. Herkes seni böyle gördü. Nasıl ilgi çektiğinin farkında mısın sen?" Kolunu Ferit'ten kurtarmaya çalışıyordu. "Sana ne? Benim ilgi çekip çekmemem seni niye ilgilendiriyor? Beden de benim hayat da. Rahat bırak beni." Onu ittirip hızlı yürümeye başladı.

Ferit asılı olan kırmızı havluyu bir çırpıda çekip aldı ve Seyran'a yetişip bedenine sardı. "Bıraksana beni!" O şekilde kucaklayıp arabasına götürdü. "Ya saplantılı manyak, bıraksana beni!" Arabaya depiştirmişti. Kafasını çarpmıştı o arbedede. Acıyla sızlanıp ovdu. "Sen delinin tekisin." "Sana deliyim! Sana deli divane aşığım. Anla, benimsin sen. Sadece benim. Anladın mı Seyran'ım?" Bakışları hiç normal değildi. Deli gibi bakıyordu. "Ben senin değilim, olmayacağım da. Beni artık rahat bırak. İstemiyorum seni." Duymamazlıktan gelmişti.

Yakamoz Güzeli |Lahza|Where stories live. Discover now