7.Bölüm🌙|"Farklı olduğunu biliyordum"

2K 193 147
                                    

Marinette Dupain-Cheng


Yemekleri hazırladıkdan sonra - ki alt tarafı salçalı makarna yaptık - sofrayı hazırladık ve yemeye başladık. Yemeğimizi de yedikten sonra sofrayı kaldırdık. Ardından üzerimizdekileri son bir kez kontrol edip düzelttik ve odamızdan sadece telefonlarımızı alarak çıktık. Beraber koridorda hem yürüyüp hem sohbet ediyorduk. Gelen geçen bize bakıyordu. Özellikle Adrien ve bana. Nedenini anlamak güç değildi. Sonuçta ailelerimiz birbirine zıttı. Güçlerimiz birbirine zıttı. Daha ne diyebilirdim ki? Ben olsam bende garipserdim. Adrien'a doğru hafifçe eğildim.

"Adrien... " Sesim fısıltı olarak çıkmıştı.

"Efendim?" Onunki de benimkinden farksız değildi.

"Herkes bize bakıyor, farkında mısın?"

"Evet."

"Chloe ile yer değiştirebilirim istersen."

"Rahatsız olma sen, ben Luka'nın yanına geçerim."

Aynı anda ikimizde dediğimizi yaptık ve tam da tahmin edeceğiniz üzere yine yan yana gelmiştik.

"Laftan anlamaz mısın sen?"

"Yahu hadi ben anlamıyorum sen hiç anlamıyorsun be adam!"

Biz didişirken, çoktan yemekhaneye gelmiştik.

"Çocuklar?"

Chloe'nin sesi ile susup ona döndük.

"Didişmeniz bittiyse artık hocalarımızın yanına gitsek mi?"

"Ha evet. Hadi."

Yemekhane 4 parçaya ayrılmıştı. Bir tarafı mor, bir tarafı sarı, bir tarafı beyaz bir tarafı ise açık maviydi. Ben mor, Adrien sarı, Luka beyaz, Chloe ise açık mavi bölüme ilerledik ve hocalarımızı bulduk. Evet aklınızdaki soruyu biliyorum. Madem aşağıda yemekhane var siz niye yemek yaptınız? Daha ilk günden öğrendiğimize göre yemekhane yemekleri patates püresinden öteye geçemiyormuş.

İşin garibi, insanlar seviyormuş.

Hangi çatlak her gün patates püresi yer?

"Ben!" Etrafıma bakındım. Kim demişti bunu? Kimseyi göremeyince hocamın yanına yürümeye devam ettim.

"Ee, hocam?"

Gömüldüğü kitaptan başını kaldırdı ve masmavi gözleri beni buldu. Bembeyaz saçları, tatlı gülüşü ile bana baktı Azura.

"Hoşgeldin Marinette. Oturmaz mısın?"

"Teşekkür ederim."

Oturdum. Kitaplarını bir kenera kaldırdı.

"Rahatsız mı ettim?"

Kitap okurken rahatsız edilmek en nefret ettiğim şeylerdendi. Bunu bir başkasına yapmak istemezdim.

"Yoo, hayır. Bu kitaplar senin için zaten. Biraz göz gezdirdim sadece o kadar."

Biraz rahatlamıştım. Sonra birden aklım başıma geldi.

"Durun. Biz büyü çalışmayacak mıyız?"

Küçük bir tebessüm belirdi yüzünde.

"İsteklisin bakıyorum da."

"Yalan yok, cidden neler yapabildiğimi merak ediyorum."

"Senin farklı olduğunu biliyordum."

Son dediği cümleyi tam duyamamıştım, "Anlamadım?" dedim.

"Sana demedim. Kendi kendime konuştum öyle. Neyse hazırsan artık gidelim."

"Tabii ama nereye?"

"Çalışma alanımıza."

Eline birkaç kitap aldı.

"Şunlarıda rica etsem sen alır mısın?"

"Tabii ki."

"Hadi bakalım gece kraliçe takip et beni." Ve ardından ekledi,

"Şimdi Gece'sin, ve ben seni Ay'a dönüştürmek için buradayım."

Yürümeye başladı. Kitapları da alarak peşinden gittim. Bir yandan da dediklerini düşünüyordum. Yine mor renklerle bezenmiş bir koridoru takip ettik ve çok hoş bir yere ulaştık. Bura bir seraydı. Camdan olan seradan gece mi gündüz mü olduğunu anlayabiliyordunuz. Güneş içeriyi çok güzel aydınlatıyordu. Koskoca serada sadece tek tür çiçek vardı. Beyaz gül. Her yer onlarla bezenmişti. Tam ortada bir küre vardı. Hocam Azura'nın o küreye doğru ilerlediğini gördüm. Onu takip ettim.

"Kitapları şöyle bırak ve yanıma gel."

Başımla onayladım. Onun elindeki kitapları da aldım ve kenara bıraktım. Ardından tekrar yanına döndüm.

"Bu küreye Geceler Küresi denir..."

Elini yavaşça küreye yaklaştırdı ve küreye dokundu. Küre, bembeyaz parlamaya başlamıştı. Ardından seranın içinde ki sarmaşık gülleri bir anda hareket etmeye başladı ve kürenin etrafına toplandı. Aynı anda, güneş battı ve Ay ortaya çıktı, gece çöktü.

"Bu Küre'ye sadece istisna kullanıcısı, ve Ay varisi komut verebilir. Gündüzü gönderip, geceyi çökertip, Ay'ı getirebilmek için."

"B-Bu inanılmaz. Bunu nasıl yaptınız?"

"Göründüğü kadar kolay değildir. Buna Ay'ı yükseltme denir. Ben bunu öğrenebilmek için 1 ay uğraşmıştım. Senden gençtim, daha öğrenciydim."

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Tabii."

"Bunu yapınca gerçekten Ay'ı yükseltmiş mi oluyoruz? Yani, gerçekten gece mi şu an?"

"Bu sadece bir simülasyon. Gerçekten Ay'ı, ancak ustalaşınca yükseltebilirsin. Ve gerçek Ay'ı yükseltmek bundan çok daha zordur."

"Anladım..."

"O zaman sıra sende."

"B-Ben mi?"

Elini çekti. Çektiği gibi de tüm güller ve Ay kayboldular. Güneş tekrar doğdu.

"Hadi ama. Yapamazsan üzülme. Dediğim gibi, bende çok uğraştım."

Derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapattım ve küreye dokundum. Aynı şeyler, daha da hızlı olmuştu.

"B-Bu.." Bana şaşkın gözlerle baktı.

"Rivayet A, gerçekleşti."



























Umarım beğenmişsinizdir.

Sizce Rivayet A nedir?

~Lune'

Yasak - Miraculous Where stories live. Discover now