V | Abi

385 139 63
                                    

Acı olansa; ölüden farksız bedenlerin içinde, ölümle burun burunayız...

꧁꧂

Bir şey yapmalıydım. Hareket etmeli ya da nefes almalıydım, farkındaydım. Ama olmuyordu. Ne kaskatı kesilmiş bedenim yerinden milim kıpırdayabiliyor, ne de kalıplaşmış ciğerlerim kendilerine hayat verecek olan bir yudum soluğu dahi olsa içine buyur ediyordu.

En acı durumla karşı karşıyaydım.

Ölüden farksız bir bedenin içinde, ölümle burun burunaydım...

"Hera?" dedi biri. Sesi halimi sorgulayıcı gibiydi. İyi olup olmadığımı belki... Ancak öyle boğuk, öyle uzaktı ki kim olduğunu anlayamadan bakındım herkesin yüzüne. Kaptan'ın, Sezgin'in, Alisya'nın ve son olarak da abimin.

Ama o değildi. Abim bizi fark etmemişti. Diğerleriyse sanki anlamamam için anlaşmışçasına ifadesizce yüzüme bakıyor, kaşlarımın sızlayacak şekilde çatılmasına sebep oluyorlardı.

O'nları, suratıma diktikleri bakışlarını es geçtim ve beni, bizi buraya getiren Kaptan'a odaklanmaya çalışıp, "A-abim!" diye kekeledim, boğuk çıkan sesimle. Bir damla daha düştü gözümden.

"Abin," dedi, başını bir defa ve usulca eğip kaldırarak beni onaylarken. Ardından, bahsi geçen abimin bulunduğu locaya dönüp, "Utku!" diye seslendi. Öyle gür, öyle kuvvetli çıkmıştı ki sesi, dikildiğim yerde irkilişim kaçınılmaz oldu.

Abim, kulakları sağır eden müzikten daha baskın çıkan sesin adını haykırışını ilk seferde duymuş, kucağındaki kızın gözlerine odaklı tuttuğu gözlerini direkt olarak bulunduğumuz tarafa çevirmişti.

Bakışları ilk olarak hepimizden önde duran Kaptan'ı bulurken, yalnızca saniyeler sonra ikinci durağı olarak beni belirlemişti bile. Benim, yaşlar yüzünden bulanık gören gözlerime değen gözleri, orayı yalnızca geçiş güzergâhı olarak kullanıp sağımda kalan Sezgin ve Alisya'ya doğru döndü. Ama tüm bunlar yalnızca saliseler almış, abim gözlerimden çektiği gözlerini daha o anda, hışımla tekrar bana çevirmişti bile.

Benimkilerin bir kopyası olan koyu yeşil gözleri, tam içlerine bakan gözlerime kalın birer zincirle bağlanmış gibiydi adeta. Bir an olsun benden ayrılmıyor, acı ve özlemle kavrulan bakışlarıma, şaşkınlık ve benimkiyle birebir aynı olan hasretle karşılık veriyorlardı.

Aylar sonra ilk defa o'nun gözlerinin içine bakarak, "Abi!" dedim, yüreğimden kopup gelen bir ihtiyaçla. "Abim!" diye düzelttim ardından.

Abim kucağındaki kızı nazikçe bacaklarının üstünden indirdiğinde, beni karşısında görmeyi asla beklemediği için içini kaplayıp harelerine kadar yansıyan bir şaşkınlıkla aralanan dudaklarını hareket ettirdi ve, "Hera," dedi, yalnızca dudaklarını oynatarak. Yüzünün detaylarını seçemeyeceğim kadar uzak, her bir mimiğini dahi seyredebileceğim kadar yakındı.

İçimi ezip geçen bu berbat histen kurtulmak ümidiyle derin ve keskin bir nefes soluyup, geçip gittiği her bir santime kanlı kesikler atan gözyaşlarımı serbest bıraktım. Artık tek tek ve usulca değil, birbirleriyle yarışırcasına süzülüyorlardı gözlerimden.

Yine yeniden, "Abi!" dedim acıyla, sesimi bu kez daha yüksek çıkararak. Hemen ardındansa boğazımı parçalayarak yükselen hıçkırık eşliğinde, "Abim!" diye haykırarak, çoktan ayağa kalkmış olan abime doğru koşmaya başladım.

O'nun da bana doğru attığı hızlı adımlar sayesinde çokça kısa saniyelerin sonunda tam ortada kavuştuğumuzda asla vakit kaybetmeden, tüm kemiklerimiz kırılırcasına sıkıca sarmaladık birbirimizi. Benim kollarım o'nun boynuna dolanırken, o bir kolunu sırtıma, diğer kolunuysa boynuma sarıp elini başımın arkasına bastırarak kendine hapsetmişti beni.

RET | AY TANRIÇASI - [ Düzenleriyor ]Where stories live. Discover now