3

1.5K 168 36
                                    

Yakın arkadaşlarım Lalisa, Jisoo ve Jennie uzun bir aranın ardından hasret gidermek adına beni ziyarete gelmişlerdi. En son aylar önce dördümüz bir araya gelmiştik ve sonrasında okul, ders, üniversite ve saymanın çok uzun süreceği sebeplerden ötürü birbirimizden kopmuştuk.

Birkaç gün yatıya kalmak üzere, beraber vakit geçirmemiz adına onları davet etmiştim. Şimdi ise film izlemek için mısır patlatmış, üçünün gelirken aldığı atıştırmalıklar ve üç şişe gazlı içeceği önümüze dizmiş bir şekilde koltukta oturuyorduk.

"Ben korku filmi diyorum." diye mırıldandığımda kafamı Lalisa'nın omzuna yaslayıp, koltukta daha fazla yayıldım.

"Komedi hiç fena olmazdı.." Jennie'nin boğuk gelen sesini duyduğumda alt dudağımı sarkıttım ve kararsızlığımıza sıkıntıyla iç çektim.

"Şöyle yapalım," en sonunda Jisoo söze başladığında hepimiz aynı anda başımızı ona çevirdik. "Sırayla hepsini izleyelim."

"İlk korku sonra korkumuz geçsin diye komedi." Lalisa ortaya öneri attığında hepimizden onaylar mırıltılar gelmişti ve Jisoo'da korku filmi seçmek üzere televizyonda o kategoriye tıkladı.

Bir süre boyunca film seçmeye çalışmış ve bir filmde karar verdiğimizde onu seçmiş, çoktan izlemeye başlamıştık. Filmleri izlediğimiz süre boyunca Jennie üzerime attığı ayaklarıyla yüzümü tekmelemişti, Lalisa 'televizyonu iyi göremiyorum' bahanesiyle Jisoo'nun üzerine yatmıştı, ben ise suratımda gezinen ayaklar yüzünden filmi izleyememiş ve koltukta patates çuvalı gibi yığılıp kalmıştım.

"Siz nasıl arkadaşlarsınız, sıfatsızlar."

Sinirle söylenerek ayağa kalktığımda üçü de pek takmadığı için balkonuma ilerledim. Jennie'nin ayakları ağzıma girmek üzereyken kalkmak akıllıcaydı tabii.

Kapı kolunu yavaşça çevirip, balkon kapısını araladığımda parmak uçlarımda soğuk zemine bastım. Biz yaz ayındayız, hava kış ayında.

Hafifçe esen rüzgar tenime değdiğinde ürperdim ve ellerimi bedenime sararak korkuluklara ilerledim. Kollarımı korkuluklara yaslayarak yoldan geçen arabaları izliyordum. Sonrasında burnuma keskin bir koku doldu. Sigara.

Yüzümü buruşturup elimi kokunun gitmesi için havada salladığımda gözüme yan balkonda elindeki ucu yanan sigarasıyla taburede oturan Jungkook çarptı.

"Sigara?"

Demek bu pis kişiliğinin ardında böyle bir alışkanlığı da vardı.

Benim ona seslenmemle kafasını kaldırması bir oldu ve omuz silkmesinin ardından gözleri birkaç saniye üzerimde dolaştı. Burnundan kesik bir nefes vererek alayla güldüğünde durumu anlamaya çalışıyordum. Komik olan ne?

Yaşadığım utançla gözlerimi yumup birkaç saniye bekledim. Güldü, pijamama. Pembe inekli pijamama. Gözlerimi tekrar açtığımda hâlâ gülüyor olduğunu gördüm.

Utancımı gizlemeye çalıştığımdan yüz ifademi düz tutmaya çalışsam bile gözlerimi balkonun zeminine dikerek başımı eğdim. Bu pijamaları giyecek zamandı. Bravo Chaeyoung, sen bir harikasın.

Sessiz geçen kısa bir sürenin ardından bakışlarımız buluşmuştu. Bulunduğumuz anın tuhaflığı kaşlarımı çatmama neden olurken benim aksime onun dudakları yukarı kıvrılmıştı. Sonra gözüme iki yanağında da bulunan gamzeleri çarptı. Sevimliydi aslında.

Hayır?

Aklımdaki düşünceyle afallamış ve gözlerim kocaman olurken birkaç dakikadır onun yüzünü incelediğimin farkına varmıştım.

"Hey, Jungkook! Kızı görmen lazımdı—" Arkadaşının Jungkook hakkında bana verdiği açığı tabii ki, saniyesinde fark edip yüzüme "tehditvari" bir gülümseme yerleştirdim, bu konuda başarılı olduğuma inanıyordum.

"Bayan Min içeriye kız attığını duysa ne düşünür Jeon?" Aynı zamanda aşağılayıcı olduğunu düşündüğüm bir yüz ifadesi takınarak kollarımı birleştirdim.

Yüzündeki keyifli ifadenin endişeyle yer değiştirdiğine tanık olurken aniden balkonumun kapısı açıldı. Üç arkadaşım birden yanıma doluşurken Jungkook'un yanındaki arkadaşının gözlerinin kocaman olduğuna yemin edebilirdim. Ardından yanımdan şaşkınlık dolu bir ses duydum.

"Taehyung?"

the neighborWhere stories live. Discover now