13

845 89 45
                                    

Yatağıma oturdum ve sırtıma yastığımı dayayıp elimdeki telefonumu dizimin üstüne yerleştirdim. O sırada Jennie yüzüne bir tür maske yapıyordu, Lisa bir süre boyunca uzatmaya çalıştığı tırnaklarına siyah renkte bir oje sürüyordu, Jisoo ise elindeki tavuğu kemiriyordu.

Kızlarla görüntülü konuştuğumuz zaman boyunca onlara Jungkook ile olan bitenleri anlatmayı düşünmüş fakat benim bile anlamlandıramadığım bir sebepten dolayı vazgeçmiştim. Yine de onlara anlatmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.

O sırada sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi Lisa konuşmaya başladı.
"Chaeyoung-ie, ne düşünüyorsun?"

Sorduğu sorunun ardından bütün düşüncelerim dağıttı ve gözlerimi ekrandaki bana merakla bakan arkadaşıma çevirdim. Cevap verip vermeme konusunda kararsızdım. Onların tepkisinden korktuğumdan değildi bu. Ama onlara Jungkook'tan nefret ettiğimi defalarca tekrarlamıştım ve şimdi ise onunla randevuya çıkacaktık.

Benim sorunun karşısında uzun sessizliğim Jennie ve Jisoo'nun da dikkatini çekmiş olacak ki onlar da ilgilendikleri şeyleri bırakmış bana sesleniyorlardı.

"Sesimiz gitmiyor olabilir mi?"

"Öyle olsa bile fark ederdi bir şekilde."

"Ya, Park Chaeyoung!"

"Benim Jungkook'la randevum var." Birkaç saniye boyunca süren ama bana saatler gibi gelen bir sessizlik oluştu. Eğer gergin olmasaydım suratlarının ifadesine kahkaha atabilirdim.

"Ne zaman?" Lisa o kadar sakindi ki şimdi bir dakika öncesine göre çok daha gergindim. Sorunun cevabına gelecek olursak, onu ben bile bilmiyordum. Daha gününü belirlememiştik. "En yakın zamanda.. Sanırım."

"Sanırım mı? Ayrıca o aptal Taehyung'un en yakın arkadaşı değil mi?"

Onaylar biçimde başımı salladım. Ayrıca Jennie ve Jisoo hala sessizdi. O kadar da büyütülecek bir şey değildi, değil mi? Sonuçta bunun gerçekleşeceğini kimse bilemezdi. Eğer kime aşık olacağımı seçebilseydim bu garip anı yaşamak zorunda kalmayacaktık.

"Jennie? Jisoo? Beni korkutuyorsunuz. Bir şey söyleyin en azından." Jisoo bir anda kulaklarımızı sağır edecek bir çığlık attı ve Jennie ise dakikalardır görmeyi beklediğim tatlı gülümsemesiyle ellerini çırpmaya başladı. Sanki yıllardır oksijensiz kalmışım gibi derin bir nefes çektim içime. Balkonumdaki çiçeklerin kokusu burnuma geliyordu ve bu beni rahatlatmaya yetmiş, artmıştı.

Sanırım Lisa'da az önce Jennie ve Jisoo'nun sessizliğinden dolayı gergindi ki, onlar tepki gösterdikten sonra onun da rahatladığını fark ettim. Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu.
"Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım."

"Başta biraz garip geldi, o çocuğa daha dün saydırmıyor muyduk biz?" Jisoo'ya katıldığımı belli eder mırıltılar çıkardım. Son iki haftada olan bitenlere ben kendim bile şaşırıyordum ve nasıl gerçekleştiklerine anlam veremiyordum.

Bir yarım saat kadar daha bu konuda konuşmuş ve gülüşmüştük. Ta ki zil çalana kadar.

Gülmekten yanaklarım ağrıyordu artık ve kızlara kapıya bakmam gerektiğini söyleyerek telefonumu odamda bırakıp çıktım. Açıkçası herhangi birini beklemiyordum, beni ziyaret eden her kimse muhtemelen karıştırmıştı.

Kapı deliğinden bakmadam kapıyı açtım. Gelen kişiyi gerçekten beklemiyordum, orası kesindi. Gözlerim kendiliğinden ne kadar açılabilirse o kadar açılmıştı. Fakat o benim aksime fazla rahat gibiydi. Dudakları hafifçe yana kıvrılmıştı ve bir süredir görmediğim kahveleri gözlerimin içine kilitlenmişti. Heyecandan olsa gerek, ellerim buz kesilmişti.

the neighborWhere stories live. Discover now