STRIFE

1.7K 114 12
                                    

Yeni bölüm geldiii.
Hepinize iyi okumalar.
Bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Sabah uyanır uyanmaz Jungkook'un odasının önünde bitmiştim. Tabiki de dün istediğim cevapları alamamıştım ve kolayca pes edeceğimi düşünüyorsa aptal falan olmalıydı.
Burada neler döndüğünü bulmayı aklıma koymuştum bir kere. Her ne kadar Jungkook bundan memnun kalmayacak olsa da.

Kapıyı birkaç kere ısrarla tıklatmama rağmen içeriden ses seda gelmiyordu. Ses çıkarmamaya çalışarak kapı kolunu indirdim ve meraklı gözlerle odaya kısaca göz attım.
İçeride değildi ve yatağı düzgün bir şekilde toplanmış duruyordu.
Sıkıntıyla omuzlarımı indirdim ve birkaç saniye ne yapacağımı düşünmek için elim kapı kolunda bekledim.

Belki de kahvaltı etmek için mutfağa inmişti. Kapısını kapattıktan sonra salona ve mutfağın olduğu kata inen merdivenlere yöneldim.

Aşağı kata indiğimde Jungkook'u bulmak için etrafıma bakındım ama mutfakta sessizce çalışan iki kadından başka evde kimseyi görememiştim. Diğerine göre daha yaşlı olan kadın başıyla selam verdiğinde belli belirsiz bir şekilde karşılık verdim. Jungkook'un nerede olduğunu sorarsam garip mi kaçardı acaba? Sonuç olarak evdeki çalışanlar bizi 'gerçekten' evli sanıyorlardı.

"Kolay gelsin. Jungkook'u gördünüz mü acaba bu sabah?" Direkt bana selam veren kadına sormuştum ama cevabım diğerinden gelmişti.
Konuşan benden sadece iki üç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bir kızdı.
"Bay Jeon az önce çıktı." Dedikten sonra önündeki işle uğraşmaya devam etti. Harika! Jungkook evde yoktu.
"Anladım. Bana kahvaltı hazırlamanıza gerek yok. Kolay gelsin." Nazikçe gülümsemeye çalışarak onlara selam verdim ve mutfaktan çıktım.

Bu sabah için yenilgiyi kabullensem iyi olurdu. Başının etini yiyeceğimi bildiğinden erken çıkmış duygusuna kapılıyordum. Acaba gereğinden fazla meraklı mı davranıyorum? Sonuçta ne yaparsa yapsın umrumda olmamalıydı. Başıma meraklı olmam yüzünden neler geldiği gün gibi ortadaydı.

Ne yapmam gerektiği hakkında derin düşüncelere dalmış bir şekilde odama gittim ve kendimi direkt banyoya attım.

Hızlıca duş aldıktan sonra kurulanıp üzerime temiz lila rengi iç çamaşırlarımı giydim. Dolapta düzgün bir şekilde askıda duran siyah kot pantalonumu ve siyah bluzümü giydikten sonra saçımı ve makyajımı yapmak için makyaj masamın önündeki sandalyeye oturdum. Dersten birkaç saat önce Lisa ile buluşup kahvaltı yapmaya karar vermiştik o yüzden hızlıca hazırlanmam gerekiyordu.

Aynadaki görüntümün yeteri kadar iyi olduğunu düşündüğümde makyaj malzemelerimi toparlayıp çekmeceye tıktım. Hiçbir zaman aşırı düzenli birisi olamamıştım.Karnım sesli bir şekilde guruldadığında eş zamanlı olarak Lisa mesaj atmıştı.

Montumu ve çantamı alarak aşağı indim. Yürürken bir yandan kolumu montumun kollarına sokmaya çalışıyordum.

Jungkook olmadığından okula babasının verdiği arabayla gidecektim. Ne yalan söyleyeyim o son model arabayı kullanmak gerçekten iyi hissettiriyordu ama fazla alışmasam iyi olurdu. Sonuçta her şey sona erdiğinde gösterişsiz hayatıma geri dönecektim.

Botlarımı ayağımı geçirip evden çıktım. Hafif bir rüzgar saçlarımı savurmuştu. Bahar neredeyse gelmek üzereydi ama hava hala soğuktu. Ürpererek montuma sarındım.

Kısa süren yolculuktan sonra arabamı Lisa'nın konumunu attığı kafenin ününde durdurdum. Okuldan fazla uzakta değildi. Küçük ama oldukça lüks bir yer gibi gözüküyordu. Yolcu koltuğunda duran çantamı alıp kapıyı açtım.
Arabadan indiğimde camın önündeki masada oturan Lisa'yla göz göze gelmiştim. Kocaman gülümseyerek bana el salladığında karşılık verdim.

Run To You/JungkookWhere stories live. Discover now