Bölüm 85

3.8K 191 43
                                    

İki hafta sonraya verilmişti nikah günümüz. Yaz da iyice bastırmıştı zaten tüm sıcağıyla...

    Cumartesi günü akşam saatlerinde Seher teyzenin bahçesinde kiyilacakti nikah. Sonrasında da davetlilere yemek verilip ufak bir eğlence yapılacaktı.

      Dün akşam Kaan babasına gitmiş bugün için de Esma ablaya izin vermiştim. Sabahtan Aydın gelecek akşam da bende kalacaktı. Birlikte vakit geçirmeyi özlemiştik ne zamandır.

- Etler hazır hayatım.

- Tamamdır Aydın şef. Ben sofrayı kurdum seni bekliyorum.

     Aydın elinde et tenceresi ile göründüğün de ben de şarap şişesini ve kadehleri yerleştiriyordum.
Telefonuma gelen mesaj sesi ile telefonu elime alıp kilidini açtım.

    Şok olmuştum. Sibel bana Abdullah'la seviştiği fotoğrafini atmıştı. Midem bulanmıştı o an. Altında ki mesaj da yine manidardı.

    " Benim olan bana gelir... Yıllar geçse bile... "

    Aydın telefonu elimden alıp baktığın da

- Ne biçim insan bunlar ya. Ne karaktersiz bı herif bu arkadaş

     Telefondan birini arıyordu.

- Abdullah eşini tut benim karımı rahatsız etmesin. Saçma sapan fotoğraflar atıp sinirlendirmesin.

- Ne diyorsun lan sen. Benimde bir sabrım var ağzına sıçarım senin.

- Erkeksen gel bekliyorum Esra'dayım. Çıktığın deliğe sokmazsam seni adam değilim.

      Sinirden gözü dönmüştü. Telefonu elinden zor alıp kapatmıştım.

- Aydın sakın olur musun ya?

- Ne sakin olucam ya? Nasıl olayım kendi gibi birini bulmuş şerefsiz. Bu nedir hayat boyu böyle mi yaşayacağız? Başlarım çarkına adamın daha öbür yüzümü görmedi benim.

      Bı kadeh şarap doldurup ona uzatmıştım

- Hadi iç şunu sakinleşirsin

- Sinirim tepeme çıktı Esra. Koynunda ki kadına sahip çıkmaz mı bı erkek? Sen iyi ki bırakmışsın bu adamı. Bunu bir arkadaş dost olarak söylüyorum gerçekten verilmiş sadakan varmış. Adam ne yapmış demiyor da ben kimsin benim karımla ilgili konuşuyorsun diyor. İt soyu daha 2 ay önce Esra diye ağlıyordun.

   Ben Aydın'ı hiç bu kadar sinirli görmemiştim.  Yerimden kalkıp eve doğru ilerlemeye başlamıştım. Mutfaktan tabak almaya gidiyordum ki kapının önünde kulakları yırtan bir fren sesi duydum. Kafamı çevirdiğim de korktuğum şey olmuştu. Abdullah gelmişti. Hemen dönüp Aydın'ın yanına geldim.

- Sen kimsin lan benim karıma laf söylüyorsun?

    Abdullah bağıra bağıra kapıdan içeri girmişti.  Aydın ise sandalyeden kalkmış masanın başında gözlerini ona dikmiş bakıyordu.

- Abdullah sakin ol otur şuraya bak burası Esra'nın evi tatsızlık çıkmasın.

- Bana ders verme adam. Sen hangi sıfatla buradasın çözmüş değilim zaten. Yatıp kalkıp gidiyorsun işte sende Esra'yla.

      Aydın olduğu yerinden fırlayıp arabaya koşmuştu. Nereye gittiğini anlayamadan elinde silahla tekrar belirdi.

     Abdullah'ın sözlerine devam etmesine fırsat bile vermeden suratının ortasına silahın kabzasiyla vurup masaya yatırmıştı.

- Bana bak orospu çocuğu seni öldürürüm. Allah belamı versin öldürür bir yere de gömerim seni. İnan gözümü kırpmadan yaparım. Benim kadınıma kimse orospu gözüyle bakamaz. Ben senin gibi değilim.

     Abdullah Aydın'ın karnına geçirdiği tekmeyle silah Aydın'ın elinden düşmüştü. Birbirlerine hiç acımadan vurmaya başlamışlardı.  Araya girsem de ayırmaya çalışsam da gücüm yetmiyordu.

     Bir an saksının yanında yerde duran silah gözüme ilişti. Yerden alıp havaya sıkmaya başladım. Yıllardır asker karısıydım. Silah tutmayı da nişan almayı da iyi bilirdim. Bunu Abdullah da iyi biliyordu.

- Yeter. Yeter Allah belamı versin vururum seni Abdullah. Bütün gençliğimin hırsını alırım seni de öldürürüm.

    Aydın şaşırmış bana bakıyor Abdullah ise üzerime doğru yürümeye başlamıştı.

- Sakın gelme.

Diyerek ayak ucuna ateş ettim.

- Esra saçmalama. Bırak şunu

- Şakam yok Abdullah. Beni bilirsin yaparım dediğimi. Bir daha ne sen ne de o şerefsiz karın bize bulasmayacak. Seviştiğiniz fotoğraflarınızı atmış bana yıllar önceki Dilek gibi.

- Tamam özür dilerim Esra nolur. Bak o benim karım falan değil. Sadece seni kıskandırmak için yapmış.

- Yapmayacak arkadaş yapmayacak. Abdullah bahcemden siktir git. Bir daha asla çıkma karşıma.

       Omzuna doğru nişan alıp basmıştım tetiğe. Abdullah'ın kolunun kenarından sıyırmıştı kurşun. Öyle bir can acisiyla bağırıyordu ki anlatamam. Aydın bana doğru koşup silahı elimden almıştı. Bense Aydın'ın elinden kurtulup kıvranan Abdullah'ın yanına gitmiştim.

- Oh canıma değsin. Bende hasta yatağımdayken işte böyle kıvranmıştım. Şimdi git lütfen benden şikayetçi ol.

      Abdullah kolunu tutarak arabasına binip bahçeden çıkmıştı. Bense oturmuş yerde kahkaha atarak gülüyordum.

- Esra kendine gel. Onu vurdun.

- Hiç sorun değil. O şerefsiz de beni şikayet edecek g.t yok aşkım.

- Sen nasıl bu kadar iyi silah kullanıyorsun Esra?

- Ben asker karısıydım hayatım. Ayrıca asıl sende silahın ne işi var?

- Ruhsatlı silah o. Taşıma iznim var benim.

        Ortalık birbirine girmişti bahçe de. Abdullah'ın kolundan akan kan yere damlamıştı birazda.

        Saatler geçmişti olayın üzerinden... Abdullah o benim karım değil derken ne demek istemişti? Yoksa evlenmemiş miydi? Umurumda değildi artık. Ben onun saçının teline kıyamazken ona silah çekip vurmuştum.

       Gece çöktüğünde koltuğa uzanmış ayaklarımı da sehbaya uzatmıştım. Aydın şort t shirt takımını giyip yanıma gelip beni kolunun altına almıştı.

- Sen ne kadar sabırlı birisin Esra. Böyle bir adama katlanmışsın.

- Sadece oğlum için Aydın sadece oğlum için. Çocuk olunca değişiyor hayat. Kolay olmuyor ama susuyorsun.

      Geçmiş gerçekten bırakmıyordu insanın peşini. Çok korkuyordum eski olaylar yeni hayatıma engel olmasından...


    
      

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin