0.1

1.3K 113 30
                                    

[ Senin içi savaştığım cephelerde,
senin kurşunlarınla vuruldum. ]

07.11.2019

Ve ben, küssen de darılsan da, uyuduktan sonra yanıma gelip yine sıkıca beni sarmanı, nefesin boynumu okşarken sesizce 'iyi geceler' dileyip, en güzel hayallerini kulak arama bırakmanı istiyorum. Ben her gün saçımı kulağımın arkasına atarken, senin fısıldadığın yerden yüzlerce geçip, hayaline dokunan parmaklarımla gözlerini severken, bütün hayallerin olmak istiyorum. Sen; ben ol, ben; sen olayım. Bana kızsan bile yine aklın bende kalsın. Benim aklım sen ol. Bir şeyi yaparken bunu ben mi seviyordum, yoksa o seviyor diye mi seviyorum diye düşüneyim istiyorum. Sen olmak istiyorum. Biz olmak istemiyorum ben. Biz, çok kişilik. Ben tek kişilik olmak istiyorum. Tek kişilik bir yatakta sen yatağı kullanırken, ben de senin kalbini yastık olarak kullanıp, o tek kişilik yatakta sere serpe uyumak istiyorum. Ben, beni çok sevmeni değil - çok bize az gelir - beni, benim gibi sevmeni istiyorum.'

Ağlamak...
Bir kurtuluş mudur? Belki evet... Belki hayır. Peki, ağlamak zayıflık mıdır? Kesinlikle hayır. Ağlamak, hissettiğin anlamına gelmez mi? Iliklerine kadar hissettiğin. Acı veya mutluluk farketmez, o duygu her neyse Iliklerine kadar işler. Ve senin bu duyguyu yansıtma biçimin, gözlerindeki o iğne deliği kadar olan boşluktan çıkan tuzlu sudan ibarettir.

"Neden bunu bana yaptın?"

Bunu sorarken yağmur damlaları göz yaşlarıma eşlik ediyordu.

"Lalisa beni bir dinle lütfen inan bana düşündüğün gibi değil"

Yağmur daha da hızlanmaştı. Kafamı kaldırmadan konuştum.

"Bitti"

Kısacık bir kelime nasıl bütün herşeyi olmamış gibi yırtıp çöpe atıyor?

Ben aslında sadece 'bitti' demişim. Kısaydı ama içinde barındırdığı manâlar uzundu.

Kısık sesle söyledim, sırf ağladığımı anlamasın, güçlü sansın beni diye.

Bir şey demeyecek misin Jungkook?

Senin suçsuz olduğunu biliyorum. Hadi bunu bana kanıtla.
Kalbim onun suçsuz olduğunu söylerken, beynim onu çoktan hafızam dan silmişti bile.

*

Banpo köprüsü..

Buraya Jungkook'la gelirdim hep ama şimdi yoktu.

Yalnızdım.

Korkuluklardan tutundum ve nehire bakmaya başladım. Göz yaşlarım yavaş yavaş intaar edip nehire düşüyordu. Birisi düşüyordu, diğerlerinde ondan cesaret alıp atlıyordu.

Gözlerimi kapattım ama o geliyordu. Kalbimin ritmi değismişti, hızlıca gözümü açıp derin derin nefes almaya çalıştım. Kalbimin ritmi eski haline dönünce nehire kendi yansımamı gördüm.

"Şimdi bende su olmak istiyorum."

Üstümdeki ceketi korkulukların üstüne koydum ve korkulukların diğer tarafina geçtim. Herkez bana bakerken azımdan şu kelimeler döküldü.

"Yağmur olmak var şimdi, usul usul toprağa karışmak sesizce! Aslında sessizlik, en güzel sestir duyabilene ve anlayabilene... Artık birazdan sessizliğim konuşsun diyorum kendime."

Ellerimi kapattım ve kollarımı iki tarafa açtım ve bağırdım.

"Benide yanına al yağmur, bende karışayım suya..."

Tek ayağımı kaldırdım.

O anda elimde bir el hissettim. Yavaşça geri açtım gözlerimi. O anda hissettim kafama dayanan şeyi... Silahı. Ve o anda duyduğum sesle irkildim.

"Bu kadar kolay ölmeyeceksin Lisa"

Sesi sert ve tok çıkmıştı.

Belimdeki el hızlıca beni çekti. Etrafıma şaşkın gözlerle bakarken adam elindeki silahı etraftakilere sallıyordu, bize yaklaşmamaları içindi. Beni arabaya bindirirken o anda istemsizce çığlık attım. Beni zorla arabaya bindirdiler.

JEON JUNGKOOK

Banpo köprüsüne gittiğini biliyordum.

Bende oraya gittim.

Hızlı adımlarla köprüde yürümeye başladım. Ileri bir kalabalık vardı. Kalabalığı gördükten sonra daha da hızlandım.

Aniden kalabalığın gerilediğini fark ettim, ve daha sonra bir çığlık.

Bu
Lalisa'nın çığlığıydı.

Aniden koşmaya başladım. Kalabalığa yaklaştığım an yanımdan hızlı bir araba geçti.

İçinde Lisa vardı.

O kaçırılmıştı...

Miamagi

to kidnapped | liskookWhere stories live. Discover now