35: Şaka mı bu?

17.3K 1.9K 2.1K
                                    

Not: Rusya'da kore numaraları nasıl çalışıp çekmeye dev ediyor demeyin, çektittititititiririz :)

___

Çok gergindim.

Bavulumu sıkıca tutarak çekiştiriyorken, havaalanına ilk defa geldiğimi belli edecek şekilde saf bakışlarla etrafı inceliyordum. İlk uçuşum olacaktı ve çok uzun bir uçuş olacaktı. Durup durup turnayı gözünden vurmuş gibi olmuştum. Tabi bu iyi anlam içeren bir söz olsa da bunu kendi durumuma uyarlamıştım işte.

Uçuş günüme kadar geçirdiğim günler, asla geçmek bilmemişti. Heyecanla geçirdiğim saatler sanki günler kadar uzundu. İki dakikada bir saati kontrol ediyor, günler ne zaman bitecek de uçuş günüm gelecek diye hesaplayıp duruyordum ki bileti sadece iki gün sonrasına almıştım. Ama gerçekten o iki gün benim için iki ay kadar uzun geçmişti.

Jungkookun hala haberi yoktu. Hatta bugün ekstra hüzünlüydü çünkü yola çıkmadan önce onu normal telefondan, yani görüntüsüz, aramış ve yaklaşık bir gün boyunca evde değil de hastanede genel kontrol için olacağımı, yani onunla konuşamayacağımı söylemiştim. Bu yüzden sürekli mesaj atıp duruyordu ama asla ona cevap vermiyordum. Üzgündü, tamam birazcık da endişeliydi ama ona harika hissettireceğine emin olduğum bir sürpriz yapmak üzereydim.

Jungkookun bulunduğu eve nasıl gideceğim konusunu bir saniye düşünmem yetmişti çünkü Anna'yla aynı binada kalıyorlardı. Anna'yla iyi anlaştığım için ona mesaj atmış ve bundan asla Jungkooka bahsetmemesi veya belli etmemesini sıkıca tembihleyerek kısaca oraya geleceğimi ama yabancı olduğum için birinin beni alması ve Jungkookun yanına götürmesi gerektiğini söylediğimde tam da tahmin ettiğim gibi seve seve yardım etmeyi kabul etmişti. Dolayısıyla onunla sürekli iletişim halindeydik ve Jungkookun durumunu saniye saniye ondan rapor alıyordum. Bu yüzden ne hissettiği konusunda emin konuşabiliyordum.

Havaalanına babamla birlikte gelmiştim. Annem, Soobin ve Jihoon gelmek istese de onlara izin vermemiştim. Çünkü ilk defa yaşayacağım bir ayrılık olduğu için duygulanacağımdan emindim ve çok fazla ağlamak istemiyordum. Zaten babam yeterince beni ağlatacaktı, buna emindim.

Babamla birlikte ondan ayrılmam gereken yere kadar gelip, gerekli işlemlerden geçmiştim. Uçağımın kalkmasına henüz yarım saat varken her şeyim tamamlanmıştı. Buradan sonra sadece babamdan ayrılıp uçağıma giden birkaç metre ötemdeki tünele girmem gerekiyordu.

Yani ayrılık vakti gelmişti.

Heyecanım ve gerginliğim ağır bassa da duygu karmaşası yaşadığım bir gerçekti. Ne yapacağımı bilemez şekilde durup babama döndüğümde suratında dudaklarımın titreyip bükülmesini sağlayacak bir gülümseme olduğunu fark etmiştim. Omuzlarım düşer düşmez ona sarılıp geniş omzuna yaslandığımda kıkırdayarak beni sıkıca sarmış, rahatlamamı istercesine sırtımı okşamaya başlamıştı.

"Ağlama Taehyung" demişti sessizce. "Seni ağlaman için göndermiyorum oraya. Mutlu olman için gönderiyorum"

"Üzgün değilim. Sadece çok karmaşık hissediyorum" diye mırıldandığımda beni kendisinden ayırıp yanaklarımı kavramıştı. Gözlerimin içine şefkatle bakarken rahatlama değil de daha çok ağlama isteği uyandırıyordu bu bende.

"Karmaşık hissetmeni de istemiyorum ki öyle bir durumun içinde de değiliz. İlk uçuşun, ilk yurtdışı deneyimin bu senin. Dolayısıyla da çok heyecanlı ve gerginsin. Ayrıca sevgiline sürpriz yapmaya gidiyorsun, bu da seni daha fazla heyecanlandırıyor. Ama sakin ol Taehyung. Gerginken hiçbir şeyin tadına varamazsın. Endişelerin seni yönlendirmesine izin verme ve sadece mutlu ol. Biz senin adına tahmin edemeyeceğin kadar mutluyuz, sen de kendin için mutlu ol."

Sensitive: TaekookWhere stories live. Discover now