BÖLÜM 2

65.1K 428 132
                                    

"Nasılsın kızım?"

Naz, gülümseyerek anneannesinin elini öptü ve "iyiyim, sen nasılsın anneanne?" diye sordu. Ardından göz ucuyla kuzeni Cengiz ile Merve'ye baktı. Cengiz, salona girer girmez Merve'nin yanına oturmuştu fakat oturacak başka boş yer de yoktu. Naz, buna dikkat etmemiş, yanlış bir düşünceye kapılmış, o düşünceye doğru körü körüne sürükleniyordu.

"İyiyim ben de kuzum. Neredeydin sen bu saatte?"

Naz, Merve'yi işaret ederek "geceyi Merve'de geçirdim." diye yanıt verdi. Sonra dayısı, yengesi ve kuzeni ile merhabalaştı, hal hatır sordu ve annesinin kahvaltı hazırlanması için kendisine yarım etmesini istemesiyle ayağa kalktı. Merve ile birlikte mutfağa geçti. Gülümseyerek annesi Gülsüm'e baktı.

Gülsüm; 175 cm. boyunda 60 kilo ve beyaz tenli bir kadındı. Uzun ile yuvarlak arası bir yüzü, iri ve ela gözleri, düz ve ne kalın ne ince kaşları, kısa kirpikleri, hafif uzun ve ince bir burnu, geniş bir ağzı, ince dudakları, beyaz dişleri ve uzun, hafif sivri bir çenesi vardı. Üzerine uzun bir siyah etek ve beyaz penye giymiş, mavi başörtüsü takmıştı.

"Ne yapacağız şimdi anne?"

"Biriniz yumurta çırpsın biriniz sucukları falan dilimlesin. Ben de dünden kalan ekmekle tost yapayım."

"Ee biz altı tane ekmeği boşuna mı aldık?

"Kızım kalabalığız. Bunun daha öğlen yemeği var."

Naz "tamam anne." derken içeri Cengiz girdi. "Yapabileceğim bir şey var mı?" diye sordu.

"Hayırdır abi, başına saksı mı düştü? Anne başımıza taş yağacak, abim iş yapıyor."

Mutfakta gülüşmeler başlayınca Cengiz bu gülüşmeler karşısında yüzünü buruşturdu ve "hıı çok komik!" diye bir tepki verdi.

"Hem aşk olsun. Ben ne zaman işten kaçmışım?"

Naz, Cengiz'in Merve'ye iyi görünmek için yardıma geldiğinden adı gibi emindi. Bundan dolayı otuz iki dişini birden göstererek sırıttı. "Her zaman." diye yanıt verdi.

"Ne zaman iş olsa derslerini bahane edip sıyrılıyorsun bir şekilde."

"Şu an bu kalabalıkta ders çalışamayacağıma göre size yardımcı olabilirim bence çok bilmiş."

"Eee yeter be! Kafa derler buna. Ağzınız değil eliniz çalışsın."

Gülsüm'ün azarlamasıyla beraber hep beraber sustular. Ardından kendi aralarında hızlı bir şekilde iş bölümü yaptılar hemencecik işe koyuldular.

Cengiz, yumurtaları çıkardı ve hepsini teker teker kırıp sıvısını kasenin içine boşalttı. Tuz, karabiber ve pul biber serpti. Yumurtayı hızlı ama dikkatlice çırptı ve arada sırada Merve'ye kaçamak bakışlar attı. Bir süre sonra da "bu hazır." dedi.

Merve, sucukları tavaya dizdikten sonra "sucuklar da hazır." dedi ve Cengiz'e baktı. Onun da kendisine baktığını gördüğünde başını başka yere çevirdi. Çevirdiği yerde de Nazla ve onun manidar bakışlarıyla karşılaştı. Ardından ondan da bakışlarını kaçırdı ve ocağın altını yaktı. "Yumurtayı pişirmesi sende Cengiz." dedi. Ellerini lavaboda yıkadı ve havluyla kuruladı.

"Abiye ne oldu acaba?"

Merve, güldü ve Cengiz'e bakarak "dağa kaçtı." diye yanıt verdi.

"Aramızda sadece iki yaş fark var."

Cengiz, güldü. "Peki, öyle olsun." dedi. Yumurtayı iyice pişirdi ve bir tabağa doldurdu.

Ardından hazırlananlar birer birer tepsinin üzerine konuldu ve Naz, tepsiyi alıp mutfaktan çıkıp salona doğru yöneldi. Gülsüm de elinde çaydanlık ile onun ardından mutfaktan çıktı.

Mutfakta sadece Cengiz ile Merve kaldı. Merve, Cengiz salondan çıkmadan önce onu durdurdu ve "haberin olsun." dedi.

"Biz Ramazan ile ayrıldık. Haberin vardır gerçi de..."

Cengiz, derin bir nefes aldı ve omuz silkerek "ne diyeyim?" dedi.

"Ben size 'ne kadar yeni bir çift sayılırsınız, yapmayın etmeyin' desem de artık elimden bir şey gelmez. İkiniz de bildiğinizi okursunuz. Haberim yoktu bu arada."

Merve, şaşkınla Cengiz'e baktı ve "nasıl yani?" diye sordu.

"Sen bunu yeni mi öğreniyorsun? Ramazan söylemedi mi sana?"

"Onunla konuşmaya bu sıralar pek vaktim olmadı."

"Yani şimdi sana 'kim haklı?' diye sorsam cevap veremezsin, öyle mi?"

Cengiz, omuz silkerek "öyle." diye yanıt verdi. Bu sırada Gülsüm, içeriden kendilerine seslendi. İkisini kahvaltıya çağırıyordu.

"Neyse, seninle bu konuyu uzun uzun konuşacağız Cengiz. Şimdi gidelim de kahvaltımızı yapalım. Kurt gibi açım ben."

Cengiz güldü. "Ben de." diye yanıt verdikten sonra mutfaktan çıktı ve Merve de onu takip etti. Beraber sofraya oturdular, önündeki kahvaltı sofrasındaki yiyeceklerden lokmalar almaya başladılar.

Cengiz, sofraya herkesten geç oturdu ve kahvaltısını herkesten geç bitirdi. En çok yiyen de o oldu. "Elimize kolumuza sağlık." dedi ve sofrayı toplamada teyzesine yardım etti. Ardından bir yerden Naz çıkageldi ve Cengiz'i kolundan tuttu. Odasına doğru çekti, kapıyı da kapattı.

Cengiz, şaşkınlıkla Naz'a baktı. Kaşlarını çatarak "ne oluyor?" diye sordu.

"Merve, Ramazan'dan yeni ayrıldı. Ona yürümeyi düşünmüyorsun değil mi? Merve'nin biraz zamana ihtiyacı var. Onun tekrar üzülmesini istemem. Her ne kadar onu sen gerçekten seviyor olsan da."

Cengiz, güldü ve "saçmalama!" dedi.

"Ben sence kardeşim gibi gördüğüm bir arkadaşımın eski sevgilisine ayrılır ayrılmaz yavşayacak adam mıyım?"

Naz, gülümsedi ve "değilsin." diye yanıt verdi.

"Ama yine de uyarma gereği hissettim. En nihayetinde o benim en yakın arkadaşım. Sen de kuzenimsin, abimsin ve Merve'yi gerçekten çok seviyorsun ama işte... sevgilisinden yeni ayrıldı. Onunla bir şeyler yaşayabilmen için çok erken."

"Onu sevdiğim konusu sadece senin yorumun. Ben hiçbir zaman Merve'ye yürümedim."

Cengiz, son sözlerinden derin bir nefes alıp gülümsedi ve güven vermek için Naz'ın ellerini şefkatle tuttu. "Merak etme!" dedi.

"Ramazan da benim en yakın arkadaşım en nihayetinde. Dediğim gibi, hemen yürüyecek değilim."

Naz, "haklısın." dedi ve bu sırada kapı hızlıca açıldı. İçeriye Cengiz ile Naz'ın dayısı olan Şerafettin girdi. Odaya girerken takındığı gülümsemesi son buldu, yerini şaşkın ve kuşkucu bir ifade aldı.

"Ne yapıyorsunuz burada gençler?"

BÖLÜM SONU

Yakında üçüncü bölümün düzenlemesini yapacağım ve onu da yayımlayacağım sevgili okurlarım. :)

Sahte İzdivaç (+18 Erotizm) (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now