İFLAS

32 28 0
                                    

Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu adeta çünkü bizimkilere beraber olduğumuzu söyleyecektik. Sabah servise bindiğim gibi söylemeyi planlasam da bir türlü konuşamamıştım ve Araf da hiç bozuntuya vermemiş, beni beklemeye devam etmişti.

Hepsini öğle arası kantinde toplama fikri benden çıkmıştı ama şuan hiç yanlarına gidesim de yoktu.

"Kalksana kızım. Hem fikir senden çıktı hem de gelmiyorsun."

Buğra zil çaldığından beri kolumu dürtüyordu.

"Bıraksana kolumu gelicem ben, sen git."

Elini çekip yüzüme biraz baktı.

"Yalan söylüyorsun!"

Kötü bir bakış atmaya çalışsam da nafile. Beni tanıyordu ve şuan bizimkilerin yanına gitmek istemediğimi çoktan anlamıştı.

"Sen bizden bir şey saklıyorsun. Ben bilirim o bakışları. Kim bilir yine ne bok yedin."

Koluna sertçe vurdum.

"Buğraa!"

"Ya şimdi kalkar benimle gelirsin ya da saçına sakız yapıştırırım." Derken cebinden bir sakız paketi çıkarmıştı bile.
Çocuk muyum ben, bu nasıl tehdit acaba...

"Çocuk musun sen?"

"Şaka yapmıştım zaten." Derken elindeki sakızı ağzına attı.

Birden ayağa kalkıp ellerimden çekiştirmeye başladı.

"Buğraa!"

Sıranın arasından çıktığım gibi bacaklarımdan tutarak beni sırtına attı. Ayaklarımı ellerine alarak başımı da arkasında bırakarak kantinin yolunu tutmuştu.

Eğer yüzümün tam hizasında kalçaları değil de sırtı olsa yumruk falan atardım ama bu vizyette yapabilecegim hiçbir şey yoktu. Konuşmak bile çok sakıncalıydı şuan.

Kantine inen merdivenin başında bana seslendi.

"Ellerinden destek al. Bırakıyorum seni."

"Ne!"

Bacaklarımı yavaşça bırakırken kollarımı yere uzattım ama boyum ondan kısa olduğu için yere dokunamamıştım bile. Bacaklarımı bırakmasıyla, birkaç yıl önce aldığım dansçılık eğitimim sayesinde, son anda takla atarak yere yapışmaktan kurtuldum ama bu kez de duvara toslamıştım.

"Seni yere bırakıyorum dedim. Takla at demedim." Derken yanıma gelmişti bile.

Kafa üstü yere toslamayayım derken duvara kafa atmamın etkisiyle ağrıdan başım zonkluyordu ve gözlerim yaşarmıştı.

"Çok ağrıyor.."

Önümde diz çöküp kafamı ellerinin arasına aldı.

"Şş tamam sakinleş. Dur bi bakiym."
Kafamın arkasında bir yere parmağıyla çok sert bastırdı. Hayvan!

"Acıyor!"

"Melis sadece hafifçe dokundum."
Bu hafif dokunuş bile böylesine canımı yakıyorsa demek ki gerçekten çok kötü çarpmıştım.

"Buğra."
Daha fazla dayanamayıp zaten dökülmeye baştan razı olan göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Bana sarıldı ve,
"Kötü bir şey olsa yerinde duramazdın. Sakinleş biraz, geçecek."

Cidden şu durumda bile benimle dalga mı geçiyordu. Ne iyi arkadaşlar edinmişim ben be...

Sırtına sertçe vurup ona söylenecekken bizimkilerin yanımıza koşarak geldiklerini görünce susup Buğra' dan ayrıldım.

ArmelTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang