6: Hoşuma gidiyor.

25.5K 2.6K 3K
                                    

Not: Bir önceki bölümü okumayı unutmayın❤️

_

İrkilmiştim. 

Sıranın üzerine yasladığım dirseğim kayarak boşluğa düşünce başımı avucuma yaslayarak daldığım tatlı uykumdan irkilerek uyanmıştım. İlk birkaç saniye ne olduğunu anlamayarak salak salak etrafa baktığım sırada duyduğum kısık sesli gülüşle birlikte bakışlarımı sol tarafıma çevirmiştim. Hemen yan sıramda oturan Hoseok hyung kıkırdamasını gizlemeye çalışırken beni izliyordu. Ona bakarken ben de istemsizce güldüğümde elini uzatarak yanağımı sıkmıştı. Ben hala kendime gelememişken sağ tarafımdan dürtüldüğümde yine irkilmiş ve Taehyunga bakmııştım.

"Kıkırdayıp durmayın, hocayı dinleyemiyorum" 

Oldukça düz bir ifadeyle hocayı izlerken kısık sesle konuştuğunda Hoseok hyungun dalga geçercesine oflayıp pufladığını duysam da ben sesimi çıkartmadan başımı sallamış ve önüme dönerek uykuma kaldığım yerden devam etme amacıyla kollarımı kendime yastık yapıyordum ki Taehyung bir kediyi yakalarcasına beni ensemden yakalamış, yatmama engel olmuştu.

 "Birazdan ders bitecek. Kendine gelmen için yeterli bir süre"

"Uyumak istiyorum, bırak beni" 

Mızmızlanarak elinden kurtulmaya çalışsam da hem hocanın konuşmalarını not alıyor hem de ensemi tamamen eliyle kavrayarak beni dik tutuyordu. Oflayarak elini ittikten sonra kollarımı birbirine sararak yenilgiyle omuzlarımı düşürmüştüm. Dudaklarının minicik bir şekilde kıvrıldığını görsem de bakışlarımı tahtaya çevirerek kendime gelmeye çalışmıştım. 

Kimse bana spor yöneticiliği okurken saçma sapan bir şeylerin tarihini de öğrenmem gerektiğini söylememişti. 

Çok sıkıcıydı. Uygulama olmayan her dersimiz aşırı sıkıcıydı. Onun bunun tarihini öğrenmeye çalışacağımıza gidip ilerlemek istediğimiz dal için pratik yapabilirdik. Sözel ders olacaksa bile bu verimli bir şeyler olmalıydı. Taş devrindeki spor sayılabilecek durumların ne olduğu değil.

Kendi kendime oflayıp pufladığım bir beş dakikanın ardından ders bittiğinde Taehyung eşyalarını toplamaya başlamıştı. Ben hiçbir şey getirmediğim için öylece onun toplanmasını beklerken başımın üzerine bırakılan öpücükle birlikte gülümseyerek kapıya doğru ilerleyen Hoseok hyunguma bakmış, ona el sallayarak veda etmiştim. Çıkmadan hemen önce bana gülümsediğinde ise kalbimi tutarak ona uçan bir öpücük yollamıştım. 

"Hoseokla düzgün vakit geçirmiyorsunuz bile, neden bu kadar samimi davranıyor sana anlamıyorum"

Taehyung kendi kendine mırıldandığında gözlerimi devirerek ayağa kalkmış, gerinirken ve aynı zamanda esnerken onu cevaplamıştım. 

"Sandığının aksine biz gayette yeterince vakit geçiriyoruz ve sürekli de mesajlaşıyoruz. Bunda anlaşılmayacak bir taraf yok"

"Bademciklerini göstererek konuşmak zorunda mıydın?"

Verdiğim cevap işine gelmediği için yine beni manipüle etmeye çalışmıştı. Onu umursamayarak gözlerimi kaşımış ve çantamı sırtıma takarak kapıya doğru ilerlemiştim. 

"Ne konuşuyorsunuz o kadar?"

Yanıma geldiğinde sorduğu soru da tam da düşündüğüm gibiydi. Mesajlaşma kısmına takılacağını tahmin etmiştim çünkü Hoseok hyungla yapıp onunla yapmadığım şey elbette dikkatini çekecekti. İtiraf etmese de kendisini resmen Hoseok hyungla yarıştırıyordu. Benimle bunu yapıyorsun, onunla yapmıyorsun veya onunla bunu yapıyorsun, neden benimle yapmıyorsun tarzında şeyler söylüyordu. Ona neyin yarışını yaptığını sorduğumda ise kıvıracak bir şeyler buluyor, üste çıkıyordu. Bu yüzden sormayı bırakmıştım.

Friends; taekookWhere stories live. Discover now