95 🌺

1.2K 87 15
                                    

"Sevgilim neden her konuda benle inatlaşıyorsun? Senin yüzünden yanlış yola girdim." Harry mızmızlanmaya devam ederken ona en korkutucu bakışlarımı atmaya çalıştım.

Belki bu kadar yakışıklı olmasa daha kolay olurdu.

"Kestirme yol işte, yanlış falan değil." Diye ısrarla hatamı kapatmaya çalıştığımda gülüp kafasını iki yana salladı.

Lisenin bitişinden sonra hepimiz kendimizi boşlukta hissetmiştik ve heyecanla başvurduğumuz üniversitelerden gelecek cevapları bekliyorduk. Ben bu konuda şanslıydım çünkü önemli bir yarışmada derecem vardı. NYU için hazırdım ama başka şeyler beni korkutuyordu.

Harry ile üniversite meselesini konuşmamıştık. İkimizde başvurularımızı göndermiştik ama bu konu hakkında yorum yapmamıştık. Deli gibi korkuyordum çünkü ondan uzak kalamazdım. Asla ondan uzak olamazdım, buna emindim. Derin bir nefes verdiğimde Harry bana dönüp elini bacağıma koydu.

"İyi misin bebeğim?" Telaşlı sesine karşı bacağımdaki elini tuttum.

"İyiyim, seni özledim. Bir hafta seni görememek ölüm gibiydi." Bir hafta boyunca akrabasının düğünü yüzünden İngiltere'nin diğer ucundaki bir şehirdeydi. Yokluğunda kafayı yemiştim ve her saniye onu özlemiştim. Dün gece gelmişti ve bugün sabah beni hemen almış dışarıya çıkarmıştı. Güzel açık alanı olan ve atlarla dolu bir çiftliğe gidiyorduk ama şu an benim sayemde biraz kaybolmuştuk.

"Bir de bana sor. Sana baktığım an sertleşeceğim diye bakamıyorum." Yaptığı edepsiz yoruma karşı eline vurduğumda güldü. Üzerine doğru eğilip yanağına kocaman bir öpücük bıraktım ve kafamı omzuna yasladım. Arabaya binmekte biraz sıkıntı yaşıyordum. Kazadan sonra ne zaman arabaya binsem panikliyordum. Harry bunu bildiğinden arabayı ekstra dikkatli sürmeye çalışıyordu. Zaten onun yanında güvende hissettiğimden paniklerim azalmıştı.

"Bak! Çiftliğin tabelası! Kaybolmadık." Heyecanla cama yaklaştım. Bayağı geniş bir alandı. İçinde bahçeler, restaurantlar ve bir sürü at vardı. At bineceğim için heyecanlıydım. Küçükken babam beni hep at binmeye getirirdi ama birkaç senedir buraya gelme sayımız azalmıştı.

"Çünkü yolu buldum." Harry'e dil çıkarıp etrafa bakmaya devam ettim.

Arabayı park edip indiğimizde hemen en sevdiğim yer olan göl kenarına koşmaya başladım. Harry arkamdan bağırsa da çoktan koşup mesafemizi açmıştım. Gölün kenarında kendimi çimenlere atıp masmavi olan gökyüzünü izlemeye başladığımda Harry de elindeki sepetle geldi ve sepetin içinden bir örtü çıkarıp yere serdi.

Yuvarlanıp örtünün üzerinde durduğumda Harry bana gülümsüyordu.

"Hadi sen de yanıma gel." Dudaklarımı bükerek ona baktığımda hemen yanıma atladı ve beni kolları arasına aldı. Sıkıca sarıldığında yakınımda olan yüzünü avuçlarımın içine aldım ve öpmeye başladım. Alnını, burnunu, yanaklarını,çenesini ve tabi ki en sevdiğim yer olan dudakları defalarca öptüm. Harry keyifle kıkırdarken beni durdurdu ve dudaklarını benimkilerle buluşturdu. Onunla öpüşmenin verdiği hazzı bu hayatta hiçbir şeyden alamamıştım. Beni tutuşu, yumuşak dudakları ve tadı o kadar güzeldi ki her öpüşünde yeni bir his ortaya çıkıyordu. Dudaklarını ayırdığında şikayet edecektim ki parmaklarını yanağımın üzerinde gezdirmeye başladı.

"Seni her şeyden çok seviyorum." Dediği şeye karşı sıkıca sarıldım, kafamı boynuna gömdüm ve orada bir süre kaldım. Ta ki Harry beni kendinden uzaklaştırana dek. Yüzlerimiz yakındı ve tam gözlerimin içine bakıyordu.

"Seni hiç bırakmak istemiyorum. Hayatımın sonuna kadar benimle ol istiyorum." Harry nefes verdikten sonra devam etti. Şu an donmuştum ve deli gibi kendimi bu ana kaptırmıştım. Film sahnesi yaşıyordum sanki.

"Senin olmadığın bir hayat düşünemiyorum. Senle bırak günleri saniyelerce bile ayrı kaldığımda seni özlüyorum." Nereye varacaktı böyle? Bazen romantikleşip benimle konuşurdu ama farklı bir havası vardı, gergindi ve aceleciydi.

"Benim için yaratılmış gibisin, sen benim hayatımın aşkısın, ruh eşimsin."

"Harold ben de-" Elini kaldırıp dudağıma koydu ve beni susturdu.

Elini cebine attığında gözlerimi kocaman araladım. Çığlık atarak kendimi yerden yere vurmak istedim o an. Kalbimin attığına bile emin değildim. Cebinden çıkardığı kutuyla istemsizce elimi ağzıma götürüp şaşkınlığımı aşırı şekilde belli ettim.

EVLENME TEKLİFİ Mİ EDECEKTİ?

DAHA 18 YAŞINDAYDIM AMA-

O-

AMAN TANRIM.

"Hera nefes al bebeğim. Kutuyu aç." Harry güldüğünde elimin titremesini umursamadan üstünde kurdele olan kutuyu açtım.

"Siktir." Dedim kutunun içindeki anahtarı çıkartırken.

"Harry bu ne? Yüzüğe benzemiyor?" Anlamsız bakışlarımı ona atarken Harry kaşlarını çattı.

"Yüzük mü? Ne-" Sonra birden dondu ve şaşkınca bana baktı.

"Aman Tanrım, evlenme teklifi ettiğimi mi sandın? Bebeğim tabi ki evleneceğiz ama daha erken diye ben-" Utançtan yerin dibine girmeden önce Harry'i öpüp susturdum. Dudakları üzerindeki dudakları gerildi. Gülüyordu. Geri çekildiğimde anahtarı tutup yüz hizamda kaldırdım.

"Evet, bir daha bu konuyu açmamak üzere kapatalım ve sen de bu anahtar bana açıkla." Dediğimde güldü ve bedenini iyice yakınlaştırdı.

"Bu evimizin anahtarı. Eğer istersen." Dediği şeye anlamayarak baktım. Evimiz mi?

"Ev mi? Ama Harry üniversi-"

"NYU'den kabul mektubu aldım Hera. Seninle New York'a geleceğim. Seninle her yere giderim." O an cidden ne yaşadığımı bilmiyordum ama Harry'in üzere atlayıp ona sıkıca sarılmıştım ve deli gibi ağlamaya başlamıştım.

Bir süre ağladım ve Harry beni sakinleştirdi. Sonra açıklamaya başladı. Bir hafta boyunca ben onu İngiltere sınırları içinde akrabasının düğününde sanarken o Amerika'ya gitmiş. Hem de Gemma ile beraber. Ve Hector da orada olduğu için üçü bize ev bakmaya başlamış. NYU'un yanında hep hayalimizdeki gibi teraslı dublex bir çatı katı bulmuş ve orayı hemen tutmuş. Kira için de ikimizin adını yazdırmış. Her şeyi onun ödeyeceğini elbette kabul etmeyeceğimi bildiğinden yarı yarıya yaptırmış. Bana evin fotoğraflarını gösterdiğinde inanamadım. O kadar güzel bir evdi ki heyecandan Harry'i birkaç kere ısırmıştım.

İnanamıyordum, hâlâ gerçek gibi gelmiyordu ama yapmıştı. Bizim için New York'tan ev bulmuştu. Bizim için beni istediğim üniversiteye gelmişti. Tedirgindim, Londra'yı istediğinden dolayı emin misin diye sormadan edememiştim ama 'bana saçma sorular sorarsan bu anahtarı yutarım' diyip beni tehdit etmişti. Benim istediğim tek şey yanında olmak, demişti bana.

Evet, benim de tek istediğim şey buydu. Harry ile beraber yaşamak, onunla olmak. Günün geri kalanında yemek yedik, biraz içtik, Uno oynadık, yenilince mızıkçılık yaptım, beni deli güldürdü ve geceye kadar sohbet ettik. Eve döndüğümüzde de sarılıp uyuduk. Uyumadan önce emindim ki Harry, etrafıma sardığı kollarını benden hiç çekmeyecekti.

Goddess Hera  // h.sWhere stories live. Discover now