BASKERVİLLE'LERİN KÖPEĞİ

1.6K 130 146
                                    

  Artık herkes adımı iyice benimsemişti. Sherly.

Bazen John un kız arkadaşları gelip benim için " Bu çocuk da kim? Senin çocuğun değildir umarım."diyorlardı. John ise gülümseyerek "Hayır o ev arkadaşımın çocuğu. Sherly Holmes."diyordu. Sherlock, John a öldürücü bakışlar atıyor, ama yine de bir şey demiyordu.

Ailemi hala arıyorlardı. Sherlock hala buranın benim için yeterince güvenli olmadığını söylüyordu. O zamanlar nedenini anlamıyordum ama sanırım 4 yaşındaki bir çocuk için sürekli olay yerine, cinayet mahaline gitmek pek de güvenli değildi. Ama John işe gittiğinde Sherlock beni de yaninda götürüyordu.

Benim için bir kreş aradılar ama kimlik işlemlerinde sorun çıktığı için hiçbir kreş beni almak istememişti. Bu yüzden Sherlock ailemin beni aradığını, hatta benim nerede oldugumu bildiklerini, ama beni istemediklerini düşünüyor. Kimlik işlemlerini kontrol edebildiklerini düşünüyor.
O zamanlar bu kalbimi kırıyordu.

Bayan Hudson da yaşlı olduğunu söyleyip sürekli "Ben sizin ev sahibinizim. Hizmetçiniz değil. Bakıcıniz hiç değil! Zaten size bugüne kadar hizmetçilik yaptım, benden bir de bakıcılık istemeyin."demişti. Bu yüzden Sherlock un peşinden sürükeniyordum.

Sürekli olay yerinde olan Anderson adındaki adam Sherlock ile sürekli dalga geçiyordu, genelde benim yüzümden. Ben de ona "Babamla dalga geçme! O senden çok daha zeki!"diyordum.

Sherlock başlarda "babam" dediğim için boyle denemem gerektiğini söylüyordu. "Sherly. Ben senin baban değilim. Beni boyle korumaya çalışman çok tatlı. Ama aptal insanlar bu şekilde düşünmezler" diyordu. Ancak bunu istemesinin asıl sebebi bu değildi.

John ile konuşurken onun "Bana dışarıda sürekli "babası" oldugumu söylüyor. Bundan şikayetçi değilim ama kötü niyetli birileri -bilirsin benim etrafında bunlardan çok vardır- daha önce seni kaçırdıkları gibi bunu ona da yapmalarından endişeleniyorum"demişti.

Bunlar üzerine yalnızca "Sherlock" diyordum. Sorun birilerinin bana zarar vermesi değildi, onun endişelenmesini istemiyordum. Yalnızca evde bazen ona "Baba" diye hitap ediyordum.

Herkes yaşıtlarıma gore daha bilgili ve zeki oldugumu söylüyordu. Hatta Mycroft geldiğinde (Babamın erkek kardeşi) gelecekte çok önemli biri olacağını söylüyordu ben ise ona "Ben büyüdüğüm zaman Sherlock gibi danışman dedektif olacağım" diyordum. Sherlock eseriyle gurur duyarcasina bana bakıyordu.

Sherlock "Görüyor musun Mycroft. Sherly bile senin gibi bir geleceğinin olmasını istemiyor. Şişko patates olup poposunun koltuğa yapışmasını kim ister ki? Değil mi Sherl?"diyordu.

Ben elbette dediği her şeyi onayliyordum.

Mycroft ise öfkeyle "Umarım senin gibi uyuşturucu bağımlısı, yüksek işlevli sosyopat olmaz da benim gibi yalnızca balık etli olur."diyordu.

Babam sakince "Ben yalnızca kullanıciyim, bağımlı değil. Ayrıca yüksek işlevli sosyopat olmaktan da memnunum."diyordu.

Aslında Mycroft u seviyordum. Babamın da içten içe sevdiğini biliyordum. Sadece çok sinir bozucu biriydi.

Bir sabah Sherlock evde yoktu. John ise oturmuş gazete okuyordu. "Babam nerede?"diye sordum.

John gözünü gazeteden ayırmadan "Bilmiyorum, çok erkenden çıkmış olmalı"dedi.

John onun nerede olduğunu her zaman bilirdi, bu kez bilmemesi beni çok korkutmuştu. Sürekli işinin inanılmaz tehlikeli olduğunu söylerlerdi başına bir şey geldiğini düşünüp ağlamaya başladım.

John beni teselli etti, "Endişelenme onun başına bir şey gelmez. Aslında ben onunla karşılaşanlar için endişeleniyorum."diyerek güldü.

Sonra ayak sesleri geldi. John endişeyle baktı. Arkama döndüğümde Sherlock kanlar içinde elinde bir zıpkınla duruyordu.

HolmesWhere stories live. Discover now