7. Bölüm: "Göz Önündeki Gerçek"

280 64 172
                                    


Hepinize merhaba!

Umarım iyisinizdir. Uzun bir bölüm aşağıda sizi bekliyor. Beğeneceğinizi düşünüyorum. 

Bir de emeğimin karşılığı olarak köşedeki yıldızı parlatırsanız beni mutlu edersiniz.

Keyifli okumalar.

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian, Şebnem Ferah- İnce Buz Üstünde Yürüyorum


7. Bölüm: "Göz Önündeki Gerçek"

Şu an gözlerimden geçen duyguları görmek isterdim. Ya da gözlerimden geçen bir duygu var mıydı, onu bilmek isterdim.

Aklıma gelen ihtimaller içimi sarmalamış, beynimi bulandırmaya başlamıştı. Beynimin içine üşüşen düşünceleri bir torbaya doldurup uçuruma doğru savurmak istiyordum. Bu düşünceleri dile getirmeye bile ürperiyordum. 

Yaşadığımız dakikaların üzerinden geçen zaman azdı. Ama o kadar fazla düşünmüştüm ki sanki saatler olmuş gibiydi. Yüzümde oluşturduğum ifadesizlik maskem yerli yerinde duruyordu. Ama Mert ile ilgili düşüncelerim aynı mıydı bilmiyordum.

Geçen zaman içinde Nilsu'nun pastası gelmişti. Şaşırmış ve mutluluktan ağlamıştı. Hepimize sarılmış ve teşekkür etmişti. Şimdi de hediyelerini alıyordu. Bir tek hediyesini vermeyen ben kalınca çantamın içinden hediye paketini çıkardım. Ayağa kalkıp elimdeki paketi yüzünde güller açan Nilsu'ya doğru uzattım. 

"İyi ki doğmuşsun." 

Beklemeden elimdeki paketi aldı ve büyük bir heyecanla açtı. Kutunu içinden çıkan sol anahtarlı kolyeyi havaya kaldırdı.

"Çilay, çok teşekkür ederim. Bu çok güzel bir hediye." Kollarını bedenime dolayınca boş ellerim sırtını buldu. Bana sıkıca sarıldıktan sonra ayrıldı. Gözlerimin içine baktı. "Yardım eder misin? Takayım."

Arkasını dönmeden önce kolyeyi parmaklarımın arasına bıraktı. Klipsini açıp zarif boynuna taktım kolyeyi. Tekrardan yüzüme dönüp: "Nasıl, yakıştı mı?" Dedi.

"Yakıştı, çok yakıştı." Diye mırıldandım. 

Oturduğum sandalyeye yine kuruldum. Önümdeki içeceğimden yudumladım. Mert kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekti. Yaptığı hareketten rahatsız oldum ve bunu belli ettim. Tekrar eski konumuma geri döndüm. Aklımdaki sorulara bir cevap bulamadan onunla eskisi kadar samimi olamazdım.

Garson meyveli pasta tabağını önüme bıraktı. Pastanın üzerinde yer alan turuncu renkli meyveye batırdım çatalı. Çatala takılan meyveyi ağzıma götürdüm. Ağzıma gelen tatla yüzümde memnun olmuş bir ifade belirdi. Tahmin ettiğim gibi ağzıma aldığım meyve şeftaliydi. Ağzımdaki şeftaliyi dişlerimle öğütüp yuttum. Pasta falan sevmezdim. Ama şeftaliyi severdim. 

Babam da severdi.

Pastanın üzerindeki şeftali parçalarını yeyip tabağı masanın ortasına doğru ittirdim. Bardağımdaki sıvıdan birkaç yudum daha aldım. Başımı karşı tarafa kaldırınca yine onunla göz göze geldim. 

Dudaklarında belli belirsiz bir kıvrım vardı. Gözlerini dahi kırpmadan bana bakıyordu. Masanın ortasına ittiğim tabağa uzandı. Tabağı eline alıp benim çatalımla kalan pastayı yemeye başladı. Masadaki herkes kendi aleminde olduğu için bunu fark etmemişti. 

Gözlerim tabaktaki kalan pastaya ve çatala takıldı bu sefer. Çatal elinde havalandı. Dudakları hizasına kadar kalkıp ağzının içine girdi. Dudaklarıyla çatalda kalan pastayı sıyırınca kendime geldim ve gözlerimi ondan uzak bir köşeye odaklamaya çalıştım.

KUCAK DOLUSU YALNIZLIKWhere stories live. Discover now