XXVIII

851 91 114
                                    

İngiltere hiç görmediği türden, kuvvetli bir kış geçiriyordu. İnsanlar kötü havalardan dolayı ekemiyor, para kazanamıyor ve karınlarını tam anlamıyla doyuramıyordu. Saraya gelecek olursak, buradaki çalışan hizmetkarların sayısı kadar şömine ve yanındaki sepetleri dolu dolu önceden hazırlanmış her birine yetecek kadar odun parçaları düzenli olarak yeniden dolduruluyordu.

Büyük masanın etrafına oturmuş olan her lordun ismini kısa sürede hafızamda yer etmeyi başarmıştım. Hepsi aşağı yukarı aynı sorunları dile getirirken, Harry'nin başköşedeki yerinde temsili de olsa ben oturuyordum.

"Hazine ne durumda Leydi Tylon? Bu kış kıyamette evine yemek götüremeyen insanlar için bir şeyler yapmamıza yetecek kadar bir miktar olmalı değil mi?"

Leydi Tylon, alfa bir kadındı ve parlamentoda yer almasını bizzat Harry, kendisi istemişti. Onu Harry'i kaçırmadan önce görmüştüm ilk kez. Şimdi ise karşında bambaşka bir ünvanla oturuyordum.

"Sizi üzmek istemem majesteleri lakin sadece Londra ve etrafındaki köylere yetecek kadar yardımda bulunabiliriz. Hazinenin çok da dolu olduğu söylenemez. Eski kralımız bu konuda pek tedbirli davranamamış." Leydi Tylon, sonlara doğru hayal kırıklığıyla konuştu.

"O zaman, zengin lordların yardımına sığınacağız. Eminim birkaçı gönüllü olur ve en azından ekmek fırınlarına altın takviyesinde bulunur. Kral bu konudaki görüşlerinde ısrarcı." Sandalyemi hafifçe geriye ittirerek ayağa kalkmamla, masada oturan tüm lordlar benimle birlikte kalkmasından dolayı odada sandalyelerin parkelere sürtme sesi yankılandı birkaç saniye boyunca. "İngiltere'de çok soylu ve zengin hanelerin olduğunu biliyorum. Onlara bu mevzuatı ulaştırın. En kısa sürede geri dönüş yapsınlar."

Hepsi emrimle birlikte başıyla selam verdiler. Her zaman arkamda gezen alışık olmadığım iki yeminli hizmetkarla birlikte büyük salonu terk etmiştim. Sarayın asıl kısmına geçtiğimde, buradaki betalar büyük bir telaş içerisinde yeni çuval çuval gelen gıdaları ana mutfağa taşıyorken beni gördükleri anda hepsi selama duruyordu. Uzun ve geniş koridorlar, ben içeriye doğru ilerledikçe sakinleşmişti. Birkaç merdiven çıkmam gerekiyordu kraliyet üyelerinin, yani bizim kaldığımız odalara ulaşmam için. Ancak birden karşıma çıkan Hank, beni şaşırttığı kadar telaşlandırmıştı da. "Ne oldu? Ne yapıyorsun burada?"

"Sizi arıyordum majesteleri. Salona gittiğimde çıktığınız söylenince ben de buraya doğru geliyordum." O konuşurken gözüm elindeki ruloya kaydı.

"Nedir o?" merakımı gizleyemiyordum ki, Hank zaten ruloyu benim elime tutuşturdu hiç bekletmeden.

"Topraklarımızdan haberler. Kraliçe Clementine Wulf'tan. Bir erkek kardeşiniz ve Almanya'nın da bir varisi oldu."

Ne yazdığını daha açmadan merak etmiştim, bu yüzden Hank'e hızlı bir teşekkür edip odama doğru yola koyuldum. İçeri girdiğimde, Harry burada değildi ve neredeydi tanrı biliyordu sadece. Masanın arkasındaki sandalyeye oturdum ve elimdeki ruloyu vakit kaybetmeden açtım.

"Çok sevgili Louis ve Majesteleri Harry,
Gönül isterdi ki en başından sizin o şanlı günlerinizde yanınızda olayım. Bunu öyle içten istedim ki. Yine aynı şekilde sizin de benim bu güzel günümde yanımda olmanızı, mutluluğumu sizinle paylaşmayı dilerdim. Kulaktan kulağa yayılmadan önce benden duymanızı istedim: Bir oğlum oldu. İsmini Willheim koydum rahmetli kralımızı bir ömür daha yaşatmak adına. Yeni bir sarayla birlikte değişim geçiren tek biz değildik. Krallığımızın tekrardan güçlenmesi adına ne gerekiyorsa yaptım ve başarılı da oldum. Artık insanlar sokağa çıkmaya korkmuyor. Buraya, insanlara huzuru getirdik. Tanrı'ya aynı şeylerin sizin de yaşamanız için dua ediyorum her gün.
Bir gün hala sağlıklıyken ikinizi de tekrar görmek dileğiyle.
~ Almanya Kraliçesi, Omega Clementine Wulf."

my old man is a thief » a/b/oHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin