16- KORKU

99.3K 5K 2.9K
                                    

Sabah kalktığımda sofranın hazır olduğunu görüp, Sedat'ın yanına oturdum. Sedat bana yan bir bakış atıp toplu halde duran bardaklardan bir çay alıp bir şeker atıp karıştırmaya başladı. Ardından peynirden kendi hakkını ve benim hakkımı alıp tabağıma bıraktı.

"Semih dün nefes nefese kalktın, gelip yine hasta mısın diye soracaktım ama baban yanındaydı uyanmıştır heralde diye geri uyudum vallah." dedi Ahmet abi, peynirini ağzına atarken. Bahsettiği şey ile korkuyla ona baktım. Yanımda ki beden gerildi.

"Kabus gördüm ondan Ahmet abi." deyip yutkundum ve domatesi ağzıma attım. Sedat hiç sesini çıkarmadan çayını yudumladı. Konu dağılınca rahatladım.

Bir elimi yemek masasının altına gizlice sokup sinsi bir şekilde yanımda ki ağır abinin aletine koydum. Çayını içerken gözlerini büyüyen adam bana doğru uyarı dolu bir bakış attı.

Ona bakmadan çayımı içmeye devam ederken, o tek elini masanın altına koyup elimi çekmek için bir hamle yaptı ama ben iyice bastırınca dudaklarını yalayıp dirseklerini masaya koyarak öne doğru yaslandı. Yavaş yavaş sertleşmeye başlamıştı.

Daha sonra arkasına yaslandı, sanırım tahrik olmuş ifadesini kendisine yakıştırmadı. Elimi çekerken gülümsüyordum. Artık günler daha eğlenceli ve güzel geçiyordu benim için.

Kahvaltı masasını toplarken bana sinirli bakışlar atsa da umursamadım. O tuvalete gittiğinde bende hemen arkasından gittim. İçeri girdiğimde kimse yoktu, Sedat elini yıkıyordu. Elini havaya kaldırıp beni yanına çağırdı.

Sedat musluğu kapatırken ben yanına gitmiştim. Bana sinirli sinirli bakıyordu.

"Sana çok yüz verdiğim için mi böyle oldun?" diye sordu sert sesiyle. Gülen yüzüm solmuştu. O halen kafasını hafifçe eğerek bana bakıyordu.

"Bana bak çocuk!" dedi işaret parmağının kenarı ile çenemi tutup kendisine zorla baktırırken. "Bir daha sakın böyle şeyler yapma." dediğinde dudağımı büküp kafamı salladım. Ondan azar işitmek kötüydü. Bana bir bakış atıp çenemi bıraktı.

Ardından elinde ki tesbihini sallayarak geri koğuşa döndü. Bende aynadan kendime baktım. Bir an kendimle göz göze gelince telaşa kapıldım nedensizce.

Bende tuvaletten çıkıp içeri geçtiğimde havalandırma saatinin geldiğini anlamıştım çünkü herkes dışarı çıkıyordu. Bende kendimi dışarı attım. Azar yemek boğazımı tıkamıştı, belki hava almak iyi gelebilirdi.

Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım. Sedat eski yerindeydi ve bana sinirli olduğu için yanına da gidemiyordum. Normalde zaten havalandırmaya çıkarken beni beklerdi. Bu sefer beklemeden çıkmıştı.

Gözlerim ile etrafı tararken, gözlerim bir bedende durdu ve dehşetle açıldı. Bana bakıp sırıtan adamı gördüğümde bütün vücudum titremeye başlamıştı. Nefesim hızlanırken ağzımdan korku dolu bir inleme kaçtı.

Bastonlu kırklı yaşlarda ki adam bana alay eder gibi bakarken benim gözlerimden yaşlar süzülüp elim titremeye başlamıştı. Adam tam ayağa kalkmıştı ki olduğum yerde daha da sesli ağladım.

"Semih?" diye sordu biri, sanırım Selim'di. Ona bakamıyordum. Adamı görmemek için elimle gözlerimi kapatıp korkuyla ağlamaya başladım.

"Semih! İyi misin noldu?!" dedi yanımda biri daha. Elimi yüzümden çekmeye çalıştılar ama izin vermedim. Kafamı hafifçe öne eğdim.

"Sedat abi!" diye bağırdı bir ses, muhtemelen Sedat'ın oturduğu köşeye. Sessizlik olmuştu ve birkaç dakika sonra yanımda birini hissettim.

"Ne oluyor?" diye sordu endişeli ses. Sedat gelmişti. Elini de hissediyordum.

"Bilmiyoruz abi, birden ağlamaya başladı." dedi Selim.

"Oğlum..." dedi Sedat ellerime dokundu. Yüzümden uzaklaşırken bulanıklaşan gözümle endişeli suratına baktım. "Ne oldu?" dediğinde etrafıma herkesin toplandığını hissetmiştim.

Kollarımı kaldırdım ve ona sarıldım. O belimden tutup beni tamamen kucağına aldığında bacaklarımı beline sarıp, kafamı omzuna gömdüm. O adamı görmemek için.

"Kim ne yaptı lan!?" diye bağırdı kalabalığa doğru, diğer yandan da belimi okşuyordu.

"Abi valla anlamadık ki!" dedi bir ses.

"Sedat ne olur götür beni burdan." diye fısıldadım, ilk birkaç saniye dursa da daha sonra kalabalığı aşarak beni içeri doğru kucağında taşıdı. Ben ona sıkı sıkı sarılmışken o belimi okşuyordu.

Koğuştan içeri girdiğimizde beni kendi yatağına bıraktı, kollarımı ondan ayırırken halen iç çekiyordum hızlı hızlı.

"Semih biri bişey mi yaptı?" dedi yeniden sinirle.

Ona kafamı olumsuz anlamda salladım ama yine de sinirle yeniden dışarı çıkmak için hamle yapınca onu kolundan tuttum. Bana dönüp baktı.

"Bana sarıl, ne olur.." dediğimde birkaç saniye kararsız bir şekilde gözlerime baktı. Kafasını sallayıp o da yatağın içine girdi.

"Tamam, ağlama..."

Bana sıkıca sarılırken, bende ona gözlerimi kapatıp sıkı sıkı sarıldım. Halen iç çekiyordum ve titriyordum. Benden daha da iri adama sarılırken küçücük kalmıştım. Yorganı kafama kadar çekip içinde kaybolmuşken güven veren beden beni sarıp daha da küçük bir hale getirdi.

Bir yanımda korku varken, diğer yanımda huzur ve güven vardı.

KOĞUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin