48- YAĞMUR

66.2K 3.9K 3.3K
                                    

Gözlerimi ovuşturarak ayağa kalktım, esneyerek camdan dışarı baktığımda dün gece yağan yağmurun izleri vardı sokağın her köşesinde. Havanın halen bulutlu olması bir daha yağacağını gösteriyordu.

Kolumu kaşırken yatak odasından çıkıp lavaboya doğru ilerledim. O kadar uykum vardı ki nefes almadan esniyordum. Lavaboya girip musluğu açarak yüzümü yıkadım. Ama yine de açılmamıştım. Aynaya gözlerim değdiğinde 'ölü balık' bakışı attığımı fark ettim. Ardından pembe saçıma baktığımda onu hafifçe karıştırıp çıktım. Mutfaktan sesler geliyordu, içeri girdiğimde Sedat'ın yine bana ekmek arası hazırladığını gördüm.

Yanına yaklaşıp arkadan sarıldım her zaman ki gibi. Sırtını öperken ağzımı açıp hafifçe ısırmaya çalıştım.

"Neden hâlâ üstünü giyinmedin?" dedi ekmeği kapatırken. Açık olan ağzımı kapattım ve ısırmaya çalıştığım yeri öptüm.

"Ben çok halsiz hissediyorum, bugün gitmeyeyim..." dedim yorgun ve mayışık sesimle. Sabır dilenir gibi bir nefes verdi.

"Bugün neyin var satanist?" diye sordu, sinirlenince saçlarıma laf vuruyor ve bazen cık cıklayarak uzun süre saçıma bakıyordu. O öyle yaptıkça diğer yarısını da maviye boyatma isteği doluyordu içime.

"Midem bulanıyor, halsizim böyle..." dediğimde bana doğru döndü işini halledip. Biraz kenara çekilsem de bana dönünce bu sefer gövdesine sarıldım.

"Semih.." dedi kaşları havada bir şekilde, şok ile. "Hamilesin.." dediğinde ilk bir afalladım.

"Bende diyorum neden hep canım çikolata istiyor..." dudaklarımı büzüp onun dalgasına ayak uydurduğumda şaşkın ifadesini anında söndü. "Git üstünü giyin Semih!" dediğinde gözlerinin içine bakıp of diye bağırdım ve kollarımı ayırıp arkama döndüm.

Saniyesinde geri çevrilince yanağımın dişlenmesi ile yüzümü buruşturdum. Kafasını eğmiş çok acıtmadan dini yanağıma geçirmişti, çenemi avuç içiyle sanki bir kedinin kafasını tutarmış gibi tutuyordu. Dişlerini yanağımdan çekip buruşmuş olan dudağıma sıkı bir öpücük kondurdu.

"Seni öperek döverim, oflama bana." dedi ve birkez daha dudağımı öpüp yüzümü geri bıraktı. Ona halen huysuz bir şekilde bakarken omuz silktim ve arkama döndüm. Yatak odasına doğru ilerledim ve dolaba yöneldim.

Bir kot ve siyah örgü kazak çıkardım. Üzerime geçirince kazak biraz bol gelmişti ama hoş duruyordu. Saçımı aynada düzeltip içeri geçtim. Çantam zaten hep kapının önünde duruyordu.  Sedat mutfaktan çıktı ve elime yaptığı ekmek arasını sıkıştırdı. Elif'in odasının kapısını açıp kızına bir bakış attı. Ardından uyuduğunu anladığında bana doğru döndü ve yanıma yürüdü. Gülsüm teyzenin gelmesini bekliyorduk ve o kadar dakikdi ki tam saatinde geliyordu.

"Sedat bugün biraz çarşıda dolanmak istiyorum da, biraz para verir misin?" diye sordum utanarak. Acilen kendi paramı kazanmam gerekiyordu. Sedat bana bakmadan cebine atıp cüzdanını çıkardı. Cüzdanın içinden bir iki yüz lira bana uzattı.

"Bu çok fazla..." dediğimde bakışlarını bana çevirdi.

"Al yanında kalsın." ona bir bakış attım, kafamı peki anlamında sallayıp parayı utana sıkıla hızla aldım ve elimde büküp cebime koydum. Benim uyandığımı anlayınca bir adımda bana yaklaşıp çenemden tuttu ve dudağımı öpmeye başladı.

Anında karşılık verirken, kollarımı boynuna doladım. Kalçamdan tutup beni kucağına alınca bacaklarımı beline doladım. Kapıya yakın olduğumuz için beni kapıya yasladı ve alt tarafını bana bastırırken dudaklarımı emmeye devam etti. Ağzımdan küçük mırıltılar çıkarken, alt tarafında ki ufak hareketlenmeleri hissettim. Keza benimki de öyleydi.

Dışarıdan ayak sesleri gelince ben hafif bir telaşa kapansamda o beni rahat bir tavırla kucağından indirdi ve kırışan gömleğini düzeltti. Uzanıp baş parmağı ile ıslattığı dudağımı sildiğinde anahtar sesi gelince ikimiz de kapının arkasından çekildik. Gülsüm teyze görünürken kapının arkasından, Sedat kaşe siyah montunu alıp üzerine giyindi. Gülsüm teyze bizi görünce gülümsedi.

"Hayırlı sabahlar.." dedi samimi bir şekilde.

"Hayırlı sabahlar..." dedi Sedat yakasını düzeltirken. Bende gülümsedim sadece. Gülsüm teyze içeri girerken bende Sedat'a bir bakış atıp montumu giyindim. Ardından kenarda duran ekmeğimi alıp yarım botlarımı da giyinip dışarı çıktım.

Sedat tesbihini sallayarak arkamdan gelip, arabaya doğru ilerledi. İkimiz de arabaya bindiğimizde ben kemerimi bağladım. Sedat arkayı kontrol ederek arabayı çalıştırdı ve sokaktan çıktı.

"Bugün yağmur yağacak, şemsiye al bir tane." dedi Sedat yola barken. Ekmeğimden küçük bir ısırık alıp ona döndüm. 

"Tamam.." almayacaktım, ıslanmayı seviyordum.

Dershanenin önüne gelince uzanıp sakallı yanağından öptüm, o da benim yanağımdan öpünce arkaya döndüm, arkanın boş olduğunu görünce Sedat'a döndüm. Birkaç saniye bakıştık. Elimi boşver dercesine salladım. Çantamı unutmuşum.

"Önemli olan niyet..." dediğimde sinirle gözlerini açıp kapattı.

"İn Semih."

Oflayarak aşağı indim, kendisi öperek aklımı karıştırmıştı. Bir de bana sinirleniyordu. Elimi montumun cebine atıp dershaneye doğru ilerlerken o beni bekleyip gitmişti.

Sınıfıma doğru ilerledim ve Tuna'nın yanına oturdum. Sedat onunla normal olarak konuşabileceğimi ama onunla bir yere çıkarsam izin almam gerektiğini söylemişti. Sınıfta beraber eğleniyorduk ve bana yasaklı olan kitaplardan getiriyordu.

Dershane bitiminde çantamın olamaması rahatlığı ile elimi montumun cebine koydum ve otobüslere doğru ilerledim. Çarşının otobüsüne bindiğinde yağmur çok hafif bir şekilde çiselemeye başlamıştı.

Otobüsten inip kalabalığa karıştım. İlk başta bir mağazaya girip kıyafetlere baktım ama sarmayınca çıkıp kitapçıya girdim. Orada baya bir vakit geçirip kitapçı abi ile sohbete daldım. Sanırım o da konuşacak birini bekliyordu.

Ordan ayrılıp aylak aylak gezerken, lüks otel ve restoranların olduğu yere girdiğimde yağmur hızını arttırmıştı. Zaten hava da kararmaya yakındı, bu yüzden bu sokağı da geçip otobüs duraklarına gidecektim.

Tam karşı sokaktan dönmüştüm ki tanıdık bir yüz görünce, bakışlarımı oraya çevirdim. Sedat biriyle gülümseyerek konuşuyordu, kiminle konuştuğuna baktığımda yirmi beşli yaşlarda esmer bir kadınla konuştuğunu görünce kaşlarım çatıldı.

Saniyeler sonra kadın gülümseyerek Sedat'a sarıldığında, Sedat'da kollarını ona dolayıp elini saçına atıp hafifçe okşadı. Nefesim hızlanırken yağmur suları saçımı ve yüzümü ıslatıyordu.

Girdiğim sokaktan aniden geri çıkıp, sırtımı duvara dayadım. Dişlerimi sıkarken, dolan gözlerime engel olamamıştım.

KOĞUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin