Akşama kadar ağlaya ağlaya, Sedat'a sarılarak uyudum. En son gözlerim kapanırken Sedat benim başımı okşayıp başkaları ile konuşuyordu. Uyandığımda halen yanımdaydı. Yanımda ki beden uyandığımı anlamamıştı. Uykulu halimle kafamı kaldırdım. Anında bana döndü.
"Oğlum... uyu burdayım ben." dediğinde ona alttan alttan bakarak kafamı olumsuz anlamda salladım. Demek ki birkaç kere daha uyanmıştım ve beni geri yatırmıştı. Şimdi biraz daha kafasını bana çevirdi.
Ona bakarken nasıl baktığımı bilmiyorum ama elini yanağıma atıp okşadı. Gözlerimi titrek bir şekilde kapattım.
"İyisin değil mi?" dedi yumuşak bir sesle.
"Evet.." dedim çatallaşmış sesimle.
"Uyandı mı oğlan?" İso abinin sesini duydum ve saniyeler içinde ranzanın önünden bana bakıyordu.
Daha sonra Ahmet abi ve Selim'de ranzaya toplandılar. Ben onlara alttan alttan bakıyordum.
"İyi misin küçük?" diye sordu Ahmet abi. Kafamı aşağı yukarı salladım.
"Kimdi o adam?" dediğinde adamın yüzü saniyeler içinde aklıma gelince yüzümü buruşturdum ve yanımda ki bedene yaklaştım. Sedat beni kolları ile sardı yeniden.
"Korkma, ben varken sana kimse bir şey yapamaz." diye fısıldadı kulağıma doğru.
Ben yeniden ürkekleşince hepsi birbirinin gözlerinin içine baktı. Kötü bir şey olduğunu anlamışlardı. Ve sanırım bu kadar merak ederlerken onlardan saklayamazdım.
"Anlatmak istemiyorsan biraz daha dinlenip sadece bana anlatabilirsin." dedi Sedat bu sefer. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Beni izleyen gözlere bakıp titrek bir nefes aldım.
"Şey, oturursanız.." dediğimde hepsi saniyeler içinde yanlarda ki ranzanın yataklarına oturmaya başlamışlardı. Hatta koğuştan başka abiler de geldi. Hepsinin gözünde endişe vardı. Yutkundum ve gözlerimi ellerime çevirdim.
"O adam..." dediğimde Sedat'da dahil herkes beni dikkatle dinliyordu. Dudağım titrerken dudağımı ısırıp gözlerimi sonuna kadar açtım ağlamamak için. Ama gözlerimden yaşların akmasına engel olamamıştım. Derin bir nefes alıp dudağımı yaladım ama burnumun direği sızlayınca kendime engel olamayıp yüzümü buruşturdum. Bir hıçkırık boğazımdan kaçarken Sedat anında bana sarılmıştı.
"Şşş kurban olurum ağlama küçük." dedi İso abi üzgün bir ses tonuyla.
"Tamam bebe tamam, lan kıyamam..." dedi Ahmet abi sırtıma elini koyarken. Ben hıçkırarak ağlamaya başladığımda Sedat beni kucağına çekti aceleyle ve ranzadan bacağını sarkıttı. Bacaklarımı beline dolarken, ayağa kalkıp sırtımdan sıkıca tuttu. Ben onun boynuna sıkıca sarılmış bir şekilde ağlarken o tuvalete doğru ilerledi.
"Bırakın ilk babası ile konuşsun." dedi Ahmet abi, biz tuvaletten içeri girerken.
Sedat ben tuvalete sokup lavabolara doğru gitti ve çeşmeyi açtı. Elini suya tutup ardından kafasını biraz geriye atıp suyu hafifçe yüzüme sürdü. O kadar endişeli duruyordu ki...
Hiçbir şey söylemeden pis duvarın olduğu yere gitti ve yavaşça oturdu yere. Halen kucağında oturuyordum. Boynumdan öptü, ama bu benim onu öptüğüm türden bir öpücük değildi.
"Hadi anlat oğlum." dediğinde ona bakıp burnumu çektim. O kadar güven vericiydi ki, şimdi de o karşıma çıktığı için sevincimden ağlayacaktım.
"S-Sana anlatmıştım... Biri aynı şekilde.." dedim ve derin nefes aldım. "O adam, beni taciz eden adam." dediğimde Sedat'ın bedeni gerildi anında. Kaşları anında dehşet bir sinirle çatıldı. Fark etmeden dişlerini sıkmaya başladı.
"Devam et." dedi sert sesiyle, yumuşak çıkarmaya çalışmıştı ama olmamıştı. Titrek bir nefes daha aldım.
"Yetimhanedeyken o oranın müdürüydü, on sekiz yaşımdan sonra sokaklarda büyüyeceğimi, bir ekmek parası için dileneceğimi, evsiz kalacağımı, benim gibi yetimhaneden çıkan bir çocuğa kimsenin iş vermeyeceğini anlattı ve kafama girdi. Daha çocuktum, inandım. Her gece ağlamaya başlamıştım. Neden benim de bana sahip çıkan bir annem babam yok diye. Dua ediyordum on sekiz yaşıma geldiğimde beni bulsunlar diye. Ama imkansızdı... O adama da çok ağladım... Bana yardım edeceğini söyledi. Bana bir ev bulup, sokaktan kuracağını söyledi. Kendimle beraber birkaç arkadaşım için daha iyilik istedim. Onların da sokakta yatmasını istemedim." dedim ve derin bir nefes aldım. Ağlamam geçmişti ve belimi okşayan güvenli ellerle içimde biriktirdiğim her şeyi anlatıyordum.
"Yetimhaneden gitmeden önce ben onun bir konuşmasına şahit oldum... Bizi satmıştı, o şey türden yerlere. B-beden üzerinden para kazanmamız için. Ben bunu öğrendiğim an adama gidip üzerine yürüdüm ve bağırarak küfür ettim. Tüm inancım yıkılmıştı. O bana bedenimle para kazanmamın kötü bir şey olmayacağını söylerken ben ona hakaretler ediyordum. Daha sonra birden beni t-taciz etmek için üzerime çıktı, sinirliydi. Bana dokunduğu an kendimi kaybettim. Bütün dikkatini üstümü çıkarmaya vermişken yanda duran tabakta bir meyve bıçağı vardı. Onu elime alıp elimin ulaştığı ilk yere, bacağına sapladım. Gözlerimi kapatıp onlarca kez titreyip bağırarak sapladım... gözümü açtığımda adliyedeydim.." dediğimde her anlattığım şeyde Sedat'ın nefesi hızlanmış. Dik bir oturuşa gelip sinirli ve biraz da dehşet içinde beni dinliyordu. Nefesi hızlanmıştı. Gözlerinin içine kaçamak bir bakış attım.
"Ben içeri girerken o bir hafta sonra sakat bir şekilde mahkemeye çıktı, sakat kalmıştı. Mahkemeye tanıdık soktu bilmiyorum, o haklı bulundu. Ben içeri girerken de bana yarım kalan işin tamamlanacağını söyledi. Ben içeri girdiğimde bir yandan da mutluydum. Beni bulamaz diye, a-ama yine buldu." dediğimde Sedat için artık son damlaydı. Aniden ben kucağındayken yerden destek alarak ayağa kalktı. Daha sonra beni kucağından indirip elimden tutup koğuşa doğru sürükledi. O kadar sinirliydi ki koğuşa girdiğimiz anda herkes bize bakmaya başlamıştı.
"Semih'e sahip çıkın." dedi dehşet verici bir sesle. Bana bakmayıp sadece önüne bakıyordu. Elimi bıraktığında korkuyla onun elinden tuttum.
"Ne olur yapma bir şey." dedim yalvaran sesimle. Bana bakmadan elini çekti. O kadar korkutucu çıkıyordu ki, olayın ciddiyetini anlayan millet ranzalarından atlayıp şokla bize doğru ilerlediler. Sedat kapıya doğru gitti, Selim benim kolumdan tutup dehşetle kapıya doğru bakıyordu.
"Gardiyan!" diye bağırdı dünyanın en sert ve korkutucu sesiyle. Elini kapıya vurduğunda büyük bir ses çıktı. Hem sakin hem de cinnet geçirecek gibi duruyordu. Birkaç saniye sonra bir gardiyan şok içinde gelip kapının arkasında ki küçük yerden baktı.
"Aç kapıyı, müdür ile görüşeceğim." dediğinde gardiyan karşısında ki korkutucu adamı ikiletmeden kapıyı açtı. Beni tutan ellerden kurtulmak istesem de bırakmıyorlardı. Uğultular yükseliyordu.
Kapı kilit sesiyle açılınca Sedat kapı açılınca direkt olarak dışarı yürüdü. Ugultular yükselirken, korkuyla çıkıp giden adama baktım. Nefesim daralmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOĞUŞ
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Genç bir gay mahkumun, sıradan bir koğuşa girmesi ile başladı tüm hikaye.