55- YETİMHANE

56K 3.6K 1.3K
                                    

"İkinci soruyu yeniden anlatır mısınız hocam?"

Orta sıralarda ki çocuğun sorusu ile hoca yeniden ikinci soruya geçip anlatmaya başladı. Ben yine baygın bakışlarım ile tahtayı izliyordum. Soruyu kafamda çözebiliyordum sanırım.

"Semih, evde hiç üniversitede yapılacak olan kavgadan bahsediyor mu?" Tuna'ya döndüğümde bana bakıyordu. Ülkücülerin başını tanıdığım için ağzımdan laf almaya çalışıyordu.

"Hayır." dediğimde kafasını salladı ve telefonuna bir şey yazdı. On dakika sonra yeniden soru soracağını biliyordum. Bilsem de söylemezdim. Solcu olabilirdim ama Sedat'a ya zarar verilirse sırf ben planları m ispiyonladım diye... Bunu göze alamazdım.

Zil çalınca ders bittiği için derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve montumu giyindim. Çantamı da sırtıma takıp sınıftan çıkarken herkes öğretmenler odasına doğru gidip ders çıkışı soru çözdürme peşindeydi.

Merdivenlerden inip dışarı çıktığımda hava kararmak üzereydi. Ve dışarısı aşırı soğuktu. Tam iki adım atmıştım ki, kapının önünde bir arabaya yaslanmış ve elleri cebinde bana bakan dövmeli çocuğu görmemle gözlerim sonuna kadar açıldı. Adımım dururken, kalbim hızlanmıştı.

O sadece öylece durup yüzünde ki hafif sırıtış ile beni izliyordu. Dershaneye geri dönüp beklemek istiyordum ya da Sedat'ı aramak. Ama nasıl açıklardım? Aklıma binlerce görüntü düşerken dershaneden çıkan bazı kişiler yanımdan geçip gitmeye başladı.

Kafamı eğip onların peşine takıldım. Ne istiyordu benden bilmiyordum ama düzgün bir kafada olmadığı belliydi. Zaten gözlerinin altında ki hafif morluklar, uzun süre o iğrenç ilaçlardan kullandığını gösteriyordu.

Tanımadığım insanlara yakın yürürken, omzumun üstünden baktığımda onun da yürümeye başladığını gördüm. Kalbim korkuyla atarken yeniden ağlayabileceğimi hissettim. Derin nefesler alırken sen de bir erkeksin, kendini koruyabilirsin diye içimden söylemiyordum.

Gay biri olmalıydı, ya da sapık. Muhtemelen sapık biriydi. Avuç içlerim terlerken karşıda ki taksi durağını gördüm. Önümde ki insanlar bana biraz güven verse de taksiye binip acilen evin önüne gitmek daha mantıklıydı. Önümde ki çocuklardan ayrılıp karşıya geçmek için ışıklarda birkaç saniye durdum.

"Pişt Semih." nefesim hızlanırken yüzüne bakmadım ve ışıkları beklemeden karşıya geçtim. Arabalar fırıl fırıl dönerken çarpılmadan geçtiğim için rahatlayarak taksi durağına doğru yürümüştüm ki birden kolumun çekilmesi ile nefesim kesilmişti.

"Ne yapıyorsun lan sen!" dedim hafifçe bağırırken. Ama bağırtım arabaların korna seslerine karıştı. Hiç kimse yoktu etrafta,ben elinden kurtulmaya çalışırken beni kolumdan tutup kenarda ki apartman köşesine soktuğunda korkuyla ona baktım ve kapıya doğru adımladım ama kapıyı kapattı.

"Bak sakin ol bir şey yapmayacağım!" dedi elini havaya kaldırıp sakin olmam için gözlerimin içine bakıp konuşurken. Kaşlarım çatılırken ona baktım.

"Ben senin gibi değilim, beni rahat bırak." dedim, kurtulmak için bunu bile demiştim. Hafifçe sırıttı.

"Bu benim umrumda değil..." dediğinde kaşlarım daha çok çatıldı. "Eylül sana bahsetti mi bilmem ama ben istediğim şeyi almadan rahat etmem biliyor musun?" dedi bana doğru yaklaşırken. Hareketleri ve söyledikleri oldukça ruh hastası olduğunu gösteriyordu.

"Seni polise şikayet ederim, siktir git!" dedim ve titreyen ellerimle onu itip kapıdan çıkmak istesem de ellerimden tuttu ve sırtımı duvar ile buluşturdu. Kafasını boynuma doğru yaklaştırınca yüzümü buruşturup kafamı yana doğru attım. Nefesini yüzümde hissetmek istemiyordum.

KOĞUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin