31.BÖLÜM

527 64 9
                                    

    Karşımda duran yabancı kadına baktım. Buraya nasıl gelmiştim hatırlamıyorum. Oturduğum koltuktan kalkıp odadan çıktım. Ama hemen önümde beliren çocuk beni durdurdu. Yaklaşık benim yaşlarımdaydı.

   "Yase dur. Nereye gidiyorsun?" dedi. Ellerini omuzuma koymuş şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Omuzumdaki elini itip "adımı nerden biliyorsun?" dedim.

     "Yase benim Rüzgar" dedi. Sanki daha önce tanışmışız gibi davranıyordu. "Bak kimsin bilmiyorum. Belli ki beni biriyle karıştırıyorsunuz. Şimdi önümden çekilir misiniz? Bugün babamla tatile gideceğiz. Gidip bavulumu hazırlamam gerek" diyerek onu kenara itip eve doğru yola koyuldum.

  İlk gördüğüm taksiye atlayıp eve gittim. Saate baktığımda öğle vaktini geçiyordu. Oflayarak odama koştum. Kesin babam binkez aramıştı beni. Hiç arama var mı diye telefonumu cebinden çıkardım. Ama hiç arama yoktu.

   Hızlıca eşyalarımı dolaptan çıkartıp bavulun içine attım. En sonunda bavulun alma kapasitesi dolunca bavulun üzerine oturup zorda olsa kapanmasını sağladım. Şimdi sıra babamı aramaya gelmişti. Hızlıca numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm. Ama cevap yoktu.

       Bir kez daha denedim ama sonuç aynıydı. Endişelenerek Mert'i aradım. Acaba başına bir şey mi gelmişti? Çünkü babam asla telefonunu kapalı tutmazdı. Ve mutlaka beni şimdiye kadar en az yirmi kez aramış olması gerekiyordu.

       "Alo Mert babama ulaşamıyorum" dedim telaşla. Mert bir müddet sustu. Bu iyiye işaretti. "Mert yoksa babama bir şey mi oldu?" dedim bağırarak. Babama bir şey olma düşüncesi beni korkutuyordu. Mert'ten yine ses gelmeyince tekrar bağırdım. Ama sesim o kadar güçsüz çıkmıştı ki.

       Göz yaşlarım özgürlüğüne kavuşmuş kuş gibi gözlerimden süzülüyordu. Bacaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağını anlayınca dizlerimin üzerine düştüm. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu sanki. "Yase bekle geliyorum" diyen Mert'in sesini duydum.

     Kapının çalmasıyla koşarak kapıya koştum. Gelen babam olmalıydı. "Hoşgeldin ba....." cümlemi tamamlamayarak karşımdaki surete baktım. Bu oydu. Karakoldaki şahıstı. "Senn...." dedim şaşkınlıkla karşımdaki kişiye bakarken.

     "Yase neyin var? Beni neden tanımıyormuş gibi davranıyorsun? Tamam kavga ettik ama bu kadarı da çok fazla" dedi bıkkınlıkla.

      "Bak kimsin bilmiyorum ama şimdi gitmezsen polis çağıracağım" diyerek bağırdım. Zaten babam kayıplardaydı. Bir de başıma bu yabancı şahıs çıkmıştı.

      "İçeriye geçip konuşalım. Sonra kimi istersen onu ara" diyerek içeriye girmeye çalıştı.

     Onu engellemeye çalışsamda içeriye girmeyi başardı. Doğrudan salona gidip kendini koltuğa bıraktı. Rahatlığa bak sanırsın kendi evi.

        Yanına gidip ayakta dikildim. Kollarımı göğsümde birleştirip tek ayağımla ritim tuttum. Bu halimle hesap soran anneler gibi duruyordum.

     "Evet seni dinliyorum" dedim sabırsızca. Biran önce gitmesini istiyordum.

"Bak sen bir kaza geçirdin. Doktor başına aldığın darbenin bazı sonuçlar doğurabileceğini söylemişti. Şu anda sanırım hafıza kaybı yaşıyorsun. "

"Kaza geçirdim ve gözlerimi hastahanede değil karakolda açtım. Ne kadar da yaratıcı" dedim alayla kahkaha atarken.

"Yase lütfen . Hem sana neden yalan söyleyeyim ki?" dedi oturduğu yerden kakıp yanıma yaklaştı.

KİRAZ KOKUSU  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin