*1

197 10 172
                                    

-diary*

Merhaba yine ben geldim dostum. Sana sevgili günlük demeyi bırakalı çok oldu sende biliyorsun ama seni bizim kızlardan ayırdığım yok biliyorsun. Senelerdir sayfaları yitirdik ama ne sana bir şeyleri anlatmayı yitirebildim ne de içimdeki duyguları. Bazen kızlara anlatıp da bana boşuna ümit vermesinler diye içime atmaya çalıştığım ne varsa sana anlattım. Şimdi de yine sana geldim. Biliyorum eskisi gibi sık sık uğramıyorum yanına ama bana darılma, bana hep onu hatırlatıyorsun. Çünkü dostum ben hep onu anlatırdım sana. Şimdi unutmaya çalışırken sana anlatacabileceğim kimse yok. Ki olsa da sana başka birini anlatmaya gücüm yetmez. Güzel anılarım var ama onlar acı tebessüm gibi bir his bırakmaz mı sende? Sanki onu çıkarmaya çalıştığım gibi seni de hayatımdan çıkarıyormuş gibi. Böyle olsun istemiyorum ama o bana günlük tutmayı öğreten adamdı. Şimdi bir şeyler çok zor geliyor. Bunları annem okusa onların köyündeki kuyudan sallandırırdı beni. Cansız bir şeyle böyle konuştuğum için deli olduğumu zannederdi.

Bugün bizim evde mahalledekilerin günü vardı. Buradan kurtulmak isterken burayı nasıl bu kadar çok seviyorum anlamış değilim. Gündoğan mahallesi de insanları gibi garip bir mahalle. İnsana şömine önünde kıvranıp yatıyormuşsun gibi bir his verirdi burada olmak ama bir süre sonra tenini yakan, cildini kurutan şömineden daha uzağa gitmek isterdin. Ben de tam bu durumdaydım. Olduğum odadan uzaklaşamazdım. Şöminenin ateşi uzaklaşsan da yanardı. Hatta senin içini yine de ısıtmaya devam ederdi. Gündoğan mahallesi de öyleydi. Burası eski komşuluk hayatını hala yaşatan, büyük bir mahalleydi. Aslında bir semtti. Eskiden de benim için bir dünyaydı. Mahallemizde bulabileceğiniz her şey vardı. Bir süpermarket, bakkal, kıraathane, terzi, marangozhane, restoranlar, çay bahçeleri, düğün salonu, spor tesisleri, cafeler,... Birbirine bağlı yaklaşık on mahallelik bir semtti. Herkes birbirini tanıyordu. Küçükken bu mahallenin caddeleri benden sorulurdu. Çok çılgın biriydim ve hala da öyleyim. Hiperaktivite bozukluğum olduğunu söylerdi annem ve öyle olduğumu kendi kendine uydurduğunu asla kanıtlayamam ama eminim. Şimdilerde uslandığım söylenirken hala evin içinde yaramaz bir kız çocuğuydum. Uzun yıllar evin en küçüğü olmamdan dolayı da sayılabilirdi.

Ben niye sana bunları anlatıyorum dostum? Sen zaten bunları biliyordun sanırım yine çok konuşuyorum. Gerginim çünkü. Şimdi sana anlatabilirim bunu. Benim küçükken babamın getirdiği kağıt helvaları paylaştığım adamla ablamı baş göz etmeyi düşündüler. Olmasın diye yalvarmak istedim ama sustum. Bilirsin zaten ben konu o olunca sen hariç kimseye öyle kolay kolay laf edemem. Ablama nasıl gidip söyleyebilirim ki? Beni kıtır kıtır keser çünkü o beni kardeşi olarak görüyor. Beni ciddi ciddi dövebilirdi de çünkü o benim abim gibi olmak zorundaydı. Artık kendimde güç bulamıyorum. Ne tek bir söz söylemeye ne de sana anlatmaya! Artık hiçbir şeye tahammülüm kalmadı benim. Buradan gidip yine buraya döndüm. Şimdi tayinim çıksa da buradan uzaklaşmak istemediğimi fark ettim ama zorundayım.

Yine annem sesleniyor. Gitmem lazım kendine dikkat et dostum.

-

Elimdeki günlüğü hızlıca kapattım ve çalışma masamın çekmecesine koydum. Odamdan çıkarken anneme bağırmaya başladım. "Ne var anne ya? Ne var? Adımımı ezberliyorsun bütün gün Nilüfer diyip durdun da!" dediğimde merdivenleri eze eze inmeye başladım. "Bet suratlı sen bana mı çığırıyorsun?" dediğinde gözlerimi kocaman açıp safa yatmaya başladım. "Anne, ben sana! Ha bu Zehra Sultan'a ben çığırıcam, tez alsınlar kellemi!" dediğimde yüzünde oluşan gülümsemeyi hızlıca yok ederken arkasını döndü hızlıca. Eskiden bu dönüşlerinde saçlarını savurduğuna adım gibi emindim. "Enes arkadaşlarıyla top peşinde koşturmaya gitti sende anca oturuyorsun kalk git ekmek al." dediğinde oflayarak annemin uzattığı parayı aldım. Kapıya doğru yürüyüp ev terliklerimi çıkarıp crocs terliğimi giydim. Buna indirimde bile ucuzladığı fiyatın yarısı kadar bir ücret ödemiştim fakat yine de normal terliklerden daha fazla para ödediğim için aşırı özenliydim. Kimseye giydirmezdim. Ablamın bahçeye bile terliğimle çıkmasına izin vermezdim. "Eğşün auzlu kaç ekmek alacağını bilmeden nereye gidiyorsun?" dediğinde gözlerimi devirip hızlıca konuştum. "Anne kendine gel! Sen karadenizli değilsin! Babamda karadenizli değil bak, babaannemin annesi karadenizli. Allah aşkına ben daha el kadar bebeyken bile böyle şeyler söylemiyordun bana! Yıldım da." dediğimde sağ eli yumruk oldu. İşte şimdi bağırmaya başlayacaktı. "Sana ne Nilüfer! Sana ne! İstediğim gibi konuşurum. Hem dünürlerimizde karadenizli bir zahmet öyle konuşayım." dediğinde kanımın çekildiğini hissettim.

Bağrıma Gömülü Benlik *yeniWhere stories live. Discover now