*2

76 7 99
                                    

"Nilü! Kalk haydi." diyen ve beni dürten kişinin Hilal olduğunu fark ettiğimde oflayarak bağırdım. "Siktir git Hilal!" demiştim. O tekrardan adımı seslendiğinde sinirle başımı yataktan kaldırıp konuştum. "Bir git işine." dediğim sırada bakışlarım yabancı olduğum odaya kocaman açılan gözlerimle baktım. Ardından da kapının önünde resmen bıyık altından gülen Alparslan ile kendime geldim. Yaptığım şeyi fark edip yüzümü yastığa gömdüm. Rüyamda Hilal ile çeyiz hazırlıyor olmamızın verdiği şeyle Alparslan'a Hilal demiştim. Güldüğünde kaşlarımı çatıp yüzümü yastıktan çektim. Kapının önündeki Alparslan'a ters ters baktığımda gülmeye devam ediyordu. Gülerken yüzümdeki bakışları bedenimde dolaştı ve bunu bilerek yapmadığına emindim. Üzerimdeki çarşafın arasından çıkan çıplak bacaklarıma baktığında adem elmasının hareket etmesi şaşkınlığa düşürdü. Hızlıca bacağımı çarşafın içine çektiğimde bir şey demeden arkasını dönüp gitti. Rahatsız olduğum için değil o an refleks olarak bacağımı çarşafın altına çekmiştim. İkimizinde bunun farkında olduğumuzdan emindim.

Onun gidişiyle bedenimi yatağa geri attım. Normalde iki üç yastık ile uyuduğum için bunu bahane edip Alparslan'ın yatağındaki yastıklardan birini almıştım. Onun yastığına sarılıp yüz üstü yatmaya çalıştığımda saatin kaç olduğunu merak ettim. Misafir odasındaki komodinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım. Saat ona geliyordu. Artık kalkmam gerektiğini anlamıştım. Gece Alparslan'ın hazırladığı atıştırmalık sandviçleri yerken ikimizde sessizdik. O her zaman sessizdi zaten. En çok da bana sessizdi. Umarım kahvaltı da dün gece gibi sessiz geçmezdi. Yataktan ayaklarımı sarkıtıp yattığım yatağı düzenledim. Misafir odasının balkonunda olan eşofmanım kurumuştu. Eşofmanı alıp odaya geri girdim. Altıma geçirdiğimde gördüğüm görüntü gülümsememe sebep oldu. Gömleğim hafifçe sol omzuma doğru kaymıştı. Üzerimi düzeltip telefonumu komodinden aldım. Hızlıca odadan çıkıp ona seslendim. "Alparslan!" dediğimde aşağıdan bana seslendi. "Efendim?" dediğinde hızlıca merdivenlerden indim. Mutfaktan gelen seslerle istemsizce gülümsedim. Kapının kenarında durduğumda gülümsemem daha da büyüdü. Mutfak tezgahında bir cam kasenin içine kırdığı yumurtaları çırpıyordu. İç çektiğimde bakışları bana döndü. Hiç bozuntuya vermeden heyecanla konuştum. "Çok acıktım şöyle güzel bir zeytin salatası olsa nasıl olurdu?" dediğimde normal bir yüz ifadesi ile konuştu. "Yaparsan tabii ki güzel olur." dediğinde gülümseyerek konuştum. "Zeytinlerin nerede?" dediğimde uzunca bir süre zeytinleri aramıştı. Onun haline gülümseyerek konuştum. "Aysel abla mı yoksa Zeynep teyze mi en son zeytinleri tatlandırdı?" dediğimde merakla konuştu. "Ablam da niye sordun?" dediğinde hızlıca mutfak tezgahının altındaki mutfak dolaplarını kontrol ettim. "Genelde Aysel abla aşağılara koyar." dediğimde ses çıkarmayıp kahvaltılıkları çıkardı dolaptan. Bulduğum kavanozdaki tatlandırılmış zeytini tezgahın üzerine koydum.

"Menemen de yapayım mı?" dediğinde yeniden gülümsedim. "Sen zeytin salatası için domates ve taze nane çıkar." dediğimde hemen dediklerimi yapmaya geçti. Tezgahın üzerine daha önce çıkardığı biberleri doğradım. Domatesleri önce soydum sonra da doğradım. Patates ve soğan sepetlerine yaklaşıp soğan aldım. Soğanları da ince ince doğradım. Burnumu çekerken işi bitmiş olan Alparslan bana bakıp haylaz bir çocuk gibi gülüyordu. Soğanları kavurdum sonra da biberleri en son ise doğradığım domatesleri üzerine ekledim. Onları karıştırma işini Alparslan'a verip zeytin salatası için çıkardığı domatesleri küçük küçük doğradım. Nane yapraklarını da küçük küçük doğrayıp zeytinleri koyduğum cam kaseye boşalttım. Limon, azıcık tuz, nar ekşisi ve azıcık zeytin yağını da ekleyip karıştırdım. Boşuna tabak kirletmemek için cam kaseyi masaya yerleştirdim. Çıkardığı kahvaltılıkları da masaya dizdim. Omlet tavasına ufak bir parça tereyağı koydum. Tereyağı erirken tekrardan menemeni karıştırdım. Olmuş sayılırdı. "Sen çaydanlığı al geç masaya." dediğinde başımı salladım ve çaydanlığı alıp masaya geçtim. Çayları doldururken bir çay kaşığının ucuyla şeker attım çayına. O hep öyle içerdi. Çay kaşığının ucuyla azıcık şeker atar sonradan doldurduğu hiçbir çayına şeker atmazdı.

Bağrıma Gömülü Benlik *yeniKde žijí příběhy. Začni objevovat