*4

61 7 7
                                    

   Bugün güzel bir gündü. Sabah annemin güne gitmesini fırsat bilerek mutfağa girmiş geceden Alparslan'ın benden özel istediği şeyleri yapmıştım. Az ama çeşit çok olsa iyi olur demişti. O demeseydi de böyle yapacaktım çünkü onun sevdiği her şeyi bilirdim. Gece konuştuğumuz yemeklerden ve mezelerden dolayı acıktığını söylemiş, yemek yemeye başlamıştı. Mesaj yazmanın zor olacağını söyleyerek de görüntülü aramıştı. Az kalsın gece gece kalbime iniyordu. Öyle heyecanlanmıştım ki! Hızlıca yataktan kalkmış ve balkona geçmiştim. Tipimi düzeltmeye çalışmış ve onu bekletmeden aramayı cevaplamıştım. O fırına attığı hazır pizzanın olmasıyla öyle iştahla yemişti ki bende acıkmıştım. Çilek ve erik yemiştim bende. Yaklaşık bir saat konuşmuştuk. Sadece bugünü değil genel şeylerden de konuşmuştuk.

   En sevdiği meze olan Haydari, Humus ve Havuç Borani'yi de sepetin içine koydum. Bizim için gerekli olan malzemeleri de koyduktan sonra sepetin kapağını kapatıp kenara koydum. Hazırlanmak için odama çıkarken çalan telefon zil sesimle hızımı arttırdım. Zaten ikinci kata ulaştığım için hızlıca odama ulaşabilmiştim. Alparslan değil Sena arıyordu. Hızlıca cevapladığım da yüzüme yansıyan mutluluk aynı şekilde sesime yansımıştı ki sesimin canlılığına ben bile şaşırmıştım. "Efendim Sena?" demiştim. "O ses ne lan öyle? Mutluluk, neşe, heyecan akıyor. Iy." dediğinde gözlerimi devirmeden edemedim. "Sadede gel!" dediğimde hızlıca konuştu. "Dur, dur. Sen bilmiyor musun benim mutluluk antisi olduğumu? Neden telefonu açtığında mutlu mutlu konuşuyorsun Allah aşkına ya? Ben var ya bu dünyadaki tek tükenmiş insan olabilirim." dediğinde gözlerimi yeniden devirdim. "Salak!" diyip suratına kapattım. Yeniden aradığında frekansının tekrardan yerine geldiğini bildiğim için açtım. "La gerizekalı alınmadın dimi?" dediğinde bıkkınlıkla konuştum. "Hayır alınmadım. Ayrıca artık sadede gelsen de mutluluğumu sömürmesen diyorum."dediğimde hafif kıkırdadı. "Affet reis! Mutluluğa olan takıntımı biliyorsun. Neyse bunlara takılmayalım canım. Gruba yazdıkların doğru mu?" dediğinde hızlıca konuştum. "He doğru!" dediğimde gülerek konuştu. "Doğru söyle sizi öyle bıraktığımızda bir anda ateşlenip çocukla bir şeyler mi yaşadınız? Bak diğerlerini kandırabilirsin ama beni asla! Bana hemen olanları anlatıyorsun." dediğinde bu sefer dayanamayıp bağırarak konuştum.

   "Yok diyorum yok! Olmadı öyle bir şey. Uyuz ettin beni iki dakikada." dediğimde güldü. "Tamam tamam gıcıklık yapmayıp sana öneride bulunacağım." dediğinde sessiz kaldım. Kızıyordum ama hemen kızasım kaçıyordu. Şu üç salak ve Alparslan benim ayarımla oynuyordu. "Geçen gece olmaması olmayacağı anlamına gelmiyor. Azıcık etkileyici davran." dediğinde güldüm. "Ne yapabilirim acaba Alparslan uyuzuna?" dediğimde oflayarak konuştu. "Mesela çilek ye! Sen çok seversin ve sürekli yersin o yüzden dikkat çekmez. Bir de aşırı güzel yiyorsun insanın canı sadece çileği değil seni de ister!" dediğinde duyduğum şeyle gözlerim kocaman açıldı. "Doğru söyle bana seni çilek yerken etkiledim değil mi?" dediğimde sesindeki ciddiyetle konuştu. "Evet! Hatta bir yükselmiştim yani!" dediğinde gülmeden edemedim. O da gülerken konuştum. "Biliyordum." dedim. "Neyse başka öneri var mı?" dediğimde unuttuğu konuyu hatırlattığım için heyecanla konuştu. "Sanki yanlışlıkla oluyormuş gibi davranarak temaslarda bulun. Temas önemli. Zaten sen sürekli heyecanlanıp konuşacağın şeyi bilemediğinde dudaklarını yalayıp ısırırsın ve bunu da gayet doğal yapıyorsun o yüzden etkilenmemesi akıl karı değil çünkü benim gibi bir insanı bile etkilemiştin." dediğinde gülümsemem büyüdü. Salaklardı ama seviyordum. "Tamam tamam!" dedim. Telefonu kapatmak için vedalaştığımız sırada unuttuğu bir şeyi söylemek için benim aramayı sonlandırmamı durdurdu.

   "Dur dur!" dediğinde merakla konuştum. "Ne söylemeyi unuttun?" dediğimde hızlıca konuştu. "Nilüfer göster ama elletme tamam mı?" dediğinde gülerek onu onayladım. Ardından telefonu kapattık. Çok ince bir eyeliner çektim. Kirpiklerime maskara, dudaklarıma da lip gloss uyguladım. Dolabımdan büzgülü gri pantolonumu çıkardım. Aslında pantolon sayılmazdı. Eşofman gibiydi kumaşı ve yapısı ayrıca çok rahattı. Bel kısmındaki grip ipi kurdele yapmadan önce içime siyah kalın askılı büstiyer giydim. Babet çoraplarımdan birini ayağıma geçirirken telefonuma gelen aramayla gülümsemem büyüdü. Bu sefer Alparslan diye düşünsem de abim Nihat'tı. Aramayı yanıtlayıp konuştum. "Hele hızlı söyle acelem var?" dediğimde abim hızlıca konuştu. "Kaç gündür Esra başımın etini yedi sen diye bugün bize gel." dediğinde gülümseyerek konuştum. "E herkes hasta bana diyordum inanmıyordun bak karın bile ben ben diye başını ütülemiş." dediğimde bıkkınlıkla konuştu. "Ne yapıp etkiliyorsun insanları? Hayır Esra'nın Nergis diye ölüp bitmesi lazım ama sen diyip duruyor." dediğinde gözlerimi devirdim. "Siz iki kardeş iticilikten öleceğiniz için ben size sırlarımı versem de kimseye beğendiremezsiniz kendinizi." dediğimde gözlerini devirdiğine emindim. "Yine saçmalama günündesin." dediğinde gözlerim devrilmekten garip bir halde kalacak zannettim. "Gelecek misin bize?" dediğinde hızlıca cevap verdim. "Bakarım duruma." dediğimde aynı hızla cevap verdi. "Tamam o zaman." dedi ve telefonu kapattı.

Bağrıma Gömülü Benlik *yeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin