*8

78 8 173
                                    

   "Ah ah! Buralara düşecek insan mıydım ben?" dediğim sırada yarım saatte gerçekleşen her şey tekrardan gözlerimin önünde canlandı. Enes ile önce yemek yemiştik ardından arabada yediklerimizi hazmedebilmek için soda içiyorduk. Her şey o anlarda iyiydi. Serdar Ortaç dinleyip şarkıya eşlik ediyor hatta dans ediyorduk. Birden önümüze çıkan kedi ile korkmuştuk. Direksiyonu hızlıca sağa kırmıştı fakat bu seferde bomboş duran duvara bodoslama girmiştik. O anki korku ile arabadan hızlıca inip kediyi aramaya, ararken de Enes'e bağırmayı ihmal etmiyordum. Ezdiğimizi zannetmiştim. Kediyi bulamayınca kediyi ezdik, cesedi de arabanın göreyemediğimiz tarafında kaldı diye Enes ile kavga etmeye başlamıştık. O beni suçluyor, ben onu suçluyordum. Caddedeki insanlar etrafımıza toplanmıştı. Miyavlama sesini duyduğum gibi kediye doğru koşturmuştum. "Ananı! Yaşıyor ya la! Dirilmedi dimi? Şimdi biz bu miniği ezmemişiz dimi?" diyip kediyi kucakladığım sırada tanımadığım bir sesin bağırışını duydum. "Bir şey mi yaptınız Boncuk'a ?" diyen kadın hızlıca yanıma gelip beni ittirmişti. 

   "Bir arabayı kullanamayacak kadar gerizekalı mısınız siz?" diyen kadının suratına aval aval baktım. İçimden sabır dileniyordum fakat kadının yüz ifadesinden üzerimize gideceği çok belliydi. "Boncuk'um korktun mu sen?" diyip kedisine sarılırken Enes onlara doğru yaklaşıp konuştu. "Birden önümüze çıktı. Gerçekten özür dileriz. Zaten hiçbir şey olmadı. İsterseniz veterinere gidelim." dediğinde kadın tiz bir sesle bağırmaya başladı. "Hep öyledir zaten. Birden önünüze çıkar. Siz hep suçsuz olursunuz. Özür diliyor bir de pişkin pişkin." dediğinde derin bir nefes çekip sakin çıkmasına dikkat ettiğim bir ses tonu ile konuştum. "Gerçekten önümüze çıktı ve böyle bir konu suçlu suçsuz aranılabilecek bir konu değil. Lütfen daha fazla uzatmayıp beraber veterinere gidelim. Hiçbir yerinde yara izi ya da yaralanma belirtisi yok fakat ne olur ne olmaz gitsek iyi olur." dediğimde kadın kucağındaki kedisini resmen yere atıp hızlıca ayağa kalktı. "Hala aynı şeyleri söylüyorsunuz! Dikkat etmedik, önümüze bakmadık desenize!" dediğinde bu sefer benimde sinirlerim epeyce gerilmeye başlamıştı.

   "Hanımefendi lütfen ses tonunuza dikkat edin! Kediniz için korktuğunuzu düşünüp anlayışlı davranıyoruz fakat sizden de aynı anlayışı görmek yerine tam tersine anlamsız bir öfke görüyoruz. Biz de korktuk. Ki eğer önümüze bakmıyor olsaydık direksiyonu kırıp boş duvara toslamazdık! Sanki hayatımızda her gün kaza yapıyormuşuz gibi korkumuzu önemsemeden sizinle uğraşıyoruz." dediğimde kadın bana doğru yaklaşıp aynı ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Bağırıp bağırmayacağımı sana mı soracağım?" dediğinde sinirle gülüp konuştum. "Bana ya da kardeşime bağırıyorsanız elbette ki bana soracaksınız!" dediğimde kadın işaret parmağını gözüme sokmak ister gibi sallamaya başladı. "Sana bağırırken bile sana sormam! Sen de benden hesap soramazsın." dediğinde sinirle derin bir nefes alıp verdim. "Sizin gibi saygısız bir insanla muhattap olmayacağım." dedikten sonra Enes'e çevirdim bakışlarımı. Yerdeki kedinin tüylerini okşarken ona bir şeyler söylüyordu. "Haydi Enes gidelim." dediğim sırada arabanın kapısını açtım. Sürücü koltuğuna oturacağım sırada kadının küfür ettiğini duydum. Ellerim kenardaki soda şişesine gitti. "Ne dedin sen?" dediğim sırada içime Sevda Demirel kaçmış gibiydi. 

   "Sizin gibi sürtükler yüzünden bir sürü hayvan ölüyor!" dediğinde elimdeki soda şişesini açık olan kapının hemen ardından kadına doğru fırlattım. Bu kadının bizi suçladığı durum ile on dakika önce yaşadığımız durum arasında çok fark vardı. Hayvanları öldürmek isteyecek biri olmadığım gibi itham edildiğim konu çok hassas olduğum konulardan biriydi. Bu da yetmez gibi hakaret etmişti. Çok öfkelenmiştim. Dua etsin kafasına bir şaplağı geçirip amele sümüğü gibi yapışmasını sağlamamıştım. Sinirden gözüm dönmüş ve soda şişesini atmıştım fakat hiçbir şey olmamıştı kıza! Domuz gibiydi. Hatta bana ve Enes'e küfürler yağdırmaya devam etmişti. O sırada Enes sadece bana sakin olmamı bağırıp kediyi sevmeye devam etmişti. Kadın yetmezmiş gibi ablamın arabasını tekmelemiş, bizi ayırmaya çalışan onca insanı aşmaya çalışıp saldırmak istemişti. Çevredekiler polisi aradığı sırada kadının abisi gelmiş, bu seferde kadının konuyu yanlış aksetmesiyle anlattıklarımı dinlememiş, bana bağırmaya başlamıştı. Enes'de adamı ittirdiği sırada iki kardeş bu anı bekliyormuş gibi daha da öfkelenip seslerini daha da yükseltmişlerdi. Gelen polislerle arabayı kenara park edip zararımızı zihnimde kararlaştırmaya çalıştım. Çok şükür ki büyük bir hasar yoktu! Sadece kaportanın yarısını duvarda bırakmıştık. 

Bağrıma Gömülü Benlik *yeniWhere stories live. Discover now