•17•

2.6K 251 68
                                    

Lambayı kapatarak uzandığımda etrafın karanlığı beni korkutmaya başlamıştı. Sonuçta kocaman ormanda yalnız başıma bir çadırın içinde uzanıyordum ve çadırlarımız arasında mesafe vardı.

Sanırım içeride olmak şuan dışarıda olmaktan daha çok korkutuyordu. Lambayı yakarak tekrar doğruldum. En iyisi bu lanet çadırdan çıkmaktı.

Çantamı alarak telefonumun flaşını açıp çadırdan çıktım. Hava oldukça soğuktu. Çadırın içindeyken pek hissetmemiştim.

Aslında belkide bu anın tadını çıkarmalısın Marita. Hayatında ilk defa yalnız başınasın. Sana bir şeyler yapmanı söyleyen kimse yok. Her an seni birşeylere mecbur eden annen yok. Hatta şuan kimse yok. Bu ormanda tamamen özgürsün.

Hem ormanda en fazla ne olabilirdiki? vahşi hayvanlar, böcek ya da yılan... bence bunlar seni anlamayan artniyyetli kötü insanlardan kat kat iyiydi. Biraz ilerlediğimde karşıma çıkan şey beni şaşırtmıştı. Büyük bir salıncak vardı.

Etrafa bakarak salıncağın yanına gittiğimde hemen bir kaç adım gerilemiştim. Ahhh kim uçurum gibi bir yerin kenarına salıncak yapardıki? Eğilerek aşağıya baktım. Oldukça yüksekmiş.

Acaba bu salıncağı kim yaptı. Salıncağı biraz geriye çekerek üzerine çıkıp sağlam olup olmadığını kontrol ettim. Oldukça sağlam gözüküyordu. Yavaşça geri çekerek üzerine oturdum. Hey salıncak, sana güveniyorum lütfen sende güvenimi kırıp beni uçuruma yuvarlama olur mu?

Kendimi ayaklarımla geriye iterek biranda serbest bıraktığımda hızlı bir şekilde öne savrulmuştum. Halattan sıkı sıkı tutarak ayaklarımı havaya kaldırmıştım. Her öne geldiğimde bacaklarımın altındaki boşluk ve uçurum beni korkutsada yüzüme vuran rüzgar uçuyormuşum gibi hissettiriyordu.

Daha hızlı ayaklarımla kendimi iterek daha yükseğe ulaşmıştım. Bu çok güzel hissettiriyordu. Hatta beni duyamayacaklarını bilseydim şuan deli gibi çığlık atardım. Kollarımı halata geçirerek yanlara doğru açarak kendimi rüzgara bıraktım. Acaba ölümle yaşam arasındaki ince çizgi de bötle birşeymiydi.

Bir tarafım feci bir şekilde ürkerken diğer tarafım bu şeyi oldukça sevmişti.

Bir süre sonra yavaşlayarak durmuştum. Bu oldukça iyi gelmişti. Uzun zaman sonra kendimi özgür bir kuş gibi hissetmiştim. Ama sabaha kadar  bu salıncakta salınacak değildim.

Dikkatle kalkarak inmiştim. Aslında o çadıra tekrar dönmek istemiyordum. Yalnızlığımı bana daha çok hissettiriyordu.

O yüzden yere oturarak manzarayı seyretmeye başladım. Yavaşça öne gelerek bacaklarımı boşluğa doğru sarkıtarak kendimi çimenlerin üzerine  bıraktım. Uzanarak yıldızları seyretmek oysa ne kadar güzel birşeymiş.

'Gece bilmediğin bir ormanda yalnız dolaşmak senin gibi biri için oldukça tehlikeli'

Sesini duyduğumda ilk önce şaşırsamda olanlardan sonra artık karşı karşıya gelmemiz kaderin bir oyunu gibi geliyordu.

"Benim gibi derken?"

Kalkmadan uzanmaya devam ettim. Çünkü o çadırın içinde kendimi daha çok tehlikede hissediyordum.

Yanıma gelerek salıncağın diğer tarafına geçerek aynı benim gibi çimlerin üzerine uzanmıştı.

'Burdan yıldızlar daha güzel gözüküyormuş'

"Evet öyle. Ne zamandır burdaydın?"

Cevap vermemişti ve sessizlik oluştuğunda bende başka bir şey sormamıştım.

'Aslında sanırım sana bir teşekkür borçluyum'

Konuşmasıyla eş zamanlı başımı sağa çevirerek ona bakmıştım oda bana baktığında bir an afallayıp tekrar gökyüzüne bakmaya devam etmiştim.

"Ne için?"

'Asansörde olanlar için'

"Önemli değil. Kim olsa yardım ederdi. Yani teşekküre gerek yok"

Başımı yavaşça sağa döndürdüğümde hala bana baktığını farketmiştim fakat  yine aniden dönersem komik gözükecektim.

"Neden öyle bakıyorsun?"

'Hiç sadece daldım'

Ne yani bana bakarak mı dalmıştı? Ahh Yoongi her ne yapmaya çalışıyorsan işinde çok iyisin. Çünkü yaptığın şeyler kalbim için iyi değildi.

"Peki"

Tekrar başımı çevirerek yıldızları izlemeye devam ettim ama şuan yıldızlara falan odaklanamıyordum. Hatta kalbim deli gibi atıyordu. Umarım şuan normalde olduğumdan farklı gözükmüyorumdur.

Çok hızlı nefes aldığımı farkettiğimde hemen doğrularak ayağa kalktım. Sanırım kendim kendimi ifşa edecektim.

'Ne oldu?'

"Şey... uykum geldi. Ben gideyim"

Kamp alanına doğru ilerlediğimde arkamdan geldiğine emindim. Kolumdan tutarak aniden çektiğinde kendimi karşısında bulmuştum.

Yumruk yaptığı avucunu havaya kaldırarak tam yüzümün önünde tutmuştu.

"Ne yapıyorsun?"

Avcunu açtığında parmakları arasında tuttuğu bilekliği yüzümün önünde sallamıştı. Bu benim bilekliğimdi.

"Bilekliğim..."

'Bende senin olduğunu düşünmüştüm'

"Sen onu nerden buldun?"

'Asıl sanırım ben sormalıyım. Bilekliğinin benim çantamda ne işi var?'

Lanet olsun. Nasıl olurdu? Çantasına baktığımda bilekliğimi düşürmüştüm ve farketmemişmiydim? Sanırım resmine baktıktan sonra düşler alemüne daldığım için farketmemiştim.

'Yoksa... sen benim çantamı mı karıştırdın?'

 sen benim çantamı mı karıştırdın?'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Different Worlds /Farklı dünyalar |MYG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin