•34•

2.5K 248 59
                                    

Yoongi

Gözlerimi açtığımda kolumu hemen sağıma götürmüştüm. Hissettiğim boşlukla aniden doğrulduğumda sırtıma giren sancıyla tekrar geri uzanmak zorunda kalmıştım.

Neden burda değildi? Yoksa kötü bir şey mi olmuştu?

'Maritaa...'

İsmini biraz yüksek şekilde seslendiğimde kapı aniden açılmıştı.

"Heyyy demek uyandın. Hadi gel dışarı çıkalım"

Neşeli bir şekilde içeri girerek kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırmıştı.

'Nereye gidiyoruz?'

"Güneş doğuyor ve denizin sahilindeyken bu manzarayı kaçırmamalısın"

Beraber dışarı çıktığımızda ağrılarımın gerçekten hafiflediğini hissetmiştim. Dünkü ilaç gerçekten işeyaramıştı.

"Hadi oraya gidelim. Daha iyi gözükecektir"

Kolumdan çekiştirerek daha iyi görebileceğimiz bir yere götürmüştü.

"Baksana...muhteşem değil mi?"

'Evet öyle'

"Güneşin doğuşunu izlemeyi sevdiğini düşündüm. O yüzden hemen hızlıca getirdim"

'Neden böyle düşündün?'

"Sadece hep dikkatle gökyüzünü izliyorsun o yüzden"

Haklıydı. Gökyüzünü izlemeyi severdim. Çünkü insana huzur veren güzelliklerden biri olduğuna inanıyordum.

'Sen hep beni mi izliyorsun?'

"Hayır ne alakası var? Ben herkesi gözlemlemeyi severim. Mesela Taehyung papatyaları çok seviyor...değil mi haklı mıyım?"

'Evet gerçekten öyle'

"Gördün mü sana demiştim. İnsanlardan uzak olduğunda bu onlar hakkında bilgi edinemeyeceğin anlamına gelmez"

Onunla daha önce bu tarz konularda hiç konuşmamız olmamıştı ama şuanki konuşmaları çok güzel ve doğruydu.

"Hey gözlerin işıkta bile koyu renk"

'Nee? Neden şaşırdın?'

Omuz silkerek tekrar önüne dönmüştü. Bazen soruları cevaplarken zaman kazanmak için bunu yapıyordu.

"Ben güneşte açık kahve olacağını düşünmüştüm o yüzden"

'Hmm anlıyorum'

Bir süre sessizlik ve büyük bir huzurla güneşin doğuşunu izlemiştik. Sahile vuran sakin dalgalar ve onların sesi oldukça rahatlatıcıydı.

'Marita sana birşey söylemek istiyorum'

"Hmm tabi"

'Ordayken yani o adamlar beni öldürecekken yaptığın-

"Ahh bak aklıma geldi. Kiyafetlerimiz kurumuştu hemen gidip onları alayım. Üzerimizi değişelim"

Koşuşturarak hemen kulübeye dönmüştü. Demek kaçıyorsun sakar kız? Senin böyle davranman benim başka şeyler düşünmeme neden oluyor ama öyle bir şeyin olmayacağını biliyorum.

Tekrar koşuşturarak yanıma gelip beni de kulübeye götürmüştü. İkimizde kendi kiyafetlerimizi giyinerek bay ve bayan Matt'e verdikleri kıyafetler için teşekkür etmiştik.

Ben ingilizce anlamadığım için sadece Maritayla konuşuyorlardı ve o da konuştuklarını bana çeviriyordu.

Bizim için hazırladıkları yemekten sonra Marita bulaşıklar için bayan Matt'e yardım etmişti.

Ağrılarım gittikçe daha da hafifliyordu ve kendim rahatlıkla kalkıp uzanabiliyordum. Acaba bu adamın yaptığı ilacın içinde ne vardı? Sorsam hiç fena olmazdı.

Hiçkimse olmadıği için bende kalkıp sahile gittim. Sanırım içeride yalnız beklemektense dışarıda denizi izlemek daha güzeldi.

Dalgaların sesine rağmen Maritanın yanıma geldiğini hissetmiştim. Sanırım takılıp düşmüştü.

Aslında filmlerdeki aptal sakar kızlar gibi değildi. Yani onlar gibi sakarlık yaparak bir tarafıyla bir şeyleri devirmiyordu, ya da birinin üzerine düşmüyordu.

Bir sakarlık yapınca gerçekten bunun hakkını veriyor ya kendine ya da etraftakilere zarar veriyordu. Aslında bir kaç kez bu haline şahit olmuştum ama olsun bu da ona sakar demem için yeterliydi.

Sonunda yanıma vardığında hiçbir şey olmamış gibi yere oturmuştu.

"Neden gülüyorsun?"

'Hmm söylersem hayatımın tehlikede olacağını düşünüyorum'

"Nasıl yani? Bir şey mi oldu? İyi misin?"

'Öyle bir şey değil. Herneyse sen onu boşver söyle bakalım burdan nasıl gidebileceğimiz konusunda bir fikrin var mı?'

Göz devirerek önüne dönmüştü. Ne yani kötü bir şey söylememiştim ki? Sonsuza kadar burda yaşayacak değildik.

"Bilmem. Bence birileri gelip bizi bulacaktır. Yani babam o adamları yakalarsa bizi kesinlikle bulur"

'Tabi bak babanın neler yapabileceğini unutmuştum'

Söylediğim şeye kırılmış mıydı? Ya da birşey mi ima ettiğimi düşünmüştü bilmiyorum ama sessizleşmişti.

"Yoongi?"

'Hmmm?'

"İyi dövüşüyorsun... nerde öğrendin?"

Aslında sessizliğin ardından böyle birşey beklemiyordum.

'Bazen yalnız başına olunca ve hayatta kalmak için çabaladığında bazı şeyleri kendiliğinden öğreniyorsun. Bende kendimi korumayı bu şekilde öğrendim diyelim'

"Peki bana da öğretir misin? Yani dövüşmeyi bana da öğretirmisin?"

'Böyle birşeyde iyi olduğumu düşünmüyorum. Yani bence bunun için daha bilgili hocalarla çalışmalısın. Yada dövüş sanatlarına gidebilirisn'

Suratını asarak dizlerini kendine çekerek başını dizlerine yaslamıştı.

"Gidemem. Çünkü annem öğrenir"

'Nasıl?'

"Boş ver. Önemli değil"

Üzülmüş gibi duruyordu ama gerçekten bu konuda fazla bilgim yoktu ki... bende bunu uygulayarak öğrenmiştim.

'Tamam, diyelim ki kabul ettim. Sonra ne olacak?'

"Hmm bende bu iyiliğin karşılığında sana ingilizceyi öğretirim hatta istersen başka dilleride yani bildiklerimi..."

Heyecanlı bir şekilde konuştuğunda kesmeden sonuna kadar dikkatle dinlemiştim.

'Hmm aslında buna ihtiyacım vardı. Ve hiçbir yere gitmeden öğrenmek hiç fena olmazdı. Zamandan kazanırdım'

"Tabiki öyle. Ayrıca hocalar her gün bir saat çalışıyor ve bir saatte çok az şey öğretiyor. Ben kendim öğrenirken nasıl kolay bir şekilde öğrenilir onu çözdüm. Sen de o şekilde çalışırsan bir iki ayda çok güzel bir şekilde öğrenmiş olursun"

Elimi uzatarak biraz ona yaklaştım.

'Tamam kabul ediyorum. Anlaştık'

 Anlaştık'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Different Worlds /Farklı dünyalar |MYG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin