5.Bölüm

80 27 19
                                    

Canı acıyor insanın, ruhu çekiliyor, vicdanı savaş veriyor, kalbi kırılıyor

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.

Canı acıyor insanın, ruhu çekiliyor, vicdanı savaş veriyor, kalbi kırılıyor. Belki kendisi için değil bu acılar ama yürek yinede yanıyor. Elden bir şey gelmedikce vicdan azabı çekiyor insan.
Karşımdaki kadın böyle ağlarken ne kadar net düşünmeye çalışsamda benimde canım acıyordu.
Öyle kederli öyle feryat doluydu ki acıları.
Ne konuşsan kar etmiyor. İçindeki acısını dindirmiyordu.
"çok sevdim onu. Canımı verecekmişcesine sevdim. On yıllık bir evliliğimiz vardı. Oda seviyordu beni çok seviyordu. Son-ra"
Anlatmak istiyor bu acıdan Biraz olsun kurtulmak istiyordu ama daha sözlerinin yarısında sesi gidiyor, dayanamıyordu. Biraz olsun yardım amaçlı
"ne oldu eşinize?"
Derin bir iç çekişden sonra
"beyninde tümör varmış. Hani şu kötü huylu olanından." onu anladığımı belirtmek istercesine onayladım
"o kötü huylu tümörden sonra kötüleşti dayanmadı bünyesi. Her zaman yanında olduğum için minnettar olduğunu söylerdi bide... "
İçli içli ağlamaya başladı dayanamıyordu anlatmaya. Bunu anlamak zor değildi kuruyan boğazıma bir kez daha yutkundum.
"isterseniz burada bitirelim. Pek iyi değilsiniz."
Elleriyle göz yaşlarını silerek acı ile baktı gözlerime.
Suyundan bir yudum aldığında başını iki yana salladı.
"olamaz! anlatayım ve bitsin"
"peki. Sizi dinliyorum"
"bide... Seni ölene kadar sevmekte varmış dedi. O gün bu kelimeler oldu son cümlesi.
Ben bu hastanede o yoğum bakım kapısının önünde kaybettim canımı, kalbimi verdiğim adamı"
Söyleyecek söz, acısını dindirecek bir dermanım yoktu. Ben sadece onun rahatlaması için buluna bilirdim burda.
Onu anlayamaz, acısını bilemezdim.
" uyuyamıyorum. Onun kokusu, hatıraları, hayalleri varken ben dayanamıyorum"
Biraz olsun elimden geldiğince rahatlatmaya, kısa bir süre olsada unutturmaya çalışmıştım.
Yorgun düşen bünyesi ve biraz olsun rahatlama hissi ile ayrılmak istemişti hastaneden.

Ruhumun yorgunluğu ile öğle arasına çıkmak için odadan ayrıldım. Karşımdan gelen stajyer öğrenciler baş selamı ile yanımdan ayrılıyorlardı.
Kafamı kaldırdığımda estetik cerrah olan berk beyi görmüştüm. Yaşca yirmili yaşların sonlarında gibiydi. Bu adamın bakışları hiç iç açıcı bakışlar değildi.
"iyi günler dila hanım nasılsınız?"
Nezaketen
"iyi günler berk bey iyiyim. Siz nasılsınız?"
Çarpık bir gülüş ile
"sizi görene kadar stresliydim. Siz ve kız kardeşiniz hastanemize renk kattınız"
Iyyy gıcık adam
"teşekkür ederim"
Yanından ayrılacağım vakit kolumu tutarak
"bir gün size bazı şeyler hakkında danışmak ve yardım almak istiyorum."
Kaşlarım çatılmış direk koluma bakarken hızla kolumu çektim.
Hiç bir erkeğin dokunuşuna tahammülüm yoktu.

"elinizi çekermisiniz! Birgün müsait olunca neden olmasın"

Yanından ayrılarak boş bulduğum koridor camının zeminine oturdum. İyi kafa dinlenecek yerdi buralar.

İşime geri dönüş yapalı üç gün oluyordu. Ne kadar ilk yılım olsada alışmış ve çok seviyordum mesleğimi. Hastanede yattığım süreç boyunca çok özlemiştim işimi.
O olaylı günden sonra bir kaç gün hastanede kalmış, bünyenin kendisini toparlaya bilmesi için burakmamış, müşahede altında tutmuşlardı.
Korkmayın çok iyi ve turp gibiyim. Benden kolay kolay kurtuluşunuz yok yani.

FEDADove le storie prendono vita. Scoprilo ora