Meriç Tunahan
Duş aldıktan sonra hazırlanarak Nihat abinin evine gittim. Acil işi olduğundan çıkmıştı, koltukta oturup onu beklerken, Ahmet yanıma geldi . " abi.." söyleyeceği şeyi dinlemek için kafamı kaldırdım. " Abi... Azra buradaymış" adını duyunca kaşlarımı çatmıştım.
" ne demek buradaymış" ayağa kalkarak onu dinlemeye başladım. " bu evdeymiş... korumalar konuşurken duydum" şuan burada olması beni heyecanlandırmıştı. " neredeymiş peki... hangi oda da" Ahmet bu defa bakışlarını kaçırmıştı.
" nerede lan Azra" konuşmaması kızdırmıştı beni , " cevap versene " Ahmet gözlerini kaçırmaya devam ederek " depo daymış abi" içime dolun korkuyu yok sayarak, evin deposuna doğru yürümeye başladım.
Depoya geldiğimde iki korumanın kapının önünde dikildiklerini fark ettim. Beni görmeleri ile ellerini önünde birleştirip durdular. İçeri girip girmemek konusunda kararsızdım. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. " açın kapıyı" adamlar ilk şaşırsa da hemen kendilerini toparlayarak kilitli olan kapıyı açtılar.
İçeri girdiğim an, yüzüme çarpan kokusu kalbimi durduracaktı. Sessizce yutkunarak içeri doğru yürümeye başladım. Sonunda onu görmüştüm, yatağın kenarına oturmuş, kafası dizlerinde
kısa sürede benim olduğumu anlamış gibi kafasını kaldırıp bana baktı. Meftunu olduğum gözleri ağlamaktan şişmişti. İyice zayıflamıştı sanki, yinede kendimi kontrolde tutmalıydım. Kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım.
Benim geldiğime inanmıyor gibiydi. ayağa kalkarak bana doğru yürümeye başladı. Tam yanıma gelince, elini kaldırıp ceketime dokundu. Gerçekten geldiğimi anlayınca gülümsemişti. Bu kadar acıya rağmen böyle güzel gülmesi normal miydi?
Bir süre bakıp, Ahmet'i aramak için hareketlendiğim sırada içeriye kapıyı çalmadan giren koruma ile duraksadım. İçeri girer girmez Azra'ya baktı. Böyle bakması beni sinirlendirmeye başlamıştı. Önce ona sonra Azra'ya baktım.
Azra kafası önde, ona baktığı için kendini sıkıyor gibiydi. Koruma kısa bir bakışta bana atarak çıktı. Onun çıkması ile Azra da yatağa doğru yürüyerek oturdu. Kendimi sakinleştirmeye çalışıp ona doğru yürüdüm.
Hemen şuan da elinden tutup çıkarmak istiyordum onu, ama bana yaptığı ihaneti bu kadar kolay unutamazdım. Kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım. Ona yemeğini yemesini söyledim ama bana onun ilaçlı olduğunu onu uyuttuklarını söyledi.
Son yaptıkları bende ona karşı güvensizlik oluşturmuştu. Sinirle gözlerine bakarak çıkıştım ona, ikinci soruşumda bana öyle bakmıştı ki, içime huzursuzluk dolmaya başlamıştı. Hızla atılıp kolunu tuttum. Ona başka birinin dokunması beni deli etmeye yeterdi.
Kolunu sıkmam ile gözleri dolmaya başladı. Canını acıtmak istemesem de ona başkasının dokunduğunu düşünmek sinirimi iki katına çıkarmaya başlamıştı. Sorumdan sonra bana net cevap vermemesi beni delirtmeye yetmişti.
Onu bırakarak kapıya doğru yürüdüm. Kapıda duran iki adamı içeri çağırıp kapıyı kapattım. Azra'nın söylediği şeyi doğrulamak için yemeği getiren adama sorduğumda, kafasını çevirerek yine Azra'ya baktı.
Öyle öfkelenmiştim ki, boğazından tutarak onu duvara yapıştırdım. Hiç kimse benim olana yanlışlıkla bile bakamazdı. Gereken hesabı sorduktan sonra ikisini de gönderdim. Onların gidişi ile Azra yeniden ayağa kalkmıştı.
Belki de benimle konuşmak istiyordu, ama ben onu dinleyecek miydim? Emin değildim. Bir iki adımdan sonra, o gerizekalılardan biri yine geldi. Yemeğin tadına bakarak, yine yolladım onu, tepsiyi alarak Azra'nın kucağına koydum. Hala gözleri doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN İNTİKAM HALİ
Romancesen... sen gerçekten hamile misin?" bir çırpıda sormuştu. Kendimi cesaretlendirmeye çalışarak konuşmaya başladım. " evet ben... bende bunu söyleyecektim... bu.." devam edemeden Meriç kolumu bırakarak benden bir adım uzaklaştı. Bu tavrı beni korkut...