Yaptığım şey Meriç'i bile şaşırtmıştı. Belki de uzun bir süre söylemeyeceğimi düşünmüştü. Zeliş'in sorusundan sonra sessizce yutkundu. Bir adım uzaklaşarak verecekleri tepkileri izlemeye başladım. Meriç kafasını hafif olumlu yönde sallayarak " e-evet..." dedi. Heyecandan kekelediğinin bile farkında değildi.
Zeliş yanına doğru yürüyerek küçük eli ile Meriç'in dizine vurdu. " neden gelmedin... annem çok üzüldü... bana hep babasız dediler" deyip bir yandan da ağlamaya başladı. Son söylediği ile benimde gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
Kafamı kaldırarak Meriç'in ifadesine baktım. Onun da benim gibi gözleri dolmuştu. Zeliş vurmaya devam ederken Meriç dizlerinin üzerine çökerek küçük ellerini tuttu. "özür dilerim... özür dilerim prensesim... özür dilerim" elinin birini Zelişin yüzüne getirerek akan göz yaşını sildi.
" ben çok istedim seni, anneni bulmayı... ama bulamadım... izin vermediler " dedi ağlayarak. Kocaman ellerini yüzüne getirerek acıtmadan gözyaşlarını sildi. " yemin ederim çok aradım sizi... her yerde. herkese sordum... ama bana yerinizi söylemediler" dedi acı dolu sesi ile
Bunca zaman beni ve bebeğimizi unuttuğunu düşünürken meğer o bizi aramış, bu gerçek yüreğime koca bir taş gibi oturmuştu. Gözyaşları ile ayakta acı dolu sahneyi izliyordum. Zeliş ağlamaya devam ederken Meriç'te aynı gözyaşları ile bakarak "beni affedebilecek misin?... prensesim" dedi.
Umut ile gözlerinin içine bakıyordu. Zeliş küçük burnunun çekerek " yine gidecek misin? " Meriç kafasını hızlı olumsuz anlamda sallayarak " hayır... hayır bir daha asla gitmek yok... sizin için ölürüm, yine de bırakmam sizi" deyip Zelişi kollarına alarak sıkıca sarıldı. Zeliş' te geri kalmamış o da sıkıca sarılmıştı babasına.
" kızım benim... güzel prensesim " ağlayarak söylemişti bu sözleri Meriç. Kavuşma anlarını içim dışıma çıkana kadar ağlayarak izlemiştim. Zordu babasızlık, o yokken tutunacak bir dalın olmuyordu çünkü.
Bir süre daha sarıldıktan sonra yavaş yavaş ayrıldılar. Ellerini yüzünden kollarına doğru yavaş yavaş indirirken Zeliş acı inledi. Meriç ona zarar verdiğini düşündüğünden hızla çekti. "ne oldu prensesim.. sarılırken canını mı yaktım" dedi telaşla
"hayır sarılırken olmadı... Dilara'nın babası kolumu sıktı" Meriç Zeliş'ten duyduklarından sonra kaşlarını çatarak bana bakıp sonra tekrar Zelişe baktı. " kim.. ne yaptı dedin ?" dedi ses tonundan sinirlenmeye başladığı anlaşılıyordu.
Meriç'in sorusu üzerine Zeliş yaşadığı kötü olayın hepsini anlatmaya başladı. Zeliş anlattıkça Meriç'in öfkesi katlanarak büyümüştü. Zeliş'in önünden kalkarak bana doğru geldi. " o adamdı değil mi?... o yüzden öyle bağırıyordun" dedi dişlerinin arasında.
" Meriç..."
" Cevap ver bana Azra... o adam mı benim kızımın canını yaktı" dedi. Neredeyse ses tonunu hiç kontrol edemiyor gibiydi. Sessizce yutkunarak kafamı hafif olumlu anlamda salladım.
"ulan... ben o iti çıktığı yere sokmaz mıyım şimdi... canımın yaktığı o elinin her parmağını tek tek yerinden sökmez miyim lan ben " ateş saçan gözleri ile evden çıktı. Kesin öldürecekti adamı, Hemen Zelişin önünde oturarak " sakın çıkma evden... tamam mı kızım" beni onaylayıp onaylamadığına bakmadan Meriç'in arkasından çıktım.
Çoktan eve varmış kapıyı yumrukluyordu. " çık lan dışarı şerefsiz... sen kimsin lan benim kızımın canını yakıyorsun" bağıra bağıra evin kapısını yumruklarken, neredeyse bütün mahalle başımıza toplanmıştı.
Hızla yanına gelip kolunu tuttum " Meriç yapma... ben sordum hesabını... hadi bak herkes bize bakıyor" gerçekten de neredeyse bütün mahalle bizi izliyordu. Kolunu sakince bıraktırdı. " ben onun bütün kemiklerini tek tek kırmadan bu hesap kapanmaz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN İNTİKAM HALİ
Romancesen... sen gerçekten hamile misin?" bir çırpıda sormuştu. Kendimi cesaretlendirmeye çalışarak konuşmaya başladım. " evet ben... bende bunu söyleyecektim... bu.." devam edemeden Meriç kolumu bırakarak benden bir adım uzaklaştı. Bu tavrı beni korkut...