Küçük Meleğim

263 36 5
                                    

Tanrıdan bir şansım olmasını daha diledim..

----

Kyungsoo, yaşlı adamın elini tuttu. Ölümüne dakikalar kalmıştı ama gülümsüyordu adam. Kyungsoo, onun cennetimi yoksa cehennemi mi hak ettiğini görebiliyordu. Tabiki tanrının işini bilemezdi, o yalnızca onun hayatına bakarak tahmin edebilirdi. 

"Umarım hayatınızı iyilik dolu yaşamışsınızdır." dedi tebessümle. "Ve umarım pişman olduğunuz bir şey yoktur."

Adam ona kafasını salladı. "Eşiniz sizin gibi biriyle evli olduğu için çok şanslı." dedi. Kyungsoo tebessümle karşılık verdi. "Canım çok acıyacak mı doktor?" 

Kyungsoo hemen kafasını iki yana salladı ve yanındaki arkadaşına doğru baktı. "Sizi arkadaşıma emanet edeceğim." hafifçe yaklaştı adama doğru. "Aramızda kalsın, işini son derece güzel yapıyor." 

Adam gülerek kafasını salladı ve Kyungsoo'nun yanındaki adama baktı. "Öyleyse gidelim genç adam." dedi. "Tanrıyı daha fazla bekletmek istemiyorum."

Genç adam ona elini uzattığında şaşırdı. "Lütfen elimi tutun."

Yaşlı adam, gencin elini tutarak ayağa kalktı. Oldukça şaşkındı çünkü felçliydi, boynundan aşağısı tutmuyordu. Kafasını çevirip yatağa,  orada yatan bedenine baktı. Kyungsoo o bedenin gözlerini eliyle kapattı. "İyi yolculuklar.."

Yaşlı adam, gencin elinden tutarak ilerlerken yavaşça ikiside gözden kayboldu. Kyungsoo derin bir nefes aldı. Hemşireleri çağırması gerekiyordu. Odadan çıkmak için ayağa kalkacağı sırada hissettiği şeyle olduğu yerde kaldı.

Tam arkasında, kapının önünde biri vardı. Sıradan bir melek ya da şeytan değildi. Azrail bile olamazdı ona böyle hissettiren. 

"Kai." dedi arkasını dönmeden. "Buralarda takıldığını bilmiyordum." 

Tamamen arkasını döndü ve kullandığı beden ile göz göze geldi. Kapıya yaslanmış, elleri siyah takımının ceplerinde, kendisini izliyordu. Kendini oldukça üstün gören şeytan, kendine çok uygun bir beden bulmuştu.

"İtiraf etmeliyim ki.." dedi yatakta yatan bedene bakarken. "Öz önceki şefkatin gözlerimi doldurdu."

Kai gülümsemeye ve alayla konuşmaya devam ediyordu. İçinde tarifi olmayan bir öfke vardı ve odada durduğu her an bu öfke alev alıyor, büyüyordu. 

Karşısındaki melek, çok güzeldi..

Çok, çok güzeldi.

Kullandığı beden yüzünden mi bu kadar güzel geliyordu ona yoksa ruhunun güzelliğini mi görüyordu?

Önemi yoktu.

Neden kendisi bu kadar iğrençken, o çok güzeldi?

Neden tanrı adaletsizlik yapmıştı?

"Ben bir meleğim." dedi Kyungsoo. "İnsanların son anına kadar onlara yardım ederim."

Kai alayla gülümsedi. "Sana ne diye seslenmeliyim? Gerçek adınla mı yoksa bedeninin adıyla mı?"

Kyungsoo gülümsedi. "Bedenimle aynı isme sahibim. Adını bir melekten aldığını bilmeden yaşayan ve oldukça inançlı biri."

Kai onun önce göğsüne ardından kafasına baktı. "Orada ne kadar huzurlu olduğunu görebiliyorum."

"Bende." dedi Kyungsoo, onun içinde sıkışan ruha bakarak. "İçeride nasıl zevkle yaşadığını görebiliyorum."

Bir süre ikiside sessiz kaldı. Kyungsoo, sıradan şeytanları tek hamle ile öldürebilirdi ama karşısındaki sıradan bir şeytan değildi. Oldukça güçlüydü, çok fazla güçlü. Ellerini arkaya alıp, elinin içinde sakladığı bıçağı yavaşça çıkardı. Bir şeytan merhaba demek için gelmezdi buraya.

"Neden buradasın?" dedi içinde ki öfke ile. "Tüm cenneti yok ettin ve kurtulan bir kaç meleğin peşine mi düştün?" 

Kai ona doğru adımladı. 'Ne bekliyorsun öldürsene onu!'  Kim Jongin içeriden avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Onu öldürmeliydi. Neden duruyordu?

"Kaldır silahını Kyungsoo."

Kyungsoo silahını daha sıkı tutarak önüne getirdi. "Öleceksem bile seninle savaşacağım Kai."

'Sana meydan okuyor Kai! Öldürsene artık!' Kai içindeki Jongin ile yüz yüze geldi. Gözleri her ne kadar açık ve Kyungsoo'yu görüyor olsada, zihninde Jongin ile yüz yüzeydi. 

'Onu öldürmek için buradayız! Neden duruyorsun hala!?'

'Onu öldürmeyeceğim.'

Jongin gülümsedi. 'Ona işkence edeceksin değil mi?'

Kai, çok sevdiği ruha gülümsedi. 'ona işkence edeceğim.'

"Seni öldürmeyeceğim Kyungsoo."

Kyungsoo'nun kaşları çatıldı. "Neden? Korkuyor musun?"

Kai bir kahkaha patlattı ortaya. "Senden mi korkacağım?"

Kyungsoo gülümsedi ve alaycı gözlerle baktı karşısındaki şeytana. "Hayır." dedi ona bir adım atarak. "Tanrıdan."

Kai hızla aralarındaki mesafeyi kapatıp Kyungsoo'nun yakasına yapıştı. Ona karşı gücünü kullanmak istemiyordu. "Beni onunla korkutamazsın küçük melek." Ona çok yakındı, oldukça yakın. Neden silahı ile onu öldürmeye çalışmıyordu? "Beni hiçbir şekilde korkutamazsın."

"Neden buradasın Kai?" ciddiyetle sordu Kyungsoo, yavaşça silahını ona doğru kaldırırken. "Küçük şeytan arkadaşların beni sana şikayet mi etti?"

Kai gülümsedi. "O konuyu unutmuştum. Neden bir azrail ile çalıştığını sorabilir miyim sana?"

"Bu kadar yakınımda olduğun için mi naziksiniz bayım?"

Kai gülümsedi. "Bu bedendeyken zorba biri olmama gerek var mı sence küçük meleğim?"

Yok, dedi içinden Kyungsoo. Kai akıllıydı, ve oyunu nasıl oynaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Elinde kullanabileceği hiçbir kart olmasa bile, bakışları ve konuşmaları yüzünden onun kazandığını düşünür ve pes ederdiniz. O bir şeytandı, o yanlış olandı.

"Beni diğer insanlarla karıştırma Kai." gülümsedi. "Ben bir meleğim ve sana kolayca kanmam."

Kyungsoo, sol eliyle Kai'yi iterken, diğer elindeki silahı ile Kai'nin koluna derince bir bıçak darbesi indirdi.

"Seni orospu çocuğu!"

"Ve beni asla hafife alma."

Kai kolunu tutarken sakin olmaya çalışıyordu. Sakin olmalıydı, onu öldürmemek için. Hayır, o küçük melek yaşayacaktı ve Kai ona akıl almaz acılar yaşatacaktı.

"Ölmüş olmayı dileyeceksin." dedi öfkeyle. Kyungsoo onun gözlerinden çıkan alevleri görebiliyordu.

"Elinden geleni ardına koyma." dedi Kyungsoo, kendinden emin bir şekilde.

Kai ona doğru hızla gelirken bir anda kızıl bir dumana dönüştü ve ortadan kayboldu. Onun gidişinin hemen ardından içeri giren hemşire ile silahını arkaya sakladı ve tekrar elinin içine gömdü. 

"Bende seni çağıracaktım." dedi tebessümle. Hemşire onu şaşkınca süzerken, ne yapması gerektiğini söyleyip odadan çıktı.

****

Kai, bedeninin aldığı hasara bakıyordu. İz kalmasını istediği için tedavi etmeyecekti bu kesiği. Baktıkça o meleği hatırlayacak ve onun canını daha güzel yakacaktı. İçinde acı ve öfkeyle bağıran Jongin'in ağzını sertçe kapattı. 

"Sessiz ol Jongin, yoksa seni yaşatmam."

Kolundaki kesiğe tekrar baktı ve gülümsedi. "Kesinlikle sana acımayacağım küçük melek." 

Şeytanla Dans Et // KaiSooWhere stories live. Discover now