42.Bölüm - Ahu'nun Dediği Olur

4.3K 501 554
                                    

Merhaba,

Sermeraz yıldönümü için 🧡

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🙏⭐🐤

Keyifli okumalar 🧡

🎈
 

Bir süre odanın ahşap camını yukarı kaldırıp açtım ve bu kapalı havada bile pırıl pırıl parlayan yıldızların seyrettim.

Yaptığım şeyin doğru ya da yanlış olduğunu ayırt edebilecek durumda olmama rağmen zaman zaman yanlış yapmamın sebebi, doğrusunun hoşuma gitmemesiydi.

Belki burada olmamalıydım, belki başıma bir şey gelebilirdi ama işin ucunda annemin yüzünde açacak çiçekler varken, üst üste hatalar yapmayı seve seve kabul edebilirdim.

İçerisi iyice buz gibi olduğunda, yatağa geçtim ve gece boyunca ben döndükçe gıcırdayan yatakta uyudum. Bu sefer gerçekten uyudum.

Ben döndükçe kulağıma gelen bu sesler ninni gibi geliyordu. Uzun zaman sonra sabah erkenden kalkmak zorunda olmadığım için, üzerine yol yorgunluğu ve soğuk da eklenince kelebek teyzenin deyimiyle ölü gibi yatmışım.

Kelebek teyze demişken, ismi Keriman'mış. Neyse.

Beni bıraksalar akşama kadar uyuyacağım için, saat 09:00'a alarm kurdum.

Alarmı erteleye erteleye kendimi yataktan çıkarmam saat 10:00'u bulmuştu tabi.

Terliklerimi ayağıma geçirip, merdivenden sessizce aşağı indim. Nico ortalıkta olmadığına göre uyuyor olmalıydı.

Mutfağa başımı uzatıp baktığımda, yaşayan bir insanın buralardan geçtiğine dair hiç bir emare yoktu.

Porselen çaydanlığı alıp su koydum. Hazıra alıştığım dönem bittiği için mecbur kalınca herşeyi yapıyordum.

Belki Nicolas uyanana kadar kahvaltıyı hazırlasam biraz yumuşardı.

Eski, çiçekli fincanlar ve ona takım tabaklar, bu evden zamanında zarif bir kadının ya da genç kızların geçtiğinin kanıtıydı.

Canım annemin, bu fincanla çay içtiğini düşündüm geçmişe dönüp. Evin içine adım attığım andan beri, sanki her köşesinde o anıları ben yaşamışım gibi hissediyordum.

Merdivenlerden koşarak yukarı çıktıklarını, birbirlerinin saçlarını ördüklerini... İstemsizce bunları anımsıyordum.

Nicolas uyanmadan önce, uzun uzun seyrettiğim fincanı yerine bırakıp normal bardakları aldım.

Dolapta kahvaltılık bir şeyler ararken tanıdık ürünler görünce sevinmiştim. Restoranda ne güzel kahvaltı derdim olmuyordu. Okul günlerinde de kantinde atıştırıyorduk. Bu bir aylık serüven beni bayağı yoracak gibi duruyordu.

Kahvaltıyı uyuşuk uyuşuk hazırlamış Nicolas'ın uyanmasını bekliyordum.

Onu beklerken biraz karnımı doyurmuş olabilirdim.

Acıktık sonuçta.

Saat öğlen olmak üzereyken ben masanın başında uyukluyordum. Kaynayan çayın altındaki su bitmek üzereydi.

Ölmüş olmasın Ahu?

Dış kapının sesiyle başımı koyduğum masadan kaldırdım.

Nicolas dede elinde gazetesi, başında şapkası ile içeri girdi.

'Sen daha gitmedin mi?'  dedi çatık kaşlarıyla.

'Uyuyorsun sanmıştım. Çay koyayım mı? Kahvaltı hazırladım bize.' dedim onun sorusunu es geçerek.

SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı) Where stories live. Discover now