20.Bölüm : Ağlatan Müzikler.

291K 19.6K 39.9K
                                    

Selamlar No 26 sakinleriiii^^

Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın, iyi okumalar dilerim.

Bölüm sonunda görüşürüz :')


20

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.


20.Bölüm : Ağlatan Müzikler.
*Önce yağmur, sonra güneş, sonra gökkuşağı...*


(Bir Ay Sonra)

Ellerim önümde açık duran arama sayfasına "Ağlatan Müzikler" yazdığında bilgisayar ekranında gördüğüm gözlerimin yansıması bana hesap sorar gibiydi. Çıkan videolardan birine tıkladım ve yatağımdan kalktım.

Yeter artık Mine. Ağlamaktan yorulduk...

Merak etme İç Ses, artık denesem de ağlayamıyorum zaten.

Ruhum acı istiyordu, ağlamak istiyordu, bunalımlardan bunalımlara koşmak ve bir daha ağlamak istiyordu. Çünkü bana başka türlü bir yaşam öğretilmemişti, bildiğim tek şey sadece acı, sadece hüzün ve sadece gözyaşlarıydı. Hiçbir şeyi dibine kadar yaşayamamıştım, dibine kadar yaşamaya hakkım olan tek şey acıydı.

Neredeyim, neler yapıyorum merak ediyorsunuz, biliyorum. Bir kahve içelim, anlatacağım.

"Ece, hadi uyan tatlım."

"Abla ben bugün biraz daha uyuyabilir miyim, nütfen."

"Tamam, uyu bakalım."

Ece'yi yatakta bırakıp mutfağa geçtim. "Nütfen" demesine dayanamıyordum, söyleyemediği L harfi onu yapmak istemediği birçok şeyden kurtarmıştı. Onu uyumaya bırakıp kendime bir kahve yaptım. Bir dilim de ekmek kızarttım ve üzerine biraz süzme peynir sürüp koltuğa geçtim. Televizyonda İsmail Küçükkaya vardı, yani saat baya erkendi. Baya.

Kızarmış ekmeğimi yiyip kahvemi içtikten sonra kendime bir fincan daha kahve aldım ve balkona çıktım. Balkonun camlarını açıp kışın tüm soğuğunu iliklerime kadar hissettim. Üşüdüğümü hissetmek bana hayatta olduğumu hatırlatıyordu. Kahvemden bir yudum alıp balkon korkuluklarına tutundum ve aşağı doğru eğildim. Gözlerim "No 26" yazısının üzerinde gezindikten sonra soğuktan donacağımı hissettim ve geri çekilip balkonun camlarını kapattım.

Evet, buradayım. Evimde.

No 26. Daire 7.

Tam bir ay önce bütün eşyalarımı toplayıp çıktığım bu eve o gün sadece dört saat sonra geri döndüm. İzmir'e taşınma düşüncesiyle çıkıp havalimanına gitmiştim. O gün Ege'de beklenen bir fırtınadan dolayı bütün uçuşların iptal edildiğini öğrendim. Havalimanında oturmuş ne yapacağımı düşünürken Ece bir cümle kurdu. "Abla, hadi eve gidelim..." dedi ve o an fark ettim ki burası benim evimdi. Bizim evimizdi. Her yerden kaçmıştım, hayatım hep kaçıp gitmelerden ibaretti. Yine aynısını yapacak noktaya gelmiştim, o son noktaya geldiğimde beni Ece'nin bu cümlesi kendime getirdi. Kardeşimi aldım, evime döndüm. Aynı gün Efe'nin psikolog arkadaşı Can ile bir seans yaptım. Bana üstüne basa basa hiçbir şeyden kaçmamamı, her şeyle yüzleşmem gerektiğini söyleyip durdu.

No : 26 (İki Kitap)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz