0.0

13K 439 539
                                    

Başlama tarihinizi buraya bırakırsanız sevinirim...

Yorumlarınızı da eksik tutmayın ilk defa böyle bir fic yazıyorum

----

Yazar'dan

Grindewald daha 1 yaşına yeni giren kızına sıkıca sarılıp saçlarına bir öpücük kondurdu.

Bir kaç dakika içerisinde gelceklerini tahmin ettiği seherbazlar için elini çabuk tuttu.

Daha karısının acısı tazeyken kızını da kaybetmek istemedi grindewald. Yanındaki adamlardan birine kızını verdiğinde adam hemen cisimlendi.

Grindewald asasını eline sıkıca kavrayıp hazırliksız yakalanmamak için tedbirini aldı.

Bir den içeriye dolaşan seherbazlarla gözü eski arkadaşına takıldı. Kimseyi umursamadan eski arkadaşına lanetler atmaya başladı Grindewald

Grindewald ne kadar karşı tarafta da olsa eski arkadaşına güveniyordu.

"ALBUS! Kızımı koru!"

Albus duyduklarını savaş anında olduğu için çok duyamasa da anlamıştı. Kızını ona emanet etmişti.

Albus bir kaç büyüden sonra eski  arkadaşını etkisiz hale getirince o ve yandaşları ordan ayrıldılar.

Seherbazlar onları yenemedikleri için moralleri bozuk ve söylenerek ordan ayrıldılar.

Albusun aklında ise eski arkadaşının kızındaydı ve ne kadar ona söylememiş olsa da kendine söz verdi albus.

Eski arkadaşının kızını koruyacaktı.

....

Elena Amaris Harris'den

Odamdaki kitaplıktan -ki herkesin odasında yok- bir kitap aldım ve yatağıma döndüm.

Pencereme çarpıp ses çıkaran yağmur damlalarına baktım. İçim de aynen öyle ağlıyordu. Yıllardır...

Bu gece saat 12'ye geldiğinde onuncu yaşımı geride bırakıcaktım ki pekte heycanlı değilim.

Her doğum günümde düşünürdüm,

Yanımda ailem olsaydı doğum günlerim güzel geçer mi?

Her seferinde sorduğum bu soru yanıtsız kalıyordu.

Daha 6 yaşında bana bulaşan bir kızı havaya uşurduğumda fark ettiğim bazı farklılıklarim vardı.

Tabii bana havalı gelen olay diğerlerine göre korkutucu gelsede her gün bu farklılık üstüne çalışmıştım.

Şimdi olduğu gibi...

Kitabımı önüme koyduğumda bir 'farklılık' daha yapıp elimi nesneye doğru tutmadan telekinezi yeteneğimi kullanmaya çalışıcaktım.

Zihnimi kitapa odakladığımda kitapın havaya kalktığını düşündüm.

Bir iki kıpırdanma ve oynamadan başka bir şey olmayınca kendimi yatağa geri atıp sesli bir şekilde "of" ladım.

Kendimi yaşlı hissetmeye başlamıştım oysaki sadece 10 YAŞINDAYIM.

Tabii 10 yaşında olmamın yanı sıra nesneleri hareket ettirebilmemde vardı ki her 10 yaşındaki çocuk bunu yapamazdı.

Bu da yaşlı hissetmemin üstünü kapardı.

Yatakta tekrar oturur pozisyona gelince koridorda koşan çocuk seslerine göz devirdim.

Hiç bir arkadaşımın olmamasının sebebi tabii ki de 6 yaşında olan olaydan ibaretti.

Bundan rahatsız mıydım? Hayır.

Sevip güvendiğiniz insan sizi bırakınca insanda bırakıyor sevip güvenmeyi.

Ah! İşte bu düşüncemle yaşlı olduğumu kanıtlayabilirim.

Ama yalan değildi. Biraz fazla büyüyüp olgunlaşmıştım.

Tabii ki de 6 yaşındaki olay!!

Sevdiğim oda arkadaşım o olaydan sonra 'sen ucubesin' bakışlarıyla beraber odadan gitmiş ve beni yalnız bırakmıştı. Ve evet 6 yaşındaydım.

Depresif düşüncelerimi bir yana bırakıp her gün yaptığım gibi kitabı havaya kaldırdım.

Ne olurdu ki elimi kullanmadan yapsaydım. Hiç yapamamıştım.

Pardon 6 yaşımdaki olaydan sonra bir daha yapamamıştım!!

Yazar'dan

Her gün yaptığı gibi güçlerini keşfetmeye çalışan kız odasının kapısının çalınmasıyla havada tuttuğu kitabı sakince yere bıraktı.

"Gir."

içeri giren adamın gözleri parladı. Tanıdığı adamın bir kopyası gibi duruyordu.
Adam yüzündeki gülümsemeyi silmeden düşündü. Arkadaşının daha doğrusu sevdiği adama verdiği sözün yarısını tutmuştu. onu bulmuştu. geriye asıl ve en zor olan şey; korumak kalmıştı.

En son bebekliğinde gördüğü küçük kıza tekrar baktı,

"Miss Grindewald ne kadar da büyümüşsünüz."

Küçük kız odasına birine geldiğine mi şaşırsa yoksa onu karıştırmasına mı şaşırmasına karar veremiyordu.

Sakince cevap verdi küçük kız.

"Afedersiniz biriyle karıştırmış olmalısınız"

Küçük kız her zamanki olgunluğyla karşısındaki adama cevap verirken daha demin yaşadığı şaşkınlığın gereksiz olduğu kanaatine vardı.

"Hayır karıştırmadım Miss Harris, sadece 'Harris' soyadını kullandığınızı unutmuşum"

Küçük kız anlamayan gözlerle adama bakıyordu.

Adam odanın kapısını kapayarak yatağın çaprazındaki koltuğa kendini bıraktı.

"Ben Albus Dumbledore siz de Elena Amaris Harris olmalısınız"

Küçük kız kafa salladı.

Albus cebinden saatini çıkarıp saate baktiktan sonra gülümseyerek küçük kıza döndü.

"Doğum gününüz kutlu olsun Miss Harris"

Küçük kız şaşırmakta kendini haklı buldu.

İlk önce Amaris demişti -ki Amaris ismini kimse bilmez- şimdi de doğum gününü kutlamıştı.

"Beni nerden tanıyorsunuz Mr Dumlddore?"

"Ah istersen bu konuları burda konuşmayalım. Gitmeye ne dersiniz?"

"Gitmek gibi düşüncem yok Mr Dumbledore"

Küçük kız tabii ki de güvenmemişti. Kimse bi' an da gelen bir adama güvenmezdi.

"Miss Herris ben Hogwarst Büyücülük ve Cadılık okulundan geliyorum. Ve yanlış bilmiyorsam sizde bir cadısınız. Yani farklısınız."

"İnanmam için bir seye ihtiyacım var. İnandırıcak bir şey yaparsanız işte o zaman gelirim"

Albus gülümsedi. Küçük kızın bu kadar zeki olmasını beklemiyordu.

Paltosunun içinden asasını çıkarıp basit bir büyü olan wingardium leviosa büyüsünü yaptığında küçük kız gözlerini şaşkınlıkla açtı.

İnanmış olduğunu belirten kafa sallamalarıyla ağzından albus'u gülümseticek sözler çıktı.

"Sizinle geliyorum."

----

Bu ilk bölümden çok giriş bölümü olarak düşünün.

Yorumlarınız merak ediyorum yazmadan geçmeyin lütfen.

𝐒𝐓𝐎𝐍𝐄 𝐇𝐄𝐀𝐑𝐓 < 𝐓𝐌𝐑Where stories live. Discover now