42

1.1K 79 8
                                    

"Doğa hanım hadi! Kalkın!"

Ellerimi kulaklarımdam çekip korku dolu bakışlarımı etrafa bıraktım. Her yerde bir adam yatıyordu. Adamlar beni kaldırıp çıkartırken Kartal'ı da önümden götürüyorlardı. Baygındı. Hala olayın şokunu atlatamazken dışarıdan o acı dolu sesi duydum.

"Bırakın lan beni! Bırakın!"

Sesin geldipi yöne baktığımda sanki dilimi yutmuştum. Bacağından yaralanmıştı. Başka yarasının olmamasına rağmen yüzü neden kanlar içindeydi.

Onu başka arabaya bindirmişlerdi. Kartal ile aynı arabaya binmiştik. Adamlar onu oturtmuştu fakat baygın olduğu için başı dizime düşmüştü. Vakit kaybetmeden son gaz arabayı çalıştırdılar.

Ellerim havada üstümde yatan Kartal'a boş boş bakmayı bırakıp arabayı süren adama döndüm.

"S-Siz"

"Kartal beyin nabzını ölçün lütfen!"

Adam konuşmama izin vermiyor Kartal'ı kurtrmaya çalışıyordu. Ben onun için üzülsem mi yoksa bütün bu olanlara şaşırsam mı bilememiş ortada kalmıştım.

Nabzını ölçtüğümde gayet normal atıyordu. Çok geçmeden bşr yere geldiğimizde başımı kaldırıp etrfa baktım. Kartal'ın evine gelmiştik. Gözlerimi açarak adamlara baktım.

"Hastaneye gitmeliyiz. N-Neden buraya geldik?"

Adamlar cevap vermeden arabadan inmiş arka kapıyı açmışlardı. Kartal'ı kucağımdan alıp koşar adımlarla eve gotürürlerken oturduğum yerden kalkamamıştım.

O kadar kurşunun arasında hala sağlam çıktığıma inanamıyordum. Vakit kaybetmeden arabadan inip eve koştum. Kapının önündr bekleyen dört adam haricinde salona yatırdıklrı Kartal'ın etrafında da bir dolu adam vardı.

Aralarından geçip neye baktıklarına baktım. Doktor üstündeki gömleği yırtmış mermiyi çıkarmaya çalışıyorlardı. Anlam veremediğim şekilde titremelerim çoğalmıştı.

"Lütfen uzaklaşın!" diyen doktorun uyarısıyla adamlar geriye çekilmişti. Doktor ter dökerek kurşunu çıkarmaya çalışırken daha fazla dayanamayıp arkamı dönmüştüm.

"Çantamdan makası verir misiniz!"

Doktorun konuşmasıyla adamlara baktım. Hepsi beni izliyordu. Yavaşça doktora döndüğümde elini uzatmış bana bakıyordu.

"B-Bana mı dediniz?"

"Evet! Lütfen acele edin!"

Titreyen ellerimi doktorun çantasına sokup içinden makası almıştım. Doktora uzatıp öylece yatan Kartal'a baktım. Doktor omzundaki kurşunu çıkarttığında çöktüğüm yere düşmüştüm.

Doktor beni umursamadan kurşunu çıkarttığı yere dikiş atmaya başlamıştı. Geri geri giderken birine çarpmıştım.

"Doğa hanım bileğiniz..."

Başımı kaldırıp tepemde dikilen adama baktım. Yanıma çöküp bileğimi tuttuğunda ağzım açık kalmıştı. Sargı bezi tamamen kan olmuştu. Ama ben ne bir acı hissetmiştim ne de sızı...

"Ö-Önemli değil."

"Ama-"

"Önemli değil dedim lütfen."

"Verdiğim ilacın etkisinden dolayı sabaha karşı uyanacağını düşünüyorum. Kartal Artuğ söylendiği kadar güçlü bir adammış. O kadar kan kaybına rağmen dayanabilmiş."

Çantasını toparlarken gülümseyerek konuşmasına devam etmişti.

"Geçmiş olsun."

Başını kaldırıp bize baktığında yüzündeki o gülümseme birden solmuştu.

"Bileğiniz kanıyor."

Bakışlarımı tekrar bileğime çevirdim. Hiç bir şey hissetmiyordum. Sadece kanamıştı. Herkesin dikkatini çekme sebebi sargıdaki renkti. Yerde sürünmeyi bırakıp bileğimi arkama sakladım.

"B-Ben iyiyim."

"Hayır değiliniz. Renginiz de gitmiş. Biraz yardım eder misiniz? Yengenin bileğini pasuman yapmam gerekiyor."

Başımı olumsuz anlamda sallayarak düştüğüm yerden kalkıp geri geri gittim.

"Ben iyiyim. Lütfen Kartal ile ilgilenin."

"O iyi yenge. Ama sen değilsin."

Adama dönüp kaşlarımı çattım. Patronları bu durumdayken beni düşünmelerini istemiyordum. 

"İyi olduğumu bir kez daha söylemek-"

Gözlerim birden dönmüştü. Dengemi sağlayamamıştım. Adamlar beni tutarken iki elim de düşmüştü.

"Şuraya! Hemen oturtun!"

Doktorun bağırışlarının ardından beni koltuğa yavaşça indirmişlerdi. Tansiyonum düşmüş olmalıydı. Doktor bileğimi çözerken sonunda o acıyı hissetmiştim. Gözlerimi sıkıca kapatıp dişlerimi sıktım.

"Bileğiniz çok derin kesilmiş. Nasıl oldu bilmiyorum ama pasuman yapmamız gerekiyor."

"B-Ben..." cümlemi devam ettiremiyordum. Sanki biri boğazıma çökmüş konuşmamı engelliyordu.

Başımı geriye yaslayıp yutkunmaya çalıştım ama çok zordu. Yaşadıklarımı sindiremiyordum. Arkadaşlarımın ölüminden sonra annemin canıyla tehdit edilmiştim. O gözlerindeki korkuyu gördüğümde içimden bir umut kurtulduğunda bana sarılıe diye düşünmüştüm. Ama o kaçmayı tercih etmişti. Sevdiğim adam etrafımdaki herkese zarar veriyordu. Bunu istemeden yapıyor ama anlatamıyordu.

Bir şeyi bilip de anlatamamayı en iyi ben bilirdim. Onu anlasam da kendime yediremiyordum. Geçmişte olan hataların bedelini ödemeyi hak etmiyordum. Artık ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi, nasıl hissedeceğimi bilmiyordum.

"Bitti. Size vereceğim ağrı kesicileri günde iki kez kullanın. Bir hafta sonra eşinizle dikişleri aldırmaya gelirsiniz. O zamana kadar kendinize iyi bakın."

Eşyalarını toplayıp gittiğinde kapattığım gözlerimi açıp karşımda yatan Kartal'a baktım. O kadar masum uyuyordu ki. Bunca zamana kadar beni korkutmamak için mi susmuştu. Asıl kişiliğini benim için saklamıştı.

Bileğime sarılı sargıya bakıp hıçkırmaya başladım. Adamlar ağladığımı görünce evden çıkmışlardı. Bileğimi tutarak yavaşça ayağa kalktım.

Mutfağa girip oradaki kapıdan arka bahçeye çıktım. Soğuk bütün bedenimi titretirken bahçedeki karların üstüne oturup yavaşça uzandım. Yüzüme düşen minik karlarla gökyüzüne bakıyordum.

Ağzımı açıp konuşmak istiyor ama ağlamaktan sesimi çıkartamıyordum. Derin bir nefes alıp yutkundum.

"Sıramı beklemekten yoruldum buz prensi. Arkadaşlarımı benden önce aldığın için sana çok kızgınım. Neden beni de almıyorsun ki? Böyle birden gelsen beni bütün bu acının ve kabusun içinden çekip alsan ne olur?"

Uzandığım kar bütün bedenimi buz ederken gözlerimi kapattım. Göz yaşlarım şafaklarımdan sıcak sıcak akarken hafif burnumu çektim.

"Umarım uyandığımda beni yanına almış olursun. Tıpkı kibrit kızdaki gibi..."

ZEMHERİ (Kırık Hayaller Serisi I)Where stories live. Discover now