58

1.1K 84 13
                                    

Duyduğum sesle gözlerim öfkeyle açıldı. Burada olmaları beynimde şimşekler çaktırmıştı. Doğa'nın elini bırakıp yataktan hızlıca kalktım.

Hala hangi yüzle geldiklerini bilmiyordum ama canlarını yakacaktım. Bu sefer kendimi tutmayacaktım. Kapıyı öfkeyle açtığımda Doğa önümde geçip beni durdurdu.

"Kartal sakin olmalısın. Bak dün olanlardan sonra seni bir daha o halde görmek istemiyorum."

"Çekil!"

"Kartal dur."

Onu elimden geldiğince yavaşça kenara çekip merdivenlere yöneldim. Doğa arkamdan bana sakin olmam için yalvarırken üçerli beşerli inip salonun önünde durdum.

Tanımadığım adamlar o kadını da oğlunu da zorla götürmeye çalışıyordu. Adamlarım diğerlerini durdurmaya çalışsa da fazla oldukları için engel olamıyorlardı.

"Oğlum!"

Ne olduğunu anlamaya çalışırken Doğa arkamdan çıkıp kadını tutan adamı ayırmak için çabalamaya başladı.

"Abi bizi götürmelerine izin verme! Bırak lan!"

"Bırakın! Canını yakıyorsunuz!"

Doğa kadını tutan adamın kollarına vurarak dil döküyordu. Oğlan annesini kurtarmak için diğerlerinin elinden kurtulmaya çalışıyordu.

Olduğum yerde öylece kalakalmıştım. Kalbimin üstüne oturan öküz nefes almamı engellerken beynimin içinde öfkeden şimşekler çakıyordu. İki arafta kalmıştım. Ya engel olmayıp götürmelerine ve hak ettiklerini bulmalarına izin verecektim. Ya da onların elinden çekip alacaktım.

Kalbim ile aklım arasında savaşırken kadını tutan adam Doğa'yı hızlıca itti. Doğa yere düşmüş kolunu tutunca kendime gelmiştim. Oğlanı kurtarmaya çalışan Fırat'ın belinden silahı alıp hiç düşünmeden kadını tutan adamın kafasına sıktım.

Kadım ve Doğa çığlık çığlığa kendini yere atarken oğlan diğerlerinin elinden kurtulmuş annesinin yanına atmıştı kendini.

"Siz kimsiniz lan!"

Sesim bütün evi doldurmuştu. Öfkeden göğsüm deli gibi bir aşağı bir yukarı inip çıkıyordu.

"Burcu hanımın selamınu getirdik Kartal Artuğ."

Silahı bunu bana söyleyen adama doğrultarak üstüne yürümeye başladım.

"Burcu kim!"

"Özgür Alakar. Hatırladınız mı?"

Burcu... Ada'nın kızıydı. Jeton düşünce gözlerimi bir kaç kez kırptım. Onu en son gördüğümde daha on yedi yaşındaydı. Şimdi büyümüş ve babasının intikamını almaya gelmişti.

"Onunla uğraşmayacağımı söyle. Ve şunu da ekle. Beni çok iyi tanıyor. Eğer uğraşırsam neler olacağını da biliyor."

Adamlarıma ölen it de dahil hepsini çıkartmalarını söyledim. Gözlerim Doğa'ya gitmişti. Ondan başkasını göremiyordum. Elimdeki silah yere düşmüştü. Korkarak yerde yatan adama bakıyordu.

Kendimi karşısına atıp iki dizimin üstüne çöktüm.

"İyi misin? Canın çok yandı mı?"

"B-Ben iyiyim."

Yüzü korkudan bembeyaz olmuştu. Belinden tutup kendime çektim. Sıkıca sarılıp boynundan öperek gözlerimi kapattım.

"Şükürler olsun."

Boynuma sarılmış küçük kız çocukları gibi titriyordu. Gözlerimi yavaşça açıp diğerlerine baktım. İkisi de bizi izliyordu. Doğa'yı bırakmadan onu da kendimle birlikte ayağa kaldırdım. 

Yavaşça koltuğa oturtup kollarını açtım. O düşüşü gözümün önünden gitmiyordu.

"Kolunu tutuyordun. Yaralandın mı?"

Deli gibi onu dinlemeden kollarını açıp her santimini kontrol ediyordum. Eğer tek bir çizik görürsem diğer ikisini de öldürecektim.

"Kartal ben iyiyim."

"Bakacağım!"

"Kartal..."

Bakışlarımı gözlerine yönelttim. Kaşlarıyla arkamı gösteriyordu. Eğer oraya dönersem kendimi asla tutamayacağımı biliyordum.

"Fırat!"

"Abi artık bizi dinle."

"Canınızı bağışladığıma şükretmeniz gerekirken hala nasıl karşıma çıkabiliyorsunuz!"

"Anne sen lütfen sus."

Oğlan annesini susturup yanıma yaklaştığında kendimi ondan uzağa atmıştım.

"Seni neden bıraktığımızın hesabını sorman gerekirken neden bizden kaçıyorsun abi?"

Yüzüne bile bakmak istemiyordum. Saçlarımı yolarak geriye atarken hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Onları görünce kendimden geçiyordum. Buna ben bile engel olamıyordum.

"Ben hesap sormam!"

"Oğlum-"

"Sus! Sus artık! Bana oğlum diyip durma lan!"

Olduğum yerde kendimi parçalıyordum. Sırf ona dokunmamak için kendime zarar veriyordum. Seslerini duymak bile delirmeme yeterken yüzlerine baksam neler yapacağımı kendim bile kestiremiyordum.

"Beni neden bıraktınız! Ne için beni istemediniz! Neden geldiniz! Hiç birini duymak istemiyorum! Defolun gidin evimden!"

"Kartal..."

Doğa elimi tutup beni kendine çevirdiğinde nefes nefese kalmıştım.

"Şu an ne çektiğini, neyin savaşını verdiğini çok iyi anlıyorum. Çünkü bende aynılarını yaşadım. Ama böyle yaparak hiç bir şeyi çözemezsin. Bak sana açıklama yapmak için nelere katlanıyorlar. Dinlemen için sana yalvarıyor. Bir kez dinle onları. Daha sonra zaten gidecekler."

"Dinlemek istemiyorum!" diyerek dişlerimin arasından tısladım. Onun için kendimle nasıl savaştığımı bir görse benden önce kendi onları kovardı.

"Abi yeter. Bizi ister dinle ister dinleme. Ben şimdi burada her şeyi anlatacağım. Çünkü her an her şey için geç olabilir."

ZEMHERİ (Kırık Hayaller Serisi I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin