[Three]

2.2K 116 286
                                    

Gözlerimi açtığımda hava daha aydınlanmamıştı. Neden bu kadar erken uyanmıştım bilmiyorum ama Mark yine yanımda yoktu. İşi için erken çıktığını biliyordum ama bu kadar erken olacağını tahmin etmezdim. Tam yerimden doğrulacakken banyodan güzel bir ses yükselmişti:

"My mother said I'm too romantic
She said, 'You're dancing in the movies'
I almost started to believe her
Then I saw you and I knew~"

Mark gitmemişti, duş alıyordu ve şarkı söylüyordu. En sevdiğim şarkıyı.
Gözlerimi kapatmıştım çünkü banyodan çıkmıştı. Uyandığımı fark ederse şarkı söylemeyi bırakacaktı. Sesi o kadar büyüleyiciydi ki bir an dün olanları unutacaktım. Anahtarı bile.

"Maybe it's 'cause I got a little bit older
Maybe it's all that I've been through
I'd like to think it's how you lean on my shoulder
And how I see myself with you"

Ayak sesleri yanıma kadar gelmişti. Uyandığımı anladı diye ödüm kopuyordu. Ama onun yaptığı yatakta yanıma oturmak ve saçlarımı sevmekti. Şaşırmıştım ve belli etmemeye çalışıyordum.
Yanıma uzanmıştı ve ıslak kollarını etrafıma sarmıştı. Dudaklarını kulağıma yaslamıştı ve şarkıyı söylemeye devam ediyordu.

"I don't say a word
But still, you take my breath and steal the things I know
There you go, saving me from out of the cold"

Sonsuza kadar bu pozisyonda kalmak isyordum. Sanki eski odun Mark gitmiş ve yerine bambaşka biri gelmiş gibiydi.

"Fire on fire would normally kill us
But this much desire, together, we're winners
They say that we're out of control and some say we're sinners
But don't let them ruin our beautiful rhythms
'Cause when you unfold me and tell me you love me
And look in my eyes
You are perfection, my only direction
It's fire on fire, mmm
It's fire on fire"

Başını kaldırıp ve yüzümün her yerine minik öpücükler kondurmaya başlamıştı. Gözlerimi açmamak için zor duruyordum ama uyandığımı anlamasını da istemiyordum. Sanki dünya on saniyeliğine durmuş ve sadece O beni öpmeyi bırakınca eskisine dönecek gibiydi.

Telefonu çalmıştı. Üstümden kalkıp telefonu eline almıştı. Kimin aradığını bilmiyordum ama sinirlendiğini anlamıştım. Hızlıca üstünü giyinip evden çıkmıştı.

Ne olduğunu anlamamıştım. Tek düşündüğüm şey beni öpmesiydi.
Gözlerimi açmıştım ve etrafa bakmıştım.Mark Lee koskoca ünlü iş adamı eşini acıdan ağlatacak kadar acımasız olduğunu bildiğim Mark Lee az önce sanki 2 senedir yaptıklarını hiç yapmamış gibi öpmüştü beni...bu sefer öpücükleri hissiz değildi. Bu sefer öpücüklerinde; aşk, tutku ve sevgiyi hissetmiştim. Düşünmeden duramıyordum, acaba bunu her sabah mı yapıyordu sadece bugün kafasına estiği için mi? Acaba beni gerçekten seviyor muydu? Yoksa bunların hepsi göstermelik miydi...

Böyle boş boş tavana bakara bir şey olmayacağını fark edince ayağa kalkıp banyoya gittim ve sıcak bir duş aldım. Aslında sıcak sudan nefret ederim ama Mark sayesinde alışmıştım.Ah Mark Lee bana böyle şeyler yapmana rağmen sana deli gibi aşıktım ve sırf bu yüzden sesimi çıkaramıyordum.

Banyodan çıktıktan sonra saati kontrol etmiştim saat 7.30 olmuştu. Yaklaşık 2 saattir banyoda mıydım?' Woah bu rekorum oldu sanırım' diye düşünüp dolabımın önüne geçmiştim üstüme giyecek bir şey bakıyordum. Siyah kısa kollu tişört ve siyah şortumu giyme kararı almıştım.
Aynanın karşısına oturup saçımı yapmıştım, daha sonra ise kalkıp her zamanki gibi ağrılarımla sızlana sızlana okula gitmiştim.

__________

Saat yaklaşık 21.40 civarıydı ben ise Sicheng hyungla dışarı çıkmış yarın yokmuşcasına Avm'de gezip eğleniyordum. O saatlerde Mark hiç aklıma gelmemişti bile. Sicheng hyungu çok seviyordum bize karşı melek gibiydi ama Yuta hyunga karşı pek öyle olduğu söylenemezdi ben onların ilişkilerine çok özeniyordum. Benim yaşadıklarımı bilen tek kişiydi Sicheng hyung bu yüzden daha rahat oluyordum. Arkamdan duyduğum ses ile arkamı döndüğümde gözlerim mağzanın girişinde bana sinirlice bakan Mark'ın gözlerini bulmuştu...

BRUTAL [Markhyuck]Where stories live. Discover now