[Seven]

1.7K 111 134
                                    

Mark Lee

Kapının önünde Hyuck'a bakarak doktor ile konuşuyordum. Söylediği şeyleri onaylayıp sakince dinlemeye devam etmiştim. İçeriden duyduğum ses ile hızlıca içeri girip Hyuckun yanına gitmiştim "Hyuck iyi misin güzelim?" yanına oturup ellerini tutmuş gözlerine bakıyordum. Sanki bir şey söylemeye çalışıyordu ama başaramıyordu. Doktor içeri girince hızlıca yanından kalkıp doktorun yanına gitmiştim. "Bay Lee, izin verirseniz eşinizle yalnız konuşmak istiyorum." ister istemez kaşlarım çatılmıştı "Neden?"
"İnanıyorum ki eşinizle konuştuktan sonra o size tatlı dil ile açıklayacaktır efendim." onayladığımı söyleyen birkaç minik mırıltı bırakıp dışarı çıkmış ve  koltuklardan birine kurulmuştum.

Telefonumun çalmasıyla yerimden sıçramış ve telefonu elime almıştım. Gördüğüm isimle yüzümü buruşturup açmıştım. "Alo, anne?"
"Mark sana 2. Uyarımı yapıyorum 3.de acımam direk öldürürüm onu işini düzgün yap!"
"Anne ben ona daha fazla zarar vermek istemiyorum, lütfe-"
"Mark ya ona acı çektireceksin ya da ölecek kararını ver" duyduğum şey canımı yakmıştı. Neden herkes gibi o da acımasızdı...İstemiyordum artık böyle olmayı. Ama Hyuck'un yanımdan gitmesini de istemiyordum. Telefonu sinirlice yere atıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Ya ciddi bir şeyi varsa? Ben onsuz yapamazdım. Bu kadar acı çektirmemin tek sebebi yanımda olmasıydı. Bana iki şans verilmişti: Ya Hyuck'u kendi elimle ölüme atacaktım ya da ona acı çektirecektim, ben acı çektirmeyi seçmiştim. Çünkü eğer onu ellerimle ölüme itersem yaşayamazdım. Ben onun her şeyine muhtaçtım. Her damlasına aşıktım ben onun, ihtiyacım vardı ona, kokusuna, gülüşüne, her şeyine...

Doktor odadan çıkar çıkmaz içeri girmiştim. Tabi içeri girdiğimde karşımda ağlayan bir Hyuck beklemiyordum. Hızlı adımlarla yanına gidip ellerimi yanaklarına koymuş ve okşamaya başlamıştım. "Ne oldu Hyuck, neden ağlıyorsun bebeğim?" bir süre sadece gözlerime bakmıştı. Daha sonra burnunu çekip konuşmuştu  "Mark doktora sorabilir misin, eve gitmek istiyorum" söylediği şeyle ellerimi yanağından çekmiş ve başımı sallayarak ayağa kalkmıştım. Dışarı çıkıp doktorla konuşmaya gitmiştim.

Ne olmuştu acaba? Neyi vardı, çok mu kötüydü durumu? Kötü olmasa neden ağlasın ki? Düşündüğüm şeyler ile gözlerimin dolduğunun fark etmemiştim. Doktorla konuştuktan sonra yanına gitmiştim "Kalkabilir misin?" sorduğum soruya kendinden emince başın sallamış ve birden ayağa kalkmak için hareketlenmişti. "Ah!" duyduğum şeyle hızlıca yanına gidip üzerindeki çarşafı bir kenara atmıştım. Korkmuş bir şekilde bakıyordu bana...bu bakış canımı acıtmıştı. "Ne yapıyorsun Mark?" duyduğum sesle kaşlarım çatılmıştı "Kucağıma alacağım, hareket edecek gibi değilsin" yavaşça ellerimi bacaklarının altından geçirmiş ve kucağıma almıştım onu. Düşmemek için kollarını boynuma dolamıştı. 

Rahatsız olmasından korkup sormuştum meraklıca "Rahatsın değil mi?" tam kafanı sallayacakken dudurmuştum onu "Başını sallama artık, anladım rahatsın" dediğim şeye karşılık vermeden öylece bana bakmıştı. Herkes bize bakıyordu, ben ise sadece sert bakışlar atıyordum. Hyuck utanmış gibi görünüyordu, şuan onu öpmek istiyordum ama yapamazdım..

Eve girdiğimizde arkasını dönüp odasına gidecekken omuzlarından tutup kendime çevirdim ve bağırmaya başladım  "Doktor sana ne söyledi? Yalnız konuşmak da neyin nesi!" Bunu yapmak istemiyordum. Onu zorlamak istemiyordum ama zorundaydım..

Ellerini ellerimin üzerine koyup yavaşça indirmişti. Ona garipçe bakarak bir sorı yönelttim "Hyuck sen iyi misin?"
"M-mark benim sana bir şey söylemem gerek" sakinleşmesi için ellerini tutmuştum ama pek uzun sürmemişti bu.
"Ben hamileyim ama istemezse-" ellerini bırakıp onu hafifçe itmiştim. Ama yere düşeceğini düşünmemiştim, unutmuştum Hyuckun fazla güçsüz olduğunu. Karnına doğru baktığımda yine gözlerinde o hissi görmüştüm...korku.

Bie şey demesine fırsat vermeden arkamı dönüp kapıyı çarparak evden çıkmıştım. Ne bok yiyecektim şimdi. Hiçbir aile üyesine söyleyemezdim. Belki Sicheng hyung? O benden nefret ediyor...Yuta hyung, umursamaz bile. Jeno? Ah o pislik hemen herkese yayar. Bir anlık yüzümde ufak bir gülümseme oluşmuştu. Minik bir Hyuck...en az onun kadar mükemmel olacağından emindim..

Denizn kenarına gelince yavaşça banka oturup kayalıkların arkasından denize bakmaya başlamıştım. Annemler bunu öğrenirse ne Hyucku ne de bebeğimizi rahat bırakmazdı..bundan adık kadar emindim. Daha güzel yöntemler bulmam lazımdı. Ah tanrım, ya aldırmayı düşünürse?! Düşünmeyi bırak ya aldırırsa?! Hayır lütfen...normalde çocuklardan nefret ederim çünkü bencil çirkef ve gıcık olurlar... ama bu bizim bebeğimiz. Nasıl olacağı umrumda bile değil. Acaba şuan ne yapıyordu...onu daha şimdiden özlemiştim. Mükemmel kokusunu, huzur veren sesini, melekleri kıskandıracak olan güzelliğini. Seni daha şimdiden çok özlemiştim Lee Donghyuck.

Yavaşça yerimden kalkıp yürümeye başlamıştım. Herşeue sıfırdan başlamamız gerekiyordu. Öncelikle bir tatil ayarlamıştım kafamda böylece hem bir yerlere gidip anı bırakmış hemde Hyuckun mutlu olmasını sağlamış olurdum. Sonra belki kanadaya taşınabilirdik ya da Hyuckun istediği herhangi bir yere. Onun olduğu her yer benim için cennet gibiydi önemli onun mutlu olmasıydı. Ve bundan sonra daha iyi olacaktım sonuçta bu benim hayatım. Ailem buna karışamazdı, bundan sonra sadece biz varız sevgilim. Sadece sen ve ben.

Özür dilerim Hyuck, sana iyi bir eş olamayıp sadece seni kaybetmekten korktuğum için. Biliyorum ailem yine sana zarar vermeye çalılacak ama ben bu sefer buna izin vermeyeceğim. Seni ve bebeğimizi koruyacağıma söz veriyorum...bitanem.

Bir de Markın ağzından herşeyi öğrenin dedim. Markın kçtü niyetini siktir edin arkadaşlar. Çünkü gerçek Mark is heree
Neyse umarım bölümü beğenmişsinizdir. Kendinize iyi bakın, sizi seviyorum💝
-Olivia

 Kendinize iyi bakın, sizi seviyorum💝-Olivia

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.

[21.12.2020]


BRUTAL [Markhyuck]Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz