3.BÖLÜM: "Bazı Ölümler..."

2.7K 151 9
                                    

Merhabalar!

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeden sizleri bölüme şutluyorum.

Keyifli okumalar, çiçeklerim! 🌸🌺

🍁

Bambaşka hayatların bambaşka sorunları, halletmesi gereken problemleri olur. İnsanlığın olduğu yerde mutlaka anlaşmazlıkların olması normaldi değil mi? Öyleydi. Kederin, acının, sevginin, dostlukların, iyilik ve kötülüğün olmadığı yerde insan da olmazdı. Bu bizlerin doğasındaydı. Bizi diğer canlılardan ayıran düşünme özeliği... O olmadan bir hiçtik aslında. Düşünmesek kötülük olur muydu? Düşünmeden ağlamak, değer vermek ve daha nice duygumuz olur muydu? Olmazdı. Belki de bu yüzden genç kız hatıralarına düşen silüetle canının yanmasını engelleyemiyordu. Bir zamanlar her şeyini paylaştığı ve her şeyini vermekten bir an bile tereddüt etmediği kadındı o siluet.

Koyu kahve saçları, yeşil gözleri ve naif hatlarıyla o, genç kızın kanamayı bir an bile bırakmadığı yarasıydı. Güzel yüzlü o silüet, hiranın annesiydi. Onun canının bir parçası olan annesi...

Şimdi bir hayal gibi genç kızın karşısındaydı. Dimdik fakat büyük bir narinlikle duruyordu odanın ortasında. Üzerinde detay namına hiçbir şey olmayan yeşil bir elbise, ayağında siyah bir babet ve başında kahve saçlarını örten desenli bir tülbent duruyordu.

Eşsiz görünüyordu genç kızın annesi.

Hira, ne ara kalktığını anlamadığı yatakta büyük bir şaşkınlıkla annesine bakakaldı. Hareleri o farketmedi ama öyle bir titredi ki biraz sonra gözleri hazin bir sonla doldu. İçini tarifsiz bir hasret, özlem ve acı doldurdu. Genç kız, hissettiği duygularla bir an yana yana kavrulmaya başladı.

Konuşmak istedi. Dudakları buna izin vermezmişcesine sıkı sıkı kapandı. Ağlamak istedi, gözleri dolmuş olsada bunu hoş görmedi. Sonra genç kız büyük bir istekle oturduğu yataktan kalkıp annesine koşturmak, sarılmak, öpmek ve koklamak istedi. Bedeni bunu hissetmişcesine külçe gibi ağırlaştı. Görünmez eller onu tutuyordu sanki. Biri yaşlarını, biri bedenini biri ise sesini tutuyordu acımasızca.

Genç kız, hissettiği hisslerin altında kaldı gibi. 'Anne!' diye yakarmak istedi odanın ortasında öylece dikilen kadına.

'Anne! Burada mısın gerçekten? Odamda mısın, gözlerime gerçekten bakıyor musun?' Diye seslenmek, ona gelmesi için yalvarmak istedi.

Fakat dudakları birbirine mühürlüydü. Ne konuşabiliyor, ne ağlayabiliyor ne de kalkabiliyordu. Aslında konuşabilse çok şey diyecekti dili. Babasına kırıklığını, onları bıraktığı için annesine kırgınlığını, sonra hayatındaki yıkıntıları anlatacaktı. Ağlayabilse tüm hüznünü bitirmeye çalışacak, dertlerinin derinliğini gösterecekti. Şimdi kalksa hayatı buna bağlıymış gibi annesine koşacak, ona tüm özlemiyle sarılacak ve bir daha bırakmak istemeyecekti.

Ama hiçbirini yapamıyordu.

Yıllardır yaptığı tüm o şeyler şuan kilitlenmiş gibi hiçbir şey yapamıyordu. Meğer ne önemliymiş allahın bize bahşettiği şu özellikler. Meğer ne kadar değerli ve eksikliği can yakan bir şeymiş. Anladı hira. Annesine giden neredeyse tüm yollar kapalıydı.

'Anne!' Diye yakardı içinden. Kimse duymadı. Ulaşmak istediğine sesi gitmedi.

'Anne, ne olur buraya gel. Ben sana gelemiyorum. Sen gel, sarılamıyorum sen sarıl. Ne olur anne.'

Oluru Var mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin