On Altı

321 25 39
                                    

Yatağın başlığına sırtını yasladığında rahatlamış bir şekilde verdi nefesini dışarı. Gürültüden ve kalabalıktan uzaklaşıp nihayet huzurlu sessizliğine kavuşmuştu. Etrafında duymak istediği tek ses Mira'nın sesi ve görmek istediği bir tek oydu. Odanın içinde oradan oraya gidişini tebessüm ederek izledi.

"İlk iş olarak üzerini değiştirelim. Sonra belki saçını yıkarız. İster misin? Bu arada aç mısın? Bir şeyler hazırlarım hemen."

"Ettiğim kahvaltı bana yeter. Bir şey yemek istemiyorum."

"Tamam, öğlede yersin bir şeyler o zaman. Sonra da ilacını alırsın."

"Üzerimi tekrar değiştirmene gerek yok aslında."

"Üzerindekilerle rahat edemezsin. Pijama giymelisin." Bir an duraksadı. "Yorgun musun? O yüzden mi istemiyorsun?"

"Evet, biraz."

"Öyleyse uyu sen. Sonra yaparız bu dediklerimi. Dinlenmen daha önemli. Ben de evde ne var ne yok bakarım. Sipariş verip bir şeyler hazırlarım."

"Mira." deyip onu yanına çağırdı Bora. Yatağın kenarına oturmasını bekledi. "Sakin ol, lütfen. Dadımı arayalım. Bizimle kalsın."

"Bana güvenmiyor musun? Hallederim ben her şeyi."

"Biliyorum. Ama yorulmanı istemiyorum. Sen sadece benimle ve bu odayla alakadar olursun, dadım da evin geri kalanıyla."

Mira bir süre düşündü ve ona hak verdi. "Tamam. Ben ararım, gelip gelemeyeceğini öğrenirim." Parmağını ona uzatarak konuştu. "Ancak bu odaya benden başkası girmeyecek."

"Ben de bunu istiyorum Mira. Kimseyi sokma bu odaya. Hatta mümkünse sen de hiç çıkma."

Mira ona gülümseyip dinlenmesi için yanından ayrıldı. Mutfağa indiğinde bir yandan dolabı kontrol etti, diğer yandan Bora'nın dadısı Hacer Hanım'ı aradı. Kadın olanlardan haberdardı ve sanki bu telefonu bekliyor gibiydi. Bir iki saate elinde bavuluyla çıkageldi.

"Mira Hanım, ne vakit olursa, gece gündüz fark etmez, istediğiniz zaman beni çağırabilirsiniz."

"Sağ olun, Hacer Hanım. Siz geleceksiniz diye hiçbir işe bulaşmadım ben. Öğle yemeği için hafif bir şeyler hazırlarsınız."

"Tabii, hemen. Peki, sizin için hangi odayı hazırlayayım? Küçük Bey'e yakın olanı istersiniz herhalde."

"Ayrı bir oda hazırlamanıza gerek yok. Bora'nın odasında kalacağım."

"Nasıl isterseniz." dedi kadın, şaşkınlıkla. Daha önce aynı odada yattıklarını hiç görmemişti.

"Bora'nın yanına çıkıyorum ben. Vakti geldiğinde yemeğini almaya gelirim."

"Ben getiririm. Hem Küçük Bey'i de görmüş olurum."

"Peki, olur." dedi Mira. "Ziyarete gelip de Bora'yı görmek isteyen olursa salonda bekletin. Kim olursa olsun."

Mira lafını bitirip mutfaktan çıktı. Bora'yı uyandırmamak için sessizce girdi odaya. Kendi yatağı olduğundan olsa gerek çok huzurlu ve derin uyuyordu. Pencerenin önündeki tekli koltuğa doğru yürüdü.

Beklerken dışarıdaki bahçede, bazen de odanın içinde gezindi gözleri. Bora'nın nefeslerinin sesini dinledi. Geçmişi, bugünü, belki geleceği düşünmek için bir fırsat saydı bu anı. Yaptıklarını getirdi gözünün önüne. Hatırlayabildikleri kadarı bile yeterince rahatsız etmişti onu. Bütün bunlara maruz bıraktığı Bora'yı düşündü bir de. Nasıl bu kadar sabırlı olabilmişti? Kendisi aynı sabrı gösterebilir miydi? Yarıştırabilir miydi sevgisini onun sevgisiyle? Hayır. Kesinlikle hayır.

İki AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin