Bölüm 31

273 16 1
                                    


Günaydın herkese ☺️

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🌺

Keyifli Okumalar 🌺

Bölüm 31

Mahbube teyze ve ekürileri gittikten sonra hepimiz yeniden işe koyulduk ve ortalığı toparlamaya başladık. Misafir sonrası da bir temizlik furyasından sonra akşam evin erkekleri gelmişti bile. Hepsine yemeklerini verdikten sonra, çayı semavere koyup hepimiz bir köşeye çekildik. Hava halamın morali bozuk gibiydi, Hava halamın yanı sıra Esma'nın da yüzünden düşen bin parçaydı, bunun Mahbube teyze ile alakası olup olmadığını çok merak ediyorum. Normalde şu an ona buna salça olması gerekirken, niye sessiz sakin bir köşede takılıyor çok merak ediyorum. Yanına gidip sormak istesem de ne yazık ki bu mümkün değildi, bahçede olduğumuz ve kadınların yanı sıra erkeklerin de olması sebebiyle sonraya bırakmayı tercih ettim bunu. Şimdi biri duyar sorardı, bir de onlara anlatmakla olmaz, daha doğrusu dedem biraz kızabilirdi. Misafirin başımızın tacı olduğunu söyler ve misafir çirkef de olsa ona saygı da kusur etmememizi ve onları bu evden ayrılırken gönülleri hoş, yüzleri aydın bir şekilde ayrılmalarını sağlamamızı isterdi. Ne yazık ki bugün dedemin o istediği gerçekleşmemişti, çünkü ne babaannem, ne annem, ne de Çiğdem yengem onları dedemin istediği şekilde göndermişti. Mahbube teyze daha çok kızarak gitmişti kızmakta haklı mıydı bilmiyorum ama onun Esma'yı tanımadan hakkında yargılara varması ve sanki torununa gelin olarak alacak olması lütufmuş gibi davranması gerçekten can sıkıcıydı, üstelik babaannemler kötü bir şey yapmamışlardı torunlarına laf atan birine hadlerini bildirmişti. Hem deplasmana gelmişlerdi hem de rakip takıma laf ediyorlardı, ne yapacaklardı onlarda buyurun edin mi diyeceklerdi tabiki kimse böyle bir şey söylemezdi.

"Halaaaaa!" diye bir nida duyduğumda kafamı çevirip baktım.

Ne zaman geldiklerini bilmediğim abim ve yeğenlerim kapının ağzında dikiliyordu, Mustafa ise büyük bir coşku ile bağırıyordu. Onun bu coşkusuna gülümsedim ve kollarımı açıp dizlerimi yere koydum.

"Halaaaam!" dediğimde koşarak kollarıma atıldı.

Nasılda özlemişim canlarımın içini, ne zamandır görmüyordum. Sıkıca Mustafa'ya sarıldıktan sonra, sakin sakin ama yüzünde mutlu gülümsemesi ile yanıma gelen Seher'e gülümsedim. Mustafa'dan ayrılıp Seher'e de sıkıca sarılıp öpüp kokladıktan sonra ayağa kalktım ve bize doğru ağır adımlarla gelen Zafer abime gülümseyerek baktım. Yüzündeki gülümseme beni benden aldı, o kadar mutlu etti ki anlatamam. Ne zamandır yüzü gülmeyen abimin yüzü güler olmuş ve yüzündeki o gülümseme onu daha genç, daha canlı göstermişti.

"Abiiiim!" diye bir nara atarak koşup boynuna atladım.

Ben kucağına atladığımda kollarını belime doladı ve benim onun boynunu kırarcasına sardığım gibi o da benim belimi kırarcasına sardı. Yaklaşık iki haftadır burada değillerdi ve ben onları çok özlemiştim, abim hem çocuklar eğlenip kendilerine gelsin diye hem de kendisi bir müşteri ile görüşecekti. Çocukların uzunca bir zamandır sıkıldığını ve huysuz olduklarının hepimiz farkındaydık, abim de bu görüşmeyi bahane olarak kullandı ve çocuklarla birlikte gitti. Çocuklara da abime de bu iş görüşmesi adı altındaki gezinin yaradığı gözle görülür bir gerçekti, daha önce yüzlerinde ve gözlerinde görmediğim bir gülümseme vardı. Çocukların gözleri, sanki yıldızlar onların gözlerine kaymış ve yer edinmiş gibi parlıyorlardı, gülümsemeleri zoraki ya da kırık değil içten ve samimi, mutluydu. Sanırım Çiçek'in hepimizin hayatından gitmesi, herkesin ferahlamasına neden olmuştu, Zafer abim az gülen biriydi önceden, güldüğünde ise yüzünde bir yorgunluk vardı, sanki gülüyordu ama gülerken bile yoruluyordu. Normalde o güldüğü zaman gözleri kısılırdı ama o zamanlar kısılmıyordu bile sanki dudaklarını tehditle iki yana ayırmasını salık vermişlerdi ve o da tehditten korkan bir kurban gibi zoraki bir iki yana ayırma yapıyordu yüzünde. Ah, Çiçek'in gittiğini bilmiyorsunuz değil mi? Nasıl gittiğini de anlatayım o zaman size.

HEYVBANÛ ( Töre Hikayesi ) TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now