4. Bölüm: Toprak

204 16 4
                                    

9 Eylül 2020

07.30

"HERKES KALKSIN! OKULA GİDİCEKSİNİZ!" Kaldığım yetiştirme yurdundaki hademe yurttaki herkese kalkması için seslenirken ben zaten uyanıktım. Hiçbir gece uyumuyordum. Annem vefat ettiğinden beri hiçbir gece uyumuyordum. Babam onu öldürdüğünden beri hiç bir gece uyumuyordum. Babam hapise girdiğinden beri hiçbir gece uyumadım uyumayacağım. O adam hapisten çıkana kadar uyumayacağım. Benim işim bitmedi. İntikamım bitmedi...

"Bu gecede mi uyumadın Toprak?"

"Bak Mert. Babam o hapishaneden çıkıp intikamımı alana kadar uyumayacağım. Bence sen bunu bir kafana sok."

Sandalyemdeki kıyafetlerimi aldım, giyindim ve yurttan çıktım. Ne uyuyordum, ne yemek yiyordum. Yaşayan bir beden gibiydim ama ruhum yoktu. Okulda hiçbir arkadaşım yoktu. Öğretmenlerle aram iyi değildi. Dersler... dersleri sormanıza bile gerek yok. On sekizime girmeyi bekliyorum. O zaman geldiğinde yurt müdürü beni yurttan atacağını söyledi. O günün gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum...

"Toprak dur!"

"Ne var?"

"Bir kere ben senin öğretmeninim ve burası bir okul. Madem kendine saygın yok o zaman okuldakilere saygın olsun! Şu üstünü başını bir düzelt. Sonra derslerine ağırlık ver! Ben senin iyiliğin için, geleceğin için istiyorum yavrum." Hocaya doğru bir adım attım ve ona yaklaştım.

"Benim geleceğim yok."

Hocanın yanından uzaklaştım. Çok sinirliydim çünkü bu bizim sınıf hocamız her gün aynı şeyi yapıyor. Her gün benle böyle bir konuşma yapıyor ve bende her zaman aynı cevabı veriyorum. Biraz agresif olduğum doğrudur. Bu yönüm babama çekiyor ve ben bundan nefret ediyorum.

Sınıfa gittim sırama oturdum ve boş boş tahtaya baktım. Uyuyamazdım... uyuyamazdım... uyu... uyu... Uyuya kalmıştım. Uyandığımda ders bitmişti ve teneffüstü. Genelde gittiğim gizli bir yerim vardı. Çatı katı. Kimse görmüyorken çatı katına çıktım. Buradayken nefes alabiliyordum. Buradayken daha canlı hissedebiliyordum. Aşağıya bakıp ne kadar yüksekte olduğumu görmek bana huzur veriyordu. Buradan atlamayı bile düşünüyordum. Çünkü bunlar bana çok fazlaydı. Bu kadar yük bana çok fazlaydı. İlerledim. İlerledim. Çatının kenarına geldim. Bir yanım atla, atla da kurtul bu yükten diyordu. Diğer yanım atlama, intikamını yarım bırakma diyordu. Bir adım daha attım. Bu sefer bir adım daha atarsam aşağı düşecektim.

"Atlayacak mısın?" Bir kız sesi duydum ve anında arkamı döndüm. Burada kimse olmamalıydı. En azından ben varken.

"Burada ne işin var?"

"Gizli yerim... Burası." Gülüyordu. Garip bir sırıtışı vardı. Olaylar garip bir hale gelmişti.

"Ol- olamaz... Burası benim yerim! Hemen git buradan!"

"Bende atlamayı isterdim... ama yapmam gereken işler var..." Yanıma yaklaşıyordu...

"ve senin de var! Bu yüzden buradan atlamayacaksın." Kolumu tuttu ve o yeşille karışık mavi gözlerini gözlerime dikti. İkna olmuştum. Geriye doğru bir adım attım. Kızın daha ismini bile bilmiyordum.

"Luna."

"Ne?"

"İsmim. Luna."

"Ha benimde Topr-"

"Toprak. Biliyorum." Şaşkındım. Hayatım boyunca hiçbir kızla konuşmamıştım. Daha doğrusu hayatım boyunca birisiyle böyle bir konuşma yapmamıştım. İnsanlarla konuşmayı beceremem ama bu kız sanki hangi kelimeleri kullanmam gerektiğini bana bir şekilde söylüyordu. Beni çatının kenarından çektikten sonra çatıda oturmaya başladık.

"Yapmam gereken işler var derken?"

"Burada kalman lazım. Bizimle..."

"Sizinle?" Luna ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.

"Hey! Bekle nereye gidiyorsun?" Cevap vermedi. Kapıyı açtı ve gitti. Hemen peşinden koştum. Kapıyı açtım ama gitmişti. Sanki bir anda yok olmuştu. Hemen aşağı indim. Koridora bakındım ama yoktu.

Luna, bütün gün aklımdan çıkmadı. Hatta her gün okula gittiğimde onu aradım. Yoktu. Yok olmuştu. İlk defa bir arkadaş edinmiştim ama oda yok olmuştu. Geriye yapacak tek şey kalmıştı, unutmak... Yapabilirsem.

ELEMENTSWhere stories live. Discover now