13. Bölüm: Güven

94 10 0
                                    

Güven... Her şey güvene bağlıdır. Güven bir şeyi birleştirip, kopartabilir...

Bu bölümde, güvenin bir insanın kurtarışını ya da öldürüşünü okuyacaksınız. Hepimize olduğu gibi...

06.28

Bu saatte kalkıp Ateş'i aramak çok mantıklı değildi fakat bugün büyük gündü. Yani benim için.

"Alo? Luna?"

Sesi uykulu geliyordu. Bu çok normaldi çünkü onu cumartesi günü saat sabahın altı buçuğunda uyandırmıştım.

"Ateş! Uyandırmamışımdır umarım. Biliyorsun bugün büyük gün. Bizimkileri de topla gidelim. Şu yarım bıraktığımız işi bitirelim artık..."

"Tamam. Bizimkilere yazıyorum. Giyinip senin evinde buluşuruz?"

"Tamamdır!"

Sesim çok heyecanlı çıkıyordu çünkü heyecanlıydım. Bir işi yarım bırakmaktan nefret ederim. Bu işte yarım kalması gereken son iş. Umarım bir hata çıkmaz ve artık hallolur.

Yaklaşık bir saat sonra evime geldiler ve kapıyı çaldılar.

Toprak: "Artık bu olay dejavuya döndü. Sanki aynı şeyi üçüncüye yaşıyorum."

Su: "Aynı fikirdeyim!"

Ateş: "Çok yayılmayın. Hemen çıkmamız lazım. Şu işi geç olmadan bitirelim?"

Luna: "Bence de."

Su: "Sana fikrini soran olmadı "Boşluk"!"

Ateş: "Su!"

Su: "Ne var? Boşluk elementi değil mi? Ona kendi unvanı ile sesleniyorum işte ne var!

Luna: "Tamam Ateş sıkıntı yok."

Toprak: "Ya bence ilk olarak bir şeye açıklık getirelim. Siz sevgili misiniz? Hayır çok merak ettim. Söyleyin de aklımda kalmasın. Ha ayrıca değilseniz bile olabilirsiniz bence. Sonuçta grubun kahramanı ve grubu birleştiren bir kız çok yakışır bence."

Ateş: "Arkadaşlar yeter! Buraya Luna'yı kurtarmaya geldik. O da bizden biri ve ölüyor."

Hava: "Tamam yeter bence de konuşmamız. Hadi gidelim artık. O iğrenç yere gitmek hiç hoşuma gitmese de..."

Sonra yola çıktık. Yine ve yine Toprak'la bir kaç kez bakıştıktan sonra ben uyuyakaldım. Umarım bu sefer her şey yolunda gider. Çünkü belli etmesem de çok yorgun düştüm, hastalandım ömrümün bitmesine çok kalmamıştır.

Toprak: "Geldik."

Herkes sırayla uyandıktan sonra birbirimizle bakıştık. Hepimiz korkuyorduk. Hepimiz hissediyorduk. Korkuyu, mutsuzluğu, umutsuzluğu...

Hava: "Umarım buraya son gelişimizdir."

Su: "Umarım..."

Aynı şekilde içeriye girdik ve o karanlık tünelde yarım saat yürüdük. Çemberin oraya varınca da ilk önce birbirimizle bakıştık ve el ele tutuştuk. Sonra ben ortaya geçtim ve ritüel başladı...

"Qui affecto protego, mixtisque iubas serpentibus et posteris meis stirpique."

Bir şeyler tersti... Hissediyordum bir şeyler eksik, bir şeyler eksik, bir şeyler...

Luna: "Bir sıkıntı var. Güç, bu güç yetmiyor. Az. Sanki... sanki sadece bir kişi güç kullanıyor."

Tam o sırada Ateş öksürmeye başladı.

Luna: "Ateş? Ateş iyi misin?!" Ateş'ten ses gelmiyordu. Sadece öksürüyordu, nefes alamıyordu.

Luna: "Siz ne yaptınız? Neden hiçbir güç kullanmadınız? Ateş neden bütün gücünü kullandı?! Siz deli misiniz! Bu onu öldürebilir!!"

Dediğim anda Ateş yere yığıldı. Öbürleri ise sadece bakıyordu.

Luna: "Ateş! Yardım edin! Bakmayın öyle! Yardım edin!"

Ayağa kalkıp Ateş'i yerden aldılar. Beraber hemen oradan çıktık. Temiz havaya çıktığımız anda Ateş az da olsa nefes almaya başladı. Hemen arabaya bindik ve hastanenin yolunu tuttuk. O sırada çok sinirliydim. Ateş için endişeli olduğumu sanabilirsiniz ama öyle değil. Tabii ki Ateş için endişeliydim ama ritüel yarım kalmıştı. Yine, yine bir sorun oluşmuştu. Bu da o kendini çok bilen kişiler yüzünden oldu...

Luna: "Bunu neden yaptınız! Sizin yüzünüzden Ateş ölebilir!"

Toprak: "Sanki umurunda olur da! Luna sana güvenmiyoruz! Sana gücümüzü bilerek vermedik! Sana gram olsun güvenmiyoruz. Bu yüzden bir anlaşma yaptık. Ateş'e de sorduk ama o kabul etmedi. Olan kendi başına oldu işte."

Luna: "Siz delisiniz... Size inanamıyorum. Siz element olamazsınız! Siz benim bir parçam olamazsınız..."

Su: "Asıl biz senin parçan olamayız. Sen sadece kendini önemsiyorsun. Kurtulmayı bekliyorsun ama biz buna izin veremezdik. Senin gibi bir insana hiç!"

Ağlamaya başladım. Bu gözyaşları üzüntüden değil, sinirdendi... Sonunda hastaneye vardığımızda ise Ateş daha kötü bir haldeydi. Hemen bir doktor çağırdık.

Doktor: "Bu nasıl oldu?"

Luna: "Kaza."

Toprak: "Kaza tabii."

Toprak'a sinirli bir bakış attıktan sonra doktor Ateş'i yoğun bakıma aldı.

Doktor: "Ailesine haber vermemiz lazım."

Aynı anda birbirimizle bakıştıktan sonra bu görevi ben üstlendim ve Ateş'in ailesini hastaneye çağırdım.

O an bir güvenin nelere sonuç olabileceğini gördüm... ama bu sefer akıllanmıştım. Bir dahakine kurtlar sofrasına yatmayacaktım. Zorla alacaktım. Tabii ilk önce bir Ateş iyileşsin...

ELEMENTSWhere stories live. Discover now